18 Nisan 2010 Pazar

Sultanahmet kedileri ...


İstanbul'un her mekânında görürsünüz kendilerini...

Sahil kedileri, balık hali kedileri, çarşı kedileri, sokak kedileri, Taksim kedileri, Cihangir kedileri, cami kedileri, mezarlık kedileri, kedioğlu kedileri...

Bu liste böyle uzar da gider...

Kediler bir şehrin vazgeçilmezlerindendir...

Elbette ben kimsenin zevkine karışamam, "kedileri ille herkes sevsin" de diyemem...

Kedi seven bir kişi için ne güzel bir dosttur!.. En çalımsızında, hastalıklısında, sakatında bile bir zariflik vardır.

Kedi üzerine yazılacak çok şey var elbet. Bilen bilir, bilmeyen ise ancak bir kedi sahibi olduğu zaman onun keyfine varır...


İşte sözü fazla uzatmadan şimdi size Sultanahmet Meydanı'nın gerçek sahipleri, Sultanahmet kedilerini anlatacağım...

Sultanahmet Meydanı'nı her dolaşmaya gittiğimde ya bir ağacın altında, ya da her bir bankın altında veyahut bir turist ailesinin önlerinde onları hep görürüm...


İçlerinde çok değişik tipte ve tüyde olanları var. Ben genelde tekir olanını severim.


Hele içlerinde bir psikopatı var ki... Artık hem yaşlanmış hem de dövüşmekten yorgun düşmüş bir savaşçı gibi... Sıkı mı şöyle elini uzatıp sever gibi yapmak... Alimallah adamı iki dakikada haşata çevirir...


Şu bankta oturanlarına ne demeli? Sanki bankı sahiplenmiş gibiler... Hem kendi aralarında bank kavgası yapıyorlar. Hem de şaklabanlık...


Aralarında çok munis olanları, insana yaklaşanları da var...


Gelen turistlerden öğrenmiş olacaklar, her türlü dilde çağırdığınız zaman geliyorlar. Sanırsınız ki hepsi İngilizce, Fransızca, Almanca kurs almış gibiler...


Bizim hanım Makedon. Makedonca'da kediye "maçka" derlermiş. "Maçka, maçka" diye çağırdık, koşa koşa geldiler hepsi... Sanırım aralarında Makedonca bilen Rumelili bir kedi var, o onlara tercüme ediyor. "Koşun lan, bizi çağırıyorlar" gibi...


Neyse bizden ve turistlerden aldıkları nevaleler sonrasında hepsi çimenlerin üzerlerine uzanıverdiler ve yalanıp keyiflerine keyif katmaya başladılar...


O kadar kalabalık, gürültülü, fıkır fıkır bir Sultanahmet Meydanı'nda insanların çoğu onları umursamıyor bile... Bazı insanların yanına gelip "Bana mama verin" diye gözlerinin içine bakıyorlar. İnsanlar onların çoğunu kovuyorlar, çoğu insan da kedi görünce kaçıyorlar...


Artık çoğu kedi insan sarrafı olmuş.. Hangi insan onları sevecek, onlara mama verecek biliyorlar... Nabza göre şerbet veriyorlar...

Eee her işin bir rüşveti var demişler... Onlardan bol poz alabilmek için, tarihi meşhur Sultanahmet Köftecisi'nden aldığım bir porsiyon ekmek arası köftemi onlarla paylaşmak zorunda kaldım...


Ben bu yazıyı yazarken evdeki şanslı kedimiz "Şanslı Beyefendi" de tüm bu yazılanlardan habersiz bir şekilde çamaşır sepetinin içinde keyif yapıyordu...

Sizden ricam bu yazılanlardan haberdar olmasın olur mu?
O beni hâlâ Twitter'da twitleme yapıyor zannediyor da...

Ertan Yurderi

1 yorum:

  1. Gerçek olan; tüm sevgileriiçine alabilen KOCAYÜREK'siniz.Ancak sevgiyle bakabilen bunları görebilir.Bizim de gönül gözümüze hitap ettiğiniz için sağolun.Asıl Gelişmesi gerekenlere mesajınız ulaşmalı ki İNSAN olmanın ,hiçbir canlıya zarar vermemekle başladığını,sevgi saygı ve emek vermekle devam ettiğini; ilgi ve bilgiyle bütünleştiğini unutmayalım.Sürçi lisan ettimse affola.Saygılarımla.

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)