Kimdir içeri girenler,
böyle her akşam,
inip çıkanlar kim..
gıcırtılı merdivenlerden?
Bir düğmeye basıyorlar
ve şırakk
düşüyor gece
boşluğa balta gibi.
Usul, sinsi dolaşanlar kim
odalardan odalara,
kattan kata
sabahlara dek, amaçları ne?
Seni bekliyorum
son çıkmazında bu dolambaçlar ağının,
bu geçenekler, bu köstebek yolları,
bu kör tuzaklar karmaşasının.
Yokluyorum duvar duvar
yankıları, ışıkları, titreşimleri.
Derken bir uğultu başlıyor,
öyle bir gürültü kopuyor ki çevremde
seçemiyorum ..
senin ayak sesini onlarınkinden.
Bin odanın birinde su mu damlıyor
tıp
tıp
nerdeki bir musluktan?
Korkuyorum,
korkuyorum
damla damla tükenir diye yüzün
daha görünmeden bana,
bilemeden beni
bu ıpıssız
merdiven başlarında...
Yürüyüp bütün yolları,
erişip nice tepenin nice dağın ardına,
arayıp yıllar boyu çöl üstüne çöl
kent üstüne kent
kaç sınırı,
kaç sonsuzluğu,
alevin ateşin içinden geçip
varınca düşündeki büyük yapıya
söyle, ne gördün
ine çıka sonsuz merdivenlerden...
Araya araya
bin kapıyı bin odayı boş,
aşınca son eşiği,
söyle, ne gördün?
Tanrı'nın yüzü müydü,
HİÇ'liğin yüzü müydü,
kendi yüzün mü?
Ne gördün, söyle bana yaşam!..
İnip çıkarken kör merdivenlerden!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)