22 Nisan 2010 Perşembe

"Gülizar" ve "Roman Açılımı"...


Kürt açılımı, Ermeni açılımı, AB açılımı, Kıbrıs açılımı, Alevi açılımı, Açılım Açılımı derken "Açılım"lar fırtınası bizi sersem etmeye yetti...

Her doğan yeni bir günde yeni bir açılım paketi açıklanıyor, duruyor...

Bir şeyler açmaya, açılmaya çalışıldıkça, inadına düğüm düğüm düğümleniyor...

"Açılım" açıldığınla kalıyor...
Gerisi gelmiyor...
Böylece insanlar birbirine bileniyor...
Cepheleşiyor...
Tahammülsüzleşiyor...

Belki de birileri tarafından istenen de bu...

Bu "açılım"ları geride bırakıp, açıkhavada kendime açılmak üzere, yola çıktım...
Bedenimi Kadıköy'e giden vapuruna atıp, Kadıköy'üne geçiverdim...
Sahilden yürüyerek Moda Parkı'na vardım...

Yol üzerinde adını sonradan öğrendiğim Gülizar çıktı karşıma...

Dedi ki;

"- Abeyim, bir gül alsana..."

"- Ne yapacağım gül'ü?" dedim...

"- Sevdiğine götürürsün?" dedi...

"- Ben bu gülü ona götürene dek solar, bozulur be güzelim" dedim...

"- O zaman abey, kendine al" dedi...

"- Alırım ama bir şartla..." dedim...

"- Bana şu Roman açılımını anlatırsan... Memnun musunuz, değil misiniz?" diye sordum...

Çöktü, hemen çimenlerin üzerine...

Başladı içinden geçenleri anlatmaya...

"- Abey, bizim açılımla maçılımla bir ilgimiz yok... Biz günlük yaşamaya alışmışız... Bugün kazanır, bugün yeriz... Kondularda bir sürü şoparlar ile aç ve bilaç yaşarız... Eskiden analarımız babalarımız kalaycılık yapardı... Sonra anam uzun seneler bohçacılık yaptı... Hani abey bize ucuza ev verilecekti... Abem hepsi yalanmış... Koca bir yalan... Benim herif eskiden at arabamızla karpuz satardı... Artık onu da sattırmıyorlar... O ve ben bir çok iş yapmaya çalıştık ama nafile... Rengimiz kara, konuşmamız bozuk diye bize iş neyin de vermiyorlar abey" deyiverdi gözleri dolarak ve içini çekerek...

Gülizar İstanbul Kasımpaşa'ya, İzmit Kandıra'dan göçmüş...
Gündüzleri o park senin bu park benim diye gezip dururmuş şehri İstanbul içinde...
Gül satıp para kazanmaya çalışırmış...
Bir günde masrafları çıktıktan sonra eline 20-25 TL para kalırmış...

"- Ama bazen öyle çok para veren abeyler, ablalar var ki, o gün eve zengin bir işkadını gibi dönüyorum" diyordu gözlerinin içi gülerek...

İstekleri öyle fazla değildi Gülizar'ın...

Çocuklarını okula göndermek ve iyi eğitmek istiyor...
Onlara gelecek sağlamak istiyor...
Başını sokacak, damı akmayan doğru dürüst bir ev istiyor...
Eşine de doğru dürüst çalışabileceği sigortalı bir iş...

"- Bunlara sahip olsak, sabahtan akşama kadar sokaklarda ne işim olabilir abim" dedi umutlanarak...

"- Ben de evimin kadını olur, evimde oturup TV başında kadın programlarına bakarım" dedi...

Gülizar'dan bir gül aldım kendime,
Gülizar'ı umutlarıyla bıraktım kendi haline...

Aldığım gülü de bugünün hatırası olarak,
Bir kaya üzerine bırakıverdim...
Başka gönüllere yar olsun diye...

Artık yalan söylenmesin, hakikatli açılımlar olsun bizlere...
"Hepimiz insanız, yok birbirinden farkımız" diyen dillere de bu satırlardan selam olsun...

Ertan Yurderi

5 yorum:

  1. Gülizar'a sevgiler.Çok önemli bir şey söylemiş.Önce vaatlerle bir parmak bal kıvamında ümit veriyorlar.Sonra verdiklerini kat be kat ödetiyorlar.Nasıl mı?Olanı da ellerimzden alarak..
    Sevgiyle kalın

    YanıtlaSil
  2. Evet, çok haklısınız...

    Ne kadar güzel ifade etti Gülizar kendisini, büyük bir bilge edasıyla, ders verir gibiydi her bir sözü...

    Gülizar'dan bir gül aldım kendime,
    Gülizar'ı umutlarıyla bıraktım kendi haline...

    Nerede hangi gönüllere gül dağıtıyorsa, bu satırlardan ona selamlar olsun...

    Siz de sevgiyle kalın... Hoşça kalın...

    YanıtlaSil
  3. İşte kardeşimin yüreği böylesine kocaman ve o kocayüreği ona siyasal kandırmacalar için kocaman, kocaman yalanlar değil insanca doğrular, insanca duygular üzerine sözler söyletiyor, yazdırıyor...
    Selma ERDAL; Bursa

    YanıtlaSil
  4. Selma Ablacım, değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum, onurlandırdınız beni... Sağolun...

    Her şey gönlünüzce olsun,
    Sevgiyle kalın...

    Kardeşiniz...

    YanıtlaSil
  5. Sevgili KOCAYÜREK,
    Kime dokunsan Gülizar gibi dertli, Gülizar gibi ah çeker.
    Gel görki sandık başında herkes bu ahları unutur gider, basar mührü ampüle.
    Bazen öyle kızıyorum ki altta kalanın canı çıksın diyesim geliyor. Arkama bakıyorum, benimkiler hep altta, ben tek başıma üstteymişim neye yarar diyor ve vazgeçerek mücadeleye devam ediyorum.
    Sevgilerimle.
    Gündüz AKGÜL

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)