23 Nisan 2010 Cuma

İç Âhlak



İnsan hem birey, hem de toplum olarak, herhangi bir anda bir ahlak durumu içindedir. (Uyusa, bilincini yitirse bile!) İnsan bir ahlak kürede yaşadığı için, ahlak durumunu yaşar. İnsan tıpkı havakürede (Atmosfer’de) yaşadığı gibi ahlak kürede yaşar. Bu küre içinde durumları yaşar. Her ahlak durumu içinde bulunan insanın, bu durumla en az beş açıdan ilişkisi vardır.

Ahlak durumu, bir anlam alanını, onun bir alt kümesi olan değerler alanını içerir. İnsan ahlaki değerlerle yaşar.

Bu değerlerle ilişkili olarak, her ahlak durumu içinde belli yaptırımları içeren ilkeler, kurallar, normlar, “kod”lar taşır.

Ahlak durumu içinde bulunan her eyleyicinin bu değerlere, kurallara, durumun tüm öğelerine karşı sorumluluğu vardır.

Ahlak durumu içinde bulunanların, durumun içerdiği değerlere, yaptırımlara, belli bir sorumlulukla saygı duyarak, belki bir karar ardından, belli bir niyetle eyleme yöneldikleri görülür.

Durum içinde bulunanların eylemleri, ahlakın temel öğelerinden birini oluşturur.


İşte bu beş öğe, iç ahlakın yaşanmasında da önemli olmaktadır. Göz önünde olmayan iç dünyamda, kimseler görüp bilmediği halde, bir iç ahlak durumu yaşarım. Elbette bu durum içinde bilinçli olmam gerekiyor. Değerler, iç ahlak durumu değerleridir. Bu durumun değerlerle yaşanabilmesi, iç ahlakın mümkün olabilmesi için içimdeki dışımın, içimdeki ötekinin ortaya çıkması zorunlu görünüyor. İçimdeki öteki, içimin ya da ortaklaşa iç durumunda içimizin benim (bizim) olmadığını gösterir. İçimde dünya, içimde veren, içimde bilincine varmadığım, varamayacağım, güçler vardır. Her mahrem yaşam, örneğin her iki kişilik iç, içinde ötekini, iki kişiden farklı, ayrı olanı, olanları taşır! Ötekini, ötekileri! Tek kişilik, iki kişilik, çok kişilik iç dünya olamaz. İç dünyaların kaç kişilik olduğu belirlenemez.

İç dünya ve ahlaklı yaşamak

İç dünyalar, insan için tümüyle belirlenebilir, denetlenebilir bir yapı taşımaz. İç dünya, kimsenin ülkesi değildir; kimsenin tümüyle egemenliği altında değildir. (Kısmen egemen olunabilir!) İç dünyalarımız bize emanettir. Ahlak açısından, biz onlarda, anlam ve değerleri, yaptırımlara karşı belli sorumluluk ve temiz niyetle, iç eylemlerde bulunarak, yaşamakla yükümlüyüz.

Birey olarak, iç dünyamın içinde ahlaklı yaşamak ne demek? Toplum yokken, öteki (bir anlamda!) yokken, benden başka “gören” yokken, içimle ahlakı yaşamak ne demek? İçimde ahlaksız olmak ne demek? Düşüncelerimde, düşlerimde, arzularımda, inançlarımda, beklentilerimde, bir ahlaktan söz edilebilir mi? Edilebilir. İç dünyamda da ahlakküre var. Ahlakküre tende durmaz. Sınırı ten değildir. Tenin öte yanına geçebilir. İç dünyama sızan ahlakküre (ethos) iç ahlakı başlatıyor. İçimde bir ahlak düzeni var, kararlar alıyor, kararları düşüncemde uyguluyorum, eylemde bulunuyorum, içimde. İç eylemde bulunuyorum.

İç ahlakla, “dış” ahlak arasıdna iki temel fark öyleyse:

1) İçte göz önünde olmayış,

2) İçteki eylemin iç eylem olması, fiziksel, toplumsal etkisinin o an görülmemesi. (İç eylemlerim sonraları “dış” eylemlere dönüşebilir.) Elbette iç iylemin iç dünyamda etkisi olabilir. İç ahlak düzeninin en etkin öğelerinden biri iç eylemdir; bir düşünüp taşınmanın, seçenekleri gözden geçirmenin (Aristoteles’in prohairesis’i), sonucunda gerçekleşebildiği gibi, apansız bir biçimde de ortaya çıkabilir.

Bilinç ve iç dünyamız

İç ahlak düzeninin üzerinde biyolojik kökenli dürtülerin etkisi olabileceği gibi, geçmiş yaşantılarımızdan, “belleğimizden” kaynaklanan etkilerin de payı vardır. İç dünyamız üzerine, dış çevrenin uyarıcı gücünü de gözönüne alırsak, fiziksel, psikolojik (duygu durumumuzu etkileyecek etkenlerin yanında, telkinler de önemli olabilir burada!), ekonomik, toplumsal, kültürel, ahlaki boyutlarda etken kuvvetlerin sürekli çalıştığını söyleyebiliriz. İç ahlak düzeninin gerçekleşip, iç ahlakın başlayabilmesi, içimizdeki ötekinin fark edilmesi, içimizin tümüyle bize ait olmadığının anlaşılması ve iç özgürlüğümüzün duyulmasına bağlıdır.

Çoğu zaman, akılla özdeşleştirilen içimizde, denetleme gücümüz, ötekini içimizden dışarıya atmaya, tüm denetimi elinde tutmaya çalışır. İç özgürlük akıl denetimiyle sağlanabilir mi?

Başka türlü söylersek, bilinç, tümüyle iç dünyayı egemenlik altına alabilir mi?

İç dünyayı mülklenip, içine dışarıdan bir şey almama, aklın surları ve mancınıkları ile dışarıdan gelen etkilere engel olarak, içi kontrol altına almak mıdır, iç ahlakı başlatacak, iç özgürlüğü?

Kaynak: Ahmet İnam – Gönülden Bilime (CBT-  21 Ocak 2006)

1 yorum:

  1. Sevgili KOCAYÜREK,
    Ne mutla san ki hala ahlaklı kalabilmişsin. Çevreme şöyle bir bakıyorum, Ahlaklılar kel aynak kuşu gibi. Neredeyse nesilleri tükenecek.
    Sevgilerimle
    Gündüz AKGÜL

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)