15 Mart 2010 Pazartesi

"Zıkkımın kökü ..."



Çocukluğumda sevmediğim, ağzıma bile sürmek istemediğim birkaç yemek türü vardı...

Tüm küçük çocukların yaptığı gibi onları yememek için inat yapar, ağzıma sürmemek için de binbir dereden su getirirdim anneme...

Kadıncağız, sabırla o yemekleri sevdirebilmek için uğraş verirdi bana...

Ama ben yine de "Nuh deyip, peygamber" demediğim ve o yemeği inatla yemediğim anlarda, artık annem dayanamaz, sonunda patlardı bana...

O yaptığım inat bana ya okkalı bir tokat, ya şöyle güzel bir çimdik, ya da sözlü saldırıyla geriye dönerdi...

- Oğlum bak başka yemek yok. Mecburen yiyeceksin bu bamyayı!..

- Yemicem işte, yemicem işte!..

- Yemezsen ama büyüyemezsin...

- Bana ne, ben küçük kalmak istiyorum...

- Hadi benim güzel oğlum. Bak önce bunu ye, sonra sana çikolata alırım.

- Bana ne, yemicem işte, çikolata da yemicem, sevmiyorum (aslında yemek için değil, çikolata yemek için can atıyorum)

- Bak yemek arkandan ağlıcak şimdi. Hem de çok günah!..

- Bana ne, bana ne, ağlasın, çatlasın, hem ben günaha girmek istiyorum...

- Yemicen mi şimdi sen? (Annemin sabrı taşmış artık)

- Hayır, yemicem...

- İyi zıkkımın pekini ye o zaman.. Aç kal akşama kadar da görürsün sen...

- Zıkkımın peki de ne be? Acaba bamyadan güzel bir şey mi? Tadı nasıl acaba?

Tabii akşama kadar hiç aç da kalmazdım ben...

Sokakta oynarken karnım acıktığında, bakkal İhsan amcaya kadar gider bir Fertek gazozla birkaç bisküvi alır yer, karnımı doyururdum... Hepsi 30 kuruş tutardı. Param olmasa da önemli değildi, nasılsa bakkalda açık hesabımız vardı, İhsan Amca da ben ne istersem vermek üzere tembihliydi...

İşte evde bamya, kereviz ve türlü yemeği olduğunda annemle aramda böyle diyaloglar gelişir ve ben "Zıkkımın peki"ni yemeye mahkûm bırakıldığında da, imdadıma bakkal İhsan Amca yetişirdi...

Tabii aradan yıllar geçti, o beğenip de yemediğim bamya ve kereviz yemeğini artık yemeğe başladım. Türlü ile aram hâlâ pek iyi değil, evde pişse de yemem... Zaten hanım da sevmediğimi bildiği için pek pişirmez...

Çocukluğumda "zıkkımın peki"ni yemekten bu şekilde kurtulduğumu zannediyordum...



Ancak hayatımda öyle deneyimler yaşadım ki, bu "zıkkım"la yüzyüze geldiğim anlar da oldu tabii ki... Hiç değilse formülünü çözmüş oldum…

Örneğin; Evin dışında, lokantalarda değişik yağlarla yapılan yemeklerden yedim, motoru bozdum, eve geldim, "Dışarda zıkkımlanırsan böyle olur" diye evdekilerden ağrım yetmiyormuş gibi bir de azar işittim...

Alkol denilen şeyin şişedeki duruş şeklini beğenmeyip, midemdeki duruş şeklini test edip eve geldiğim zamanlarım da oldu... "Bu kadar zıkkımlanırsan böyle olur" diye yine evdekilerden azar işittim...

Bu listeyi epeyce bu şekilde uzatıp gidebilirim…



Sözün kısacası;

Hayat tecrübelerle doludur muhakkak, insana hep bir şeyler öğretir...

Ben de bu “zıkkım” denen şeyin kendisini ve türevleri olan zıkkımın peki, zıkkımın kökü, zıkkımın suyunun tadını, huyunu ve suyunu artık iyi biliyorum...

Nerden mi biliyorum…

Çünkü dışardan görünen o ki, ben de büyüdüm ve yarım asırlık çınar oldum artık!.. (Acaba???)


Ertan Yurderi

3 yorum:

  1. okurken gülümsettiğin için teşkkürler.Şimdiki çocuklara "Zıkkımın peki"ni ye dediğinizde o neki diye soruyorlar. gelde anlat:)

    YanıtlaSil
  2. Bu yazıyı okusanız bile yine anlamazlar, ancak yaşamları boyunca deneyimlerle kazanılacak bir şey bu "zıkkımın kökü" ya da "zıkkımın peki" denilen şey :)) Yorum için teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Zakkum çiçeği...Ağız alışkanlığı olarak kullandığımız sözcüklerin neler olduğunu arada bir düşünsek, iyi olacak. Örneğin: 'Zehir zıkkım olsun!' deriz... Zıkkımlanmak deriz. Bilmeyiz ki bu sırada, güzelim bir çiçeği aşağılamış oluruz. Zıkkım sözcüğü, zakkum çiçeğinin çarpıtılmasından üretilmiştir. Sıcak iklimlerin bu dayanıklı-güzelim çiçeği, Akdeniz ülkelerinin süsüdür. Yeni türleri içinde, al kırmızı ve beyaz olanları, alaca yapraklıları da var. Gelgelelim, zakkum zehirlidir. Güzelim çiçek veren bitkilerin de bazıları, zehirlidir ya! Haşhaş gibi... Hiçbir aç hayvan, zakkum yemez, bilir yenmeyeceğini... Arabistan'da da, hurma ve zakkumdan başka bitki bilinmez. Bu nedenle hurma 'cennet taamı', zakkum ise cehennem bitkisi sayılmıştır.....

    Aydın BOYSAN

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)