Son günlerdeki ülkemizdeki siyasi gelişmeler gerçekten yetti ve sıkıntı vermeye başladı artık... İnsanın inanası gelmeyen bir çok olay ardı sıra oluyor, fikirler havalarda uçuşuyor, her tel'den ve taraf'tan gelen değişik seslerle "zihinsel işgal altına alınmış" gibi hissetmeye başladım kendimi...
"Hiç konuşmaması gerekenler konuşuyor, konuşması gerekenler ise susuyor... Bu suskunluk niye?" diye de arada bir sorguluyorum kendimi...
Elimden TV kumandası düşmüyor, o TV kanalı senin, bu TV kanalı benim dolaşıp duruyorum biçare vaziyette...
Arada bir de her bir satırı okunası gazetem ile ilgileniyorum... Atlamak istemiyorum hiçbir paragrafını, köşe yazarlarının...
Geceyarılarının en koyu ve ilerlemiş saatlerinde kaleme alıp bloguma koyduğum yazılarıma yorum yapılmış diye arada bir de bilgisayarımın başına oturuyorum...
Kimi e-maille, kimi ise sosyal bloglardan gelen yorumlar, biraz olsun can sıkıntımı alıp götürüyor, uzaklaştırıyor beni bu sıkıcı gündemden...
Elbette bugün size aktarmaya çalışacaklarım yukarıda bahsettiğim satırlardan tamamen farklı olacak...Yazacaklarımla, hem kendimi, hem de sizleri, dışsal dünyamızdan içsel dünyamızda doğru çok tanıdık ve bildik cümlelerle bir kez daha yolculuğa çıkaracağım...
Hayatımız, yaşama karşı olan tutumumuzla, kendi bakış açımızla doğru orantılı aslında. Yaşama nasıl baktığımızla ilintilidir, içinde olduğumuz bu dünya...
Dışarısı ne kadar güzel olursa olsun, eğer gözlerimizi şehvet veya nefret bürümüşse, güzelliğin zerresine rastlamayız çoğu kez. Yahut tam tersi mayamızda güzellik varsa, hiçbir koşul bu güzelliği görmemize engel teşkil edemez. Çünkü hayatta olduğumuz her an, öyle bir bütünlük içinde oluruz ki, bakış açımız hiçbir olumsuzluktan yara almaz...
Tıpkı Hayyam'ın dediği gibi;
"Sevenler için güzel çirkin hepsi bir,
Erenler için cennet cehennem hepsi bir,
Kendini veren ha ipekli giymiş ha çul,
Yastığı ha pamuklu ha diken, hepsi bir."
Aslında ruhumuzda ne varsa, öyle bakıyoruz hayata öyle değil mi? Şayet bütünlük ve sevgiyle doluysa benliğimiz, gözlerimiz dünyaya ve yaşadıklarımıza kinle bakmıyor, bakamıyor...
Lübnanlı düşünür Halil Cibran'ın dediği gibi "Gözlerimiz ruhumuzun penceresidir ve ruhumuzda umut varsa, dış dünyaya da umutla bakarız."
Aslında, gerçekten de durum hep böyledir.
Ruhu karanlıklar içinde kalan kişinin, aydınlığı görmesi beklenemez. Ruhunda engeller olan kişinin, yaşadığı olaylardaki çirkinlikler yerine, güzellikleri görmesi beklenemez. Gül yerine diken ya da kelebek yerine koza fark edilecektir çoğu zaman. Engelleri aşmış ve kendi içinde mutlak barışa ulaşmış kişiler ise, olayların daha olumlu yönlerini göreceklerdir.
"Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri sokaktaki çamuru, diğeri ise gökteki yıldızları görür" diyen Frederick Langbridge, hayatımızın kendi bakış açımızla doğru orantılı olduğunu çok iyi vurgular.
Yolumuzun sonundaki o BİR'lik ve BÜTÜN'lüğe şartlar ne kadar zor olursa olsun, kötümserliğe kaptırmadan ve yüreklerimizdeki umudu yitirmeden, ulaşabilmeliyiz... Ya da ulaşabilmenin yollarını bulmalıyız... Veya Yol'un, gerçek yolcularının, peşi sıra gitmeliyiz...
"Kötümser, yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür" (J. Harris).
Elbette, önümüzdeki ve elimizdeki hayata gerçekçi bakmak durumundayız. Çiçeği ve kelebeği fark etmek bizim elimizdedir yani...
Ruhumuzda yaralar ve şartlanmışlıklar varsa eğer veya ruhumuz hastalıklı ve dar kalıplı insanlar tarafından tıpkı günümüzdeki gibi etki altına alınıp yönetilmeye başlamışsa, yaşadığımız dünyayı biz de hastalıklı ve dar kalıplar içinde ve onların gözlerinden görmeye başlarız...
Bu durumu farkedip, bir an evvel kendimizi kurtarmalıyız...
Tutumumuz nasılsa, hayatımız da o anlamda yön değiştirir. Ya güzelleşir her şey ya da çirkinleşir. Bunu yapan biz oluruz daima. Sizler de görmüşsünüzdür muhakkak; hiçbir neden yokken vesvese, sinir yapan bazı insanlar... Olan her şeyde bir kusur bulurlar... Pürüz içeride mi, yoksa olaylarda mı acaba?
Oysa "Kusursuz dost olmaz!" diyor Mevlânâ; "Kusursuz hayat olmaz, kusur arayan önce kendine dönüp bakmalı!.."
Her şeyde bir kusur arayarak yaşarsak, hatayı arayan gözlerimizi çapak tutar. Bir süre sonra, yarım yamalak bakışlarımızla ne renklerin ayırdına varabilir ne de ışığı fark edebiliriz!..
Elbette "hayat detaylarda gizlidir" sözüne katılıyorum ama, bu detaylar da kusurlar üstüne kurulmamalı.
Her an karşınızdakine, "Şimdi ne hata yapacak?" gözüyle bakmamalıyız. Önümüze gelen her fırsatta, binbir sorun bulmamalıyız. İçinde bulunduğumuz anı sürekli kötülememeli ve memnuniyetsiz tavrımızı zaman zaman rafa kaldırmalıyız. Çünkü hayata nasıl bakıyorsak, o da öyle şekillenir.
Eğri bakıyorsak eğri, doğru bakıyorsak doğru... Ve bunu seçen sadece bizleriz. Dolayısıyla bazen aza kanaat getirmeli, bazen ufak sevinçleri abartmalı ve bazen de tüm durumlarda pozitif değerler aramalıyız. Tabii dışarıda iyi manzara istiyorsak.
Richard Wilkins'in de dediği gibi; "Pencerenizin camı kirliyse, (veya kirletilmişse) dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır".
İşte bu olumsuz durumdan ve olumsuz düşüncelerden bir an evvel kurtulmak ve sevdiklerimizi de kurtarmak için, içimizdeki o saf ve temiz SEVGİ enerjisine kendimizi döndürmeliyiz...
Çünkü, bizim tırtılın "dünyanın sonu" dediğine, görmesini bilen usta "kelebek" diyor, bunu asla unutmamalıyız...
Her daim "sevgi"de, "huzur"da ve "içsel mutluluk"ta kalabilmemiz umuduyla...
Dostu gördüm dostlar içerisinde
YanıtlaSilYüreğine sağlık
Yalın bir anltımla derin manaları sunabildiğiniz bu yazınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilRichard Wilkins'in de dediği gibi; "Pencerenizin camı kirliyse, (veya kirletilmişse) dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır".
YanıtlaSilNe kadar güzel bir söz ...Güzel bakan güzel görür bu çok doğru..Hayata güzel bakanlardan olmamız temennisiyle..
Sevgili KOCAYÜREK,
YanıtlaSilBaşlangıçta anlattığınız sıkıntılar, ülkesini seven,kurtarıcısı seven ve devrimlerini benimseyen herkes için söz konusudur.
Bu skıntılardan sonra insanın iyilikleri ve güzellükleri görmesi için bizi çıkardığınız yolculukta azda olsa rahatlattınız. Binlerce teşekkürler.
Kocayreğinize sağlık sevgili dostum.
harika bir yazı.emeğinize yüreğinize sağlık."Kötümser, yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür" (J. Harris ...gerçeklerle birlikte ışığı görmek dileğimle.
YanıtlaSilMükemmel bir armoni. Teşekkür ediyorum..
YanıtlaSilSaygılar
Teşekkür ediyorum, 2 yıldır belgesel dışında tv sevretmiyorum...yapılacak o kadar çok şey var ki....en iyi dileklerimle...
YanıtlaSil