"Bu devirde: Kimse sultan değil,
Hükümdar değil, bezirgân değil,
Kimse şah değil, padişah değil..."
Bu ülkede artık hiç kimse;
"Sultan"lığı, "Hükümdar"lığı, "Bezirgân"lığı, "Şah"lığı, "Padişah"lığı kabul etmiyorsa...
Peki peki anladık... Sen neymişsin be abi?.. Aaaa!.. Aaaa!..
Tamam söylüyorum... Sıkı durun...
Kimse yukarıdaki saydığım "sıfat"ları kabul etmediğine göre, "Padişah" bundan böyle benim arkadaşlar!..
Varın gidin "All Turkey People"larına "tizz" zamanda duyurun...
Geçen gün The Marmara'nın Roof'undaydım... Önümdeki çerezle buzz gibi "Chivas Regal" viskimi 50 mgr'lık Lustral'in üzerine Serdar Turgut misali cilalama yaparken, birden ağzımdan şu sözcükler dökülüverdi...
"Sana şimdi bir tepeden bakıyorum aziz İstanbul... Senin gibi şehre benim gibi bir 'Padişah!' gerek be..." dedim...
O da durdu durdu ve dedi ki: "Bana zaten, seni gerek seni..."
(Neyse bu arada Allah'tan Akbil'imde yedek kontörüm kalmış... Feniküler'den Kabataş, ordan Sultanahmet.. Eh sonra saray benim zaten... Hazine de benim olur sonuçta... Zengin olmama az kaldı... Ama en iyisi Kızılkaya'ya uğrayayım birkaç hamburger yiyim, belki saray'da ahçı mahçı bu saatte yoktur!..)
Yoo, bakın şimdi... "Ya Devlet Başa, Ya Kuzgun Leşe" oyununu oynamıyorum burada...
Repliklerim de hiç "iç acıtıcı" olmaz...
Çünki;
- Kimseye "Saygı duruşu sap gibi durmaktır. Sap gibi durmanın manasını anlayamıyorum." demem...
- Kimseye ve özellikle şehitlerime "kelle" demem... Hangi Padişah'ın ağzından duydunuz ki, benden duyasınız...
- Kimseye özellikle vatani görevini yapan askerlerime "Yan gelip yatıyorlar" hiç demem...
- Kimseye özellikle teröristbaşına "Sayın" demem...
- bla, bla, bla...
- bla, bla, bla...
- bla, bla, bla...
- bla, bla, bla...
- bla, bla, bla...
...
...
...
Uf yoruldum yahu... Ne kadar da çok demeyeceğim şey var... Dediğim gibi Padişah'lar zaten bu tür menem şeyleri hiç söylemezler, ayıp kaçar milletimin aziz insanlarına...
Siz anlayın işte... Hiçbirini söylemem... Söyletemezsiniz bana...
Neyse ben size en iyisi İspanyolcasını söyleyeyim belki o zaman anlarsınız: "Understando mosquito guitarre, non understando tamba tumba lesse!..."
Hani nerde "Mucho Grasias Amigos Padişahos çok yaşaos. Padişahos çok yaşaos" alkışları...
Alkışları duyalım, alkışları...
Malum "Mart ayı, dert ayı" ya... (Yerseniz tabii ki... Sus ulan Şanslı, bırak miyavlamayı, in ulan ensemden aşağı)...
Ama önce tebdili kıyafetlerimi giymem, sonra da Çemberlitaş Baharatçısı'na adıma düzenlenen "Padişah macunumu" almam ve az biraz da baharatçıyla dozaj konusunda hasbihal etmem lazım... (Ulan üç çorba kaşığı mı dedi baharatçı, üç çay kaşığı mı dedi... En iyisi ben sarayın en büyük tahta yemek kaşığını alayım. Ancak faydası olur... Cik, cik, cik de cik cik... Bu saatte hangi kuş ötüyor? Bu kuş sesi de nerden geliyor acaba, tuhafsadım!..)
Hey Millet!.. Millet!... Ben dönene dek, bu memleket size emanet!.. (Ne güzel kafiye kurdum, helal lan bana... Padişah dediğin kafiye kurar...)
Haydi destur ya arabacı!.. Yürü Çemberlitaş'a sefere çıkıyoruz!..
Ya Allah!.. Allah!.. Allah!..
Padişahül-el-mahkûm-bin-azgınboga-kocayurek
Not: Hey forwardçılar... Yazımı copy yapmak serbesttir.. Pasta yaparken, pardon paste yaparken, imzamı kullanmak yasaktır... Bu böyle biline!..
yazılarınız cok guzell
YanıtlaSilPadişahım Sen Çok Yaşa :)
YanıtlaSil