14 Mart 2010 Pazar

"Üç'ü bulmanın dayanılmaz hafifliği" ...


Malum her gün yazı yazmak zor zenaat... Bir de her gün ayrı bir konu bulmak o da ayrı bir fecaat...

Neyse bu ülkede her gün farklı bir gündem içinde olduğumuzdan konu bulmak artık çok kolay... Olmadı, eski konuları ısıtıp ısıtıp koyarsın okuyucunun önüne... Al sana yeni bir makale...

Kolay dedim ama siz bakmayın öyle kolay dediğime...

Yeni bir yazıya başlamadan önce evin içinde dört dönüp dururum...

Bilgisayar karşısına bir anda oturmak istemem...

Çünkü canım o an ya bir şeyler yazmak istemiyordur ya da iyi bir konu bulamamışımdır, ya da bir konu bulmuşumdur da, "Neresinden başlayacağım ben" stresi içindeyimdir...

Bazen de TV karşısında öyle uzunca oturur vaziyetteyken de aklıma bir konu gelir, hemen gelirim bilgisayarımın karşısına.. tünerim.. Başlarım yazmaya...

Neyse bugün yazacağım konu da artık ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan cinsten konu...

Uydu kanallarını tek tek turlarken, adını hatırlayamadığım bir yandaş TV kanalında geceyarısı haber programına benzer bir yayına rastgeldim...

İlla ki "En az 3'ü bulun" diyordu birileri... Hatta "Fazlasını da bulursanız hiç de fena olmaz" diye ekliyordu...

İyi de böyle bir öğüdü o saatte kim dinler? Dinleyen evli çiftler bunu nasıl algılar? Ya da evli olmayan bekâr gençler?..

Ülkenin esas gündeminde onca işsizlik, açlık, sefalet, eğitimsizlik, yolsuzluk ve yoksulluk varken... Milletin uçkuruyla 7/24 (her gece saat üç'e kadar, üç'ü bulun) öğüdü vermek ne kadar doğru acaba?

Demek ki "Toplumda uzlaşma için önce evde uzlaşma gerek" diye düşünüyor birileri...

Bu tezi gündemine alıp sentezleyen çiftler, eminim ki bugün bu işin antitezini bulmak için çaba sarfediyorlardır...

Günde çift mesaiye hangi can, hangi canan dayanır...

Gündüzleri aklı mesaide olanların düşüncelerinden "aman işsiz kalmayalım, aman 4C olmayalım, aman bugünü de kazasız belasız atlattık, yarına Allah Kerim" diye geçerken, evdeki ikinci mesaiyi düşünecek istek ve hal mi kalır?

Hadi istek ve hali olanları da şöyle düşünelim...

Kardeşim gündüz-gece demeden, dört mevsim çiftleşmek de ne demek? Bir araba tekeri bile 40 bin kilometrede bir değiştiriliyor... Ne yapacağız bu gel-gitler sonrası eskiyen takım taklavatı... Değiştireceğiz mi, yoksa rektefiye mi ettireceğiz...

İyi de 3'ü bulacağız diye her gece her gece saat üçlere kadar mesaiye kalınır mı?.. Uykusuz kaldığın da cabası...

Ha bu arada hiç mi tatil olmayacak... "Oluyor oluyor, bal gibi oluyor" seslerini duyar gibiyim... Aybaşı zamanları ... Bir haftalık zorunlu istirahatler... "Oh be ne rahat" seslerini de duyar gibiyim tüm kadın ve beni-i adem milletinin...

Tatil dönemi sonrası çiftdikiş, çifte mesaiye devam...

İyi de bunlar hiç mi ekonomi bilmezler?

Üçü bulacağız diye banyolarda yanacak olan tüpgazın, doğalgazın, elektriğin, akacak suyun parasını kim ödeyecek?

Bunların parası kimin cebinden çıkacak ey vatandaş... Yine senin... Bu masrafları ve faturaları her gece çift mesai yaparken unutmayasın sakın...

Neyse bununla da kalınsa iyi...

Önce "hamile miyim, değil miyim?" diye ödeyeceğin test paraları, hamileysen her ay doktora gittiğin zaman ödeyeceğin doktor paraları, 9 ay sonra yatacağın hastane parası, gidip-gelirken harcayacağın yol paralarını bir düşün...

9 ay sonrası gelen velede mama parası, bez parası, hayatı boyunca eğitim parası, evlenip torun torba sahibi olana kadar yapacağın tüm harcamaları unutma...

Oooo ki oooooo... Vatandaşın üçü bulacağım diye cebinden çıkacak olanlara bakın...

Şimdi birileri çıkıp diyecek ki, "Alın verin, ekonomiye can verin... Biz de bunu yapıyoruz, ekonomiye ne güzel can veriyoruz..."

Ekonomiye böyle mi can verilir?..

Ülke ekonomisi, sen üçü bulmak için çabalarken, çarklarını ne güzel döndürüyor bak...

Senin için çalışanlar da bunlardan nemalanacaklar, kimler mi bunlar:

- Tüpgazcılar,
- Oduncular,
- Elektrikçiler,
- Doğalgazcılar,
- Sular İdaresi,
- Eczacılar
- Doktorlar,
- Hastaneler
- Pastaneler
- Otobüsler, tramvaylar, metrobüs, hızlı tramvay ve bilumum ulaşım araçları
- Bebek maması üreticileri
- Çocuk bezi üreticileri
- Okullar, Fetocu kurslar...
- Makarnacılar, fasulyeciler, yumurtacılar, kömürcüler
- Oy avcıları
Vs..
Vs..
Vs..


Sen "ha babam de babam uğraş vatandaş uğraş"...
Her gece, geceyarısının üçlerine kadar, üçü bulmak için uğraş...
Eline, diline ve beline kuvvet arkadaş...

Bu kadar uğraş verecek levendler için; Padişah Macuncuları da epey bir mesai yaparlar sanırım...

Ne yapsak acaba? Padişah Macunu pazarına mı dalsak girişimci ortaklarla... İyi kâr getirir valla...

Şu an aklıma yazacak daha çok şey geliyor gelmesine de...

Düşüncelerimin frenine hafifçe basıyor, el frenimi de yavaşça yukarı çekiyorum... Bu yazıyı "Fırıncının kızı" gibi poşetlik bir yazı olmaktan kurtarıyorum...

En iyisi mi ben, "Üç'ün birini", pardon "Üç'ü bulmanın dayanılmaz hafifliği" yazımı burada keseyim...

Ha bu arada herkese iyi mesailer...
Allah rahatlık pardon Allah elinize, dilinize ve belinize kolaylık versin...


Ertan Yurderi

1 yorum:

  1. Sevgili KOCAYÜREK,
    "Ülkenin esas gündeminde onca işsizlik, açlık, sefalet, eğitimsizlik, yolsuzluk ve yoksulluk varken" Üçü bulun sırası mı? denilebilir ama eğer bu eften püften konlarla halkı uyutmazlarsa, asıl gündemi oluşturan konuları nasıl gizlemeyi başarırlar. Eline sağlık
    Segilerimle
    Gündüz AKGÜL

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)