13 Mart 2010 Cumartesi

"Lafı gediğine oturtmak"...


Ne kadar da meraklıyızdır taşı gediğine koymaya değil mi?...

Hele bir bize konuşma fırsatı düşmeye görsün...

Karşımızdakine söylemek istediğimizi, onun konuşmasında en uygun zamanı ve yeri kollayıp orada söyleyivermeyi ne kadar da çok severiz insan olarak...

Bu bir meziyet midir, yoksa insan ruhunun içinde var olan söz söyleme sanatı mıdır hiç bilinmez...

Karşımızda konuşan kişinin ağzının içine bakarız...

Sözlerini iyi takip ederiz...

Şayet laf geçireceksek, hep bir boş anını kollarız...

Fırsatını bulunca da "cartt" diye lafı geçiriveririz...

Bu sanat ya da meziyet günümüze mahsus değil elbet...

Tarih içinde de örneklerini çok görürüz...

Örneğin Sokrates...

Sokrates ve eşi bir türlü geçinemezlermiş...

Bir gün gene eşi Sokrates’e başlamış esip gürlemeğe...

Ağzına geleni söylemiş durmuş.

Sokrates hiç oralı değil. Kadın bakmış ne yapsa ünlü flozofun filozofluğu üstünde, sabırla susmakta. Tepki yok!

Hemen bir kova suyu almış Sokrates’in kafasından aşağı boca etmiş...

Sokrat ayni sükunet ve sabırla:

“- Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak yağmurunu zaten bekliyordum” demiş...

Tarihten örneklemelerle girdik, yine tarihten örneklemelerle devam edelim...

Bernard Shaw ile Churcill hiç iyi geçinemezlermiş...

Shaw bir gece sahnelenecek yeni oyunun galası için Churchill’e gönderdiği davetiyeye şu notu eklemiş:

“Aziz dostum size iki kişilik bir davetiye gönderiyorum. İsterseniz bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. .. Tabii hâlâ dostunuz varsa?.."

Churcill altında kalır mı hemen cevabını göndermiş:

“- Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. .. Ancak! Belki ikinci gecesine gelebilirim... Tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa..”

Bizim edebiyatçılarımız arasında da ünlü lafı gediğine koyan şairlerimiz de varmış...

Bir gün bir genç bir konuşma sırasında Mehmet Akif'i küçük düşürmek istemiş;

Sormuş:

- Siz veteriner misiniz?

Mehmet Akif ise hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:

- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

Tiyatrocular arasında da "lafı gediğine koyan" üstatlar da yok değildir hani... Şöyle tiyatro tarihini gözden geçirirseniz İsmail Dümbüllü, Nejat Uygur, Ali Poyrazoğlu, Levent Kırca "taşı gediğine koyan" üstatlardan sayılabilirler... Hepsinin de komedi sanatçısı olduğunu biliriz ve yaptıklarını gülerek karşılarız...

Hele İsmail Dümbüllü üstadın Gülhane Parkı'ndaki bir açıkhava sahnesinde başına gelen olayı bilmeyen yoktur...

Sahneye birisi hıyar atar...

İsmail Dümbüllü hiç istifini bozmadan...

- Sahneye birisi kartvizitini attı der...

Şöyle arada sırada kendinizi bir kontrol edin... Hiç lafı gediğine koyduğunuz zamanlar oluyor mu diye... Muhakkak ki böyle anlarınız vardır... Çünki hepimiz hazır apartta bekleyen yarışmacılar gibiyizdir...

Bizim siyasetçiler de "lafı gediğine oturtmak" için hep hazır vaziyette bekliyorlar... Onları ya Meclis TV'den ya da Haber kanallarından günboyu izleyip duruyoruz...

Bundan hem yandaş cenahın hem de yandaş olmayan cenahın keyif aldığı muhakkak...

"Halk" adı verilen "bizler" de TV karşısında "Hah ne güzel taşı gediğine koydular ya..." Veya "Ne güzel laf geçirdi beee" deyip duruyoruz...

Hazır söz siyasetçilerden açılmışken...

Dünyanın herhangi bir yerinden bir Meclis salonunda şöyle bir anektod geçmiş:

Bir milletvekili konuşması sırasında susamış ve su içmek istemiş...

Arka sıralardan muhalif bir milletvekili de laf atmış konuşmacıya...

- Amma su içiyorsun, senden bok da çıkmaz tuvalette...

Konuşmacı hiç bu lafın altında kalır mı?

- İyi ... O zaman ağzına sı..yım!...

Bu son anektodtan sonra benim de aklıma hinoğlu hinlik geçirmecelik laflar da gelmiyor değil hani... Geliyor elbet...

Ama benimki öyle edepsiz bir geçirmecelik laflar değil...

Millet olarak 365 günün her günü zihnimize "Flash, Flash, Flash" diyerek ediliyor zaten... Hiç de rahat durmuyor o edenler... Sürekli söz ve eylem bombardımanı içindeyiz hepimiz...

Artık bu sebeple, halkın da içinden şöyle demek geçiyor: "Elbet seçim günü bir gün gelecek, sizlerle yeniden sandık başında görüşeceğiz... Ancak bu sefer her söylenene inanan o saf milletiniz uyandı... Her dost görünenin peşinden gitmeyecek kadar kararlı... Dinleyin ey Meclistekiler, bu kervan artık böyle yürümez, bir adım bile ileri gitmez... Gitmemeli de..."

Ertan Yurderi

4 yorum:

  1. Sevgili KOCAYÜREK,
    Ammada laf oturtacak çok gedik varmış:))))
    Oturt babam oturt kapanmıyor.
    Çok hoş bir paylaşım eline sağlık. Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Yoruma adımı yazmayı unttum. UmarBenden geldiğini tahmin etmişsin. Sevgiler
    Gündüz AKGÜL

    YanıtlaSil
  3. Padişahım biz o meclistekilere lafsız lafı gediğine sandıkta oturtacağızdır eminim.

    YanıtlaSil
  4. Sandıkta cevap vereceğiz sözüne yürekten inanmak istesemde ,ben şahsen şüpheliyim ve umulanın olmamasından korkuyorum.

    şöyle bakıyorum çevreme, hala kraldan çok kralcı var :( ne olacak halimiz ? nasıl uyanacak derin uykusundan bu millet ???

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)