25 Mayıs 2020 Pazartesi

"Didimli Çiko'nun Mezar Yeri" ...



Evimizde beslediğimiz evcil hayvanlarımız bizimle yaşadıkları kısa süre içinde ailemizden, sevdiklerimizden ve yakın arkadaşlarımızdan da daha yakın varlıklar olurlar bizlere...

Onlara her ge
çen gün daha fazla bağlanır, onlarla bütünleşir, onları zaman içinde ailemizden biri gibi görmeye başlarız...

Onlara bir isim veririz vermesine de, bazen onlara
öyle sıfatlar takarız ki çocuklarımızı çağırır gibi "kızım", "oğlum" deriz, kimi zaman da onu çok sevdiğimizin yerine koyup,  "aşkım", "sevgilim", "tatlım", "şekerim” “balım” bile deriz... Ve daha bir çok hoş sıfatlar takar, onunla birlikteliğin tadını ve güzelliğini bu sözcükler vasıtasıyla tadar ve yaşamlarının sonuna dek o güzelliklerle yaşarız...

Onlar, insanlar gibi kalbimizi kırmazlar, kıramazlar, onlar insanlar gibi canımızı yakmazlar, yakamazlar... Bizi koşulsuz severler ve her zaman da yanımızda olurlar.
Özellikle köpekler sevgiyle yaşarlar ve birlikte yaşadıkları sahiplerine sonsuz bir sevgi besleyip, hayatlarının sonuna kadar sadakatla bağlı kalırlar.

Fakat o ayrılık demi yok mu o ayrılık demi... İşte o gün, bir gün mutlaka gelir seni de bulur... İşte o gün yüreğin yangın yerine döner, feryat figan eder... Canın içten içe acımaya başlar...

Ger
çekten de bu dünyada onları kaybetmekten daha büyük bir acı yoktur. O minik dostlarımız yanımızda o kadar uzun yıllar geçirirler ki, dünyaya gözlerini yummalarına kayıtsız kalmamız imkansızdır. Birlikteyken er ya da geç bunun bir gün olacağı düşüncelerimizde değildir, hiçbir hazırlığımız da yoktur... Onlarla kurduğumuz bağ o kadar muhteşemdir ki, onlarsız bir yaşamı hayal bile edemeyiz. Çoğu zaman nasıl davranacağımızı bile bilemeyiz böyle gidişlerde...

Üzücü olan ve unuttuğumuz tek şey, evcil hayvanların yaşam döngüsünün bizimkinden çok daha küçük bir döngü olduğudur...  Dolayısı ile evcil hayvanımızı kaybettiğimizde bizlerin acı çekiyor olmaoldukça doğal  bir davranış şeklimizdir... Bu gidişler bizler üzerinde bir aile bireyini kaybettiğimiz gibi büyük bir duygusal etki yaratır.

Kendini yalnız hissettiğin anları dolduran en yakın arkadaşın bir daha geriye gelmemek
üzere çok uzaklara gitmiştir artık... Her an evin bir yerinden çıkıp yanına geleceğini hayal etmeye başlarsın, ancak nafile bir bekleyiştir bu, gelmez, gelemez...
Süreç ilerlemeye başladığında kendini, çevrendeki insanlara sürekli beraber yaşadığınız komik hikayeleri anlatırken bulmaya başlarsın.
Uyuduğu sepetini, tuvaletini, mama ve su kabını bir türlü kaldıramazsın. Çünkü kaldırırsan gerçekten onun hayalinin de evden gideceğini bilirsin.
Yemek yerken sürekli "Aa bunu o ne kadar çok severdi" diye başlayan cümleler kurar; Onun aç hallerini, tok hallerini çok özlersin...
Bir suç işledikten sonra girdikleri utangaç tavırlarını bile çok özlemeye başlar, izlediğin her şeye koşulsuz eşlik eden yegane dostun gibisini artık bulamazsın.
Başkalarını evcil hayvanları ile gördükçe çok kıskanır;  "Bir kere benim oğlum/kızım ondan bin kat daha akıllıydı, daha sevimliydi, en güzeli, en sevimlisi benimkiydi!.." tarzı cümleler kurarken bulursun kendini...
"Neden üzgünsün?" sorularına onun öldüğünü cevap olarak söylediğinde "Aaa bu muydu?!" tarzı cevap veren insanlardan nefret edersin.
Eşyalarına zarar verdiği zaman ona kızdığın her an için pişmanlık duyarsın.
Eskiden sadece bakışı bile seni güldürebilirken, artık hatıraları seni her an hüzünlendirir, durur durur gözyaşlarına boğulursun.
İşte böyledir bir hayvanı sevmek. Öylü güçlü bir bağ kurmuşsundur ki onunla, geriye kalan hayatın boyunca o anılarla birlikte yaşamak zorunda kalırsın...

Ge
çenlerde Didim Ege Caddesi'nde Maliyeciler Sitesi'nin önünde yürürken, yanındaki boş arazide bir köpek mezarına denk geldim... Yeni mezar yeri olduğu belliydi... Taşlarla örülmüştü... Mezarın başındaki taşta "Çiko" yazıyordu... Ve kalemle çizilmiş sevimli bir köpeğin resmi yer alıyordu...
O çevrede yaşayanlardan öğrendiğim kadarıyla iki hafta önce gömülmüş olmalıydı... Sahibi her gün mezar yerini ziyarete geliyormuş ve giderken de çevredeki başıboş sokak köpeklerini besleyip sularını bırakıyormuş...
Sevdiklerimizi kara toprakla buluşturmak zor olsa gerek. Onların hatıralarıyla yaşamak daha da zor olsa gerek...
Evime koşar adımlarla geriye döndüm. Kapıda beni oğlum Fırıldak ve kızım Makbule karşıladı... Onları kucağıma alıp sıkı sıkıya sarıldım, onları doyasıya öpüp, kokladım...

Gerisini ne siz sorun, ne de ben anlatayım... G
özyaşlarım ve boğazımın ağrısı yazmama engel...

Not: Bu arada bu mezar yerini bizlere hatırlatıp gösteren ve bu yeri günlük ziyaretleriyle onurlandıran DİHAD (Didim Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği) ekibine de teşekkürü bir borç biliyorum… İyi ki VAR’sınız gençler… Minik dostlarımız sizlere müteşekkir bilesiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)