18 Şubat 2010 Perşembe

"Metroseksüel neandertaller” ve yaratıcılığa soyunan insan…

Arkeolojiye ne kadar meraklısınız bilemem ama, ben meraklı sayılırım…Geçmişe ait bulunan her iz, bende ayrı bir heyecan ve merak yaratır…


İngiliz arkeologların bundan tam 50 bin yıl önce yaşamış olan Neandertallerin makyaj yaparak dünyadaki ilk "metroseksüel"ler olabileceğini ortaya çıkartmaları bende ayrı bir heyecan yarattı... (Bknz

Bu araştırmayı okuduğumda aklıma; “Acaba atalarımız farklı türlerin karışımı sonucunda mı üredi?” sorusu yeniden geldi…

Çünkü buna benzer bir haberi bundan birkaç yıl önce okuduğum bilim dergisinde de görmüştüm… Bilim adamları yeni bir neandertal yani karışık insan türü (androidman) üretmek için kolları sıvamışlardı…

Böyle bir şey olabilir mi gerçekten bilmiyorum…


Ancak baksanıza şu Neandertallere… “Metroseksüellermiş…” Kıyamam ben onlara ya…

Biz günümüz insanları, onları “moron” bir tür olarak bilirdik… Oysa onlar sembolik düşünme kapasitesine sahip ilk insan türü olabilirlermiş…

Evet bugün genetik biliminin inanılmaz aşamalara geldiğini hepimiz biliyoruz… Kimyasal maddeler kullanılarak yapay bir canlı yaratmak için yapılan bu tür araştırmalarda bir aşamaya gelmişlerdir muhakkak…

Çeşitli hayvan türlerinin klonlanmasına şahit olduk, neden bir insan türü de yaratılmasın…

Peki bu yaratılacak yeni androidmanler nerede kullanılabilir?

Elbette her yeni keşfin “insan türünün iyiliği için” denmesi ne kadar doğru ise, yarın öbür gün bu yaratılan androidmanlerin daha değişik amaçlarla da kullanılmayacağı ne malum?

Örneğin savaş sanayiinde...

Yaralanıp kendini yenileyen insan türü, ölmeyen askerler vs. gibi...

Bu tür bilim-kurgusal çalışmalar bizi elbette geçmişimizle de yüzleştirmeye götürebilir..

Bilim adamları da zaten bunu araştırıyorlar yüzyıllardır…

Neandertal ile insan türünün karıştığının delili olabilecek bir fosil bulunmuştu yıllar önce. Bu buluş sonrası, insanın kökeni tartışması yeniden ve bütünüyle ele alınmış ve var olan teoriler gözden geçirilmeye başlanmıştı…

Bu tür konuları beğensek de, beğenmesek de, türümüzün bir ölçüde melez olduğu gerçeğini belki bir gün kabul etmek zorunda kalacağız…

Şimdi gelelim bu konudaki araştırmaya…


İnsanbilimci Joao Zilhao, bundan tam 24.000 yıl öncesine ait Portekiz'in Lagar Velho  bölgesinde mezarda yatan eksiksiz insan kalıntıları bulmuştu... Bu bir küçük erkek çocuğuna aitti. Halkının gelenekleri gereğince, delinmiş deniz kabukları ve kırmızı aşıboyası işleğinde pek de derin olmayan bir mezara gömülmüştü. (Bknz)

Neandertallerin o tarihte çoktan yeryüzünden silinmiş olduklarına inanıldığından, Zilhao çağdaş insan türünün ilk örneklerinden biriyle karşılaşmayı umuyordu.


Ne var ki, çocuğun iskeleti umduğundan çok daha farklıydı. Sıra dışı ve görünürde son derece önemli bir bulguyla karşı karşıya olduğunu fark eden araştırmacı, Washington Üniversitesi'nden Taş Devri insanları uzmanı Erik Trinkaus'u yardıma çağırdı.

Bristol Üniversitesi'nde görevli olan Zilhao ve Trinkaus, 1999 yılında, lagar Velholu çocukla ilgili bir rapor yayımladılar. Raporda, çocuğun kemiklerinin insanoğlunun evrimiyle ilgili ezelden beri gizini koruyan son derece incelikli bir soruya yanıt getirdiğine dikkat çekilmekteydi:

Atalarımız Neandertal'lerle karışmış olabilir miydi?

Zilhao ve Trinkaus çocuğun açıkça bir insan-Neandertal kırması olduğu görüşünde birleşiyorlardı.

Çıkık çenesi ve kro-magnonlara özgü yüz hatlarının yanı sıra, çocuğun tıknaz bedeni ve kısa bacakları da tipik bir neandertal örneğiydi. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi; O da çocuğun ilk Avrupalılar ile neandertaller arasındaki uzun süreli ve yoğun çiftleşmenin bir ürünü olduğuydu...

Evet yukarıdaki bu yorum o gün bugündür ateşli tartışmalara konu oluyor.

Doğrudan atalarımızla öteki insan türlerinin karışmış olabileceği görüşü uzun süredir benimsenmekle birlikte, bugüne dek bunu destekleyen somut bir kanıt elde edilemedi.

Ancak, Lagar Velho çocuğunun bulunmasından sonra elde edilen genetik bulgular ve fosillerin yardımıyla, bu konuda bir takım ipuçları da ortaya çıkmaya başladı.

Bulgular çoğaldıkça farklı türlerin karıştığı, dahası bu karışımın insanoğlunun evriminde son derece önemli bir payı olduğu görüşü de giderek ağır basmaya başladı.

Yukarıda da söylediğim gibi, türümüzün bir ölçüde melez olduğu gerçeğini, beğensek de beğenmesek de, bir gün kabul etmek zorunda kalabiliriz.


Günümüz “metroseksüel” tiplerine bakarsak, hepimizin içinde biraz neandertallik var galiba...

Ezoterik bilimciler de Kayıp Mu Kıtası'nın bugünkü teknolojik düzeyden daha ileri bir düzeye sahip olduklarını ve insan genleriyle oynanmış olabileceğini söylüyorlar…

Ayrıca diğer bir düşünceye göre de, üç bin küsur senede bir dünyanın yakınından geçen Marduk (Niburu) adı da verilen gezegenden dünyaya bırakılmış neandertal insan türünün ürünleri de olabilirmişiz…

Tabii yukarıda insanbilimcilerin ve ezoterikçilerin anlattıklarının ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış olabileceğini kendi düşünce denizinizde yüzdürün bir bakalım… Siz neler bulacaksınız…

Ancak bugünden gen bilimcilerinin ileride neler yapabileceklerini düşününce, doğabilecek sonuçları şimdiden görebiliyor ve yaratıcılığa soyunan günümüz insan türünden de açıkçası korkuyorum…

Ertan Yurderi

2 yorum:

  1. Sevgili KOCAYÜREK,
    BU TARİHİ BİLGİLENDİRME İÇİN TEŞEKKÜRLER, EMEĞİNE SAĞLIK GÜNDÜZ AKGÜL

    YanıtlaSil
  2. Harika bir yazı...Gerçekten de keyifle okudum... Sanırım denizlere, göllere, akarsulara karışan "doğum kontrol hapları"nın olumsuz dışsallığı (ki bir yazımda değinmiştim konuya) androidman türünü, bilim insanlarının laboratuarlarda uğraşmasına gerek kalmadan türetecek gibi...
    http://www.bagimsizgundem.com/selma-erdal/kirmizi-alarm.html

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)