17 Şubat 2010 Çarşamba

Megaköy İstanbul'un trafik sorunu ve yaşam çilesi hiç biter mi?



İstanbul'un sur içinde yaşayan şanslılarındanım ben...  

Oturduğum semtin iki büyük caddesi var... Vatan ve Millet adında...

Her iki caddeden de tramvay geçiyor... Birisi Zeytinburnu'ndan kalkıp Kabataş'a, oradan da feniküler sistemle Taksim'e kadar, bir diğeri ise Aksaray'dan kalkıp Atatürk Havalimanı'na kadar kısa bir sürede ulaşıyor.

15 dakikalık yürüme mesafesinden de banliyö treni geçiyor, Sirkeci-Halkalı arası...

Yine normal tempolu yürümeyle 20-25 dakikada da Yenikapı Hızlı Feribot'una ulaşabiliyorum...

Tramvay'ı kullanarak Metrobüs'e ulaşabilmem ise tam 5 dakika sürüyor... Sonrasında da yarım saat içinde Avcılar semtindeyim...

Bu anlattıklarım şunu gösteriyor ki, şayet şehrin en merkezi bir semtinde oturuyorsanız, İstanbul'un her iki yakasına da toplu ulaşım araçlarıyla daha çabuk ve daha ucuz ulaşabiliyorsunuz... 

Elbette eskiden her yere bu kadar çabuk ve ucuza ulaşabilmek mümkün değildi... Gideceğiniz yer biraz uzaksa, sabah erkenden yola çıkar, birkaç vasıta değiştirip öyle giderdiniz, gideceğiniz yere. Gerçi o zamanda bu kadar trafik yoktu... Şimdi ise her an trafik var... Hele günün belli saatlerinde anaartelleri kullanarak bir yerden bir yere özel arabanızla gidiyorsanız, varacağınız yere zamanında ulaşabilmek mümkün olmuyor...


Bu şehrin imar plancıları, geçmişte, oturma ve çalışma planlarını yaparlarken, bu kadar gelişeceğini hiç düşünememişler anlaşılan... Bu yüzden de altyapılara ve yollara hiç önem vermemişler... Altyapı ve gerekli yollar yapılmadan şehir gelişip büyümeye devam edince, bir de Anadolu'dan hızla göç almaya başlayınca, haliyle ortaya, karman-çorman bir kent görüntüsü çıkmış...

İstanbul'da ne zaman yeni bir oturma alanı imara açılsa "Yandık ki, ne yandık" diyorum... Çünki imara açılan o yeni bölge, birkaç sene içinde aşırı derecede göç alıp kalabalıklaşıyor ve o semte ulaşım bir sorun haline geliveriyor...

Bu çarpık yapılaşmadan dolayı, şehrin hava sirkülasyonu da doğru dürüst olamadığından, şehir içinde soluk alamaz hale geliyor insanlar... 

Ayrıca şehrin meteorolojik yapısı da nasibini alıyor bu çarpıklıktan... Örneğin kış aylarında şehrin dış semtlerine aşırı şekilde kar düşerken, iç semtlerinde ise ısınmış havadan dolayı, sağnak yağmurlar düşüyor... 

Yaz aylarında ise hem aşırı nem hem de yoğun trafik yüzünden kirlenen hava şehrin iç semtlerinin üzerine kabus gibi çökerken, İstanbul'un dış semtlerinde oturanlar bir nebze de olsa temiz hava ve esintiden nasiplerini ve rahat nefeslerini alabiliyorlar...

Ayrıca üç bir tarafı denizle çevrili bu kentin deniz ulaşımına da hiç önem verilmemiş. Bir uçtan bir uca karadan yaklaşık 100 km. olan bu şehirde, yeteri kadar deniz ulaşım aracı da yok...

Oysa ki Türkler denizcilikte dünyaya ün salmış bir millettir. Ancak ne yazıktır ki denizlerinden yeteri kadar yararlanılamamaktadır. Nedeni ise karayolu ulaşımından ve taşımacılığından nemalananlar yüzündendir...



( Youtube izlemek icin DNS ayarlarinizi yapınız... 

Youtube'dan izleme olanağı olmayanlar; http://www.ktunnel.com sitesine girip Youtube yazan yere yukarda linki kopyalayip ‘Begin Browsing’e tiklarsaniz seyredebilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=PAckvkKRdMY&feature=player_embedded )

Şayet deniz yollarına, Karayolları'na yapılan yatırım kadar daha fazla yatırım yapılabilseydi, Silivri'den başlayıp Anadolu Yakası'nın sonu olan Bayramoğlu-Kocaeli sınırına kadar kıyı şeritlerine deniz yoluyla da rahatlıkla ulaşılabilinirdi...

Her işgünü sabah ve akşam saatlerinde trafik öyle bir hal alıyor ki, değil vaktinde bir yere ulaşabilmek, hasta olsanız, acil bir yere ulaşmak isteseniz bile zamanında ulaşabilmeniz mümkün olmuyor. Arabanızla 5 dakikada gideceğiniz yol, 45 dakikalık işkenceli ve çileli hale dönüşüveriyor...

Bu gidişle İstanbul'a değil 3. - 4. - 5'inci, 14'üncü köprü de  yapılsa, bu kentin ulaşım sorunu hiç bitmez...

Bence şu anki anakent belediye yönetimi, eski belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna'nın sesine kulak verip de denizde ve karadaki toplu taşımacılığa acilen önem verebilseler ve yatırımlarını bu yönde yapsalardı ne güzel olurdu...

Neredeyse Avrupa'daki bazı ülkelerin nüfusuna ulaşan İstanbul'a göç de acilen durdurulmalı... Yoksa Megaköy görüntüsü veren bu şehir, gelecekte bu yükü taşıyamayacak kadar kalabalık olacak.

Allah göstermesin olağanüstü hal ya da afet durumunda bu şehirde neler olur, onu düşünmek dahi istemiyorum...Daha yakın zamanda aşırı yağışta taşan dereleri ve yitip giden canları ise unutmadık...

Bu kadar sorunlu bir Megaköy olan İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmayı hakediyormuydu bilemiyorum ama  çeşmesinden akan suyu bile içilemeyen bu koca ve eskimiş şehirde yaşamayı yine de seviyorum...

Ertan Yurderi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)