23 Şubat 2010 Salı

"Kendimle Sohbet" ...


Gece epey bir ilerlemiş... Evin içinde gezinip duruyorum hâlâ.Türkiye'nin gündemine öyle bir kaptırmışım ki günlerdir kendimi. Bundan fazlasıyla yorulmuşum...

Gün boyu gazetelerimi okudum, TV'deki "Son Dakika" anonsuyla verilen haberlere baktım yine kocayüreğimi daraltarak...

Kendimi oyalayıcı şeyler bulmaya çalışıp durdum... Bir ara terasıma çıktım, ufak bir dal iken ektiğim şimdi bir ağaç haline gelen Japon gülümle oyalamaya çalıştım kendimi ama, nafile...

İçimdeki esinti, fırtınaya dönüşüp dönüşmemekteki ısrarını koruyor...

Çöktüm bilgisayarımın karşısına, öylesine o bana ben ona bakıp duruyorum... Parmaklarım klavye üzerinde gezinmek dahi istemiyor, içimdeki fırtına ise dinmek bilmiyor...

SÖZ'ler, SÖZCÜK'ler dökülmeye başlıyor gönlümden dilime, mırıldanıyorum yine kendi kendime...

İşte, mırıldanmalarıma yavaş yavaş eşlik etmeye başladı klavyemin tıkırtıları...

Yazmaya başladım, yazıyorum, yazılıyorum belki de yeniden hayata...

Günlerdir ülkemde şahit olduğum olaylar sonrası, yüreğimin acısı ani bir kramp gibi girince bedenime, acısını hiç dindiremiyorum...

Unutuyorum bir AN'da her şeyimi evet her şeyimi...

Unutuyorum;
Saat denen uydurmayı...
Mekan ve AN denen uydurmayı...
Ömrümün yerçekimini...
Yalnızlığımın senfonisini betimleyen koskoca çalgısını...
Basamaklarını, yaşamımın...
Parmaklarımın hacmini... Hacmindeki süratimi...
Bitmek ve uslanmak bilmez günlerimi...
Umudumun geçmezliğini...

Yaşamıma giren sığ dişileri, sağır et yığınlarını...
Küt yüreklileri, gönülsüzlerini...
Yaşamayı üstlerine palto gibi giyinenleri...

Duvarları...
Öfkeli zor bekleyişleri...

Sevdiğimi, sevmiş olduğumu ve seveceğimi...
Aklımın en derin köklerini...

Unutuyorum;
Bir AN'da her şeyimi, evet her şeyimi...

BEN kimdim? SEN neydin? Nerdeyim?.. Nerdeyiz?.. Ne oluyor? Nereye gidiyoruz?

Birden kucağıma kedim geliyor, kendimi unuttuğum yerden beni yaşama döndürüyor ancak yine sohbet eder halde buluyorum kendimle kendimi...

- Doğanın en güzel görünümü olan BEN, hep olduğun gibi kal...
- Sevgimi besleyen büyülü sesim, kulaklarımdan eksik olma...
- Kalbimi yumuşatan erdemli bakışım, üzerimden hiç gitme...
- Ağrımı dindiren ıssız gülüşüm, bana tatlı ilacımı içir...
- Işıklar saçan kutsal yüzüm, kötümserliğimi ortadan kaldır...
- Coşkumu büyüten dingin davranışım, kafamın dağınıklığını topla...
- Katılıklar içindeki inceliğim, taşan öfkemi yatıştır...
- Sabrımı sonsuza uzatan içtenliğim, yaşamla olan bağımı tutan büyük şiirini sürdür...
- İçime koza ören suskunluğum, beni yenileyen şarkını bitirme...
- Yalnızlığımı ısıtan derin ilişkim, kanımın bütün fitillerini ateşle...
- Algımın ince öznesi, duygularımı yalınlıkla süsle...
- Günümü dolduran tatlı düşüncelerim, aklımı süresiz kuşat...
- Güzelin ötesinde içime yayılan sıcaklığım, sürüp giden çalkantımı geçir...
- Anılarımın bodrumunda çalınan yumuşak müziğim, sıkıntılarımın taşlarını erit...
- Gerginliğimi yok eden ılık aydınlığım, bilinçaltımdaki karışık görüntüleri düzelt...
- İyiliğin yedi renkli gökkuşağı, bıkkınlığımın sağanağını durdur...
- Onurla biriken serin ve saydam su, bunaltan kabuğumdan içeri sız...
- Göğsüme sıçrayan çocuksu titreşim, sevincimi eski günlerden al ve getir...
- Sevgiyi sözlerden soyan gerçeği elim, beni her gün yaratan ateşimi körükle...
- Beni bencillikle suçlayan ama başkasının mutlu olmasına tahammül edemeyen sen... Bencil... Beni sevincimde ve huzurumda bırak...
- "Olumlu" olmanın gücü içimde ve dış evrenimde galebe çalmakta. Buna inan yüreğim...
- Çünkü BEN; ... İnanıyorum...
- O inanıyor...
- Onlar... Bu satırlarımı okuyanlar, belki onlar da inanıyorlardır, bilmiyorum, bilemiyorum...

Ertan Yurderi

7 yorum:

  1. ''Sabrımı sonsuza uzatan içtenliğim, yaşamla olan bağımı tutan büyük şiirini sürdür...''

    İçtenliğiniz hiç bitmesin yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Değerli üstadımızın günlük yazısında belirttiği gibi kendimizle konuşmaya başladık artık. Ülkemizde yaşananlar tam bir kaos ve jet hızıyla değişiyor gündem,hangi olayı nasıl ya da neden takip etmeliyim diye düşünüyorum... ve kendi kendime konuşuyorum.

    Kendimle konuşmak deyince aklıma Japon'ların her sabah uykudan uyanır uyanmaz ilk yaptıkları şey gülümsemeleri ve yavaş yavaş doğrularak kalkarken tüm uzuvlarına ''iyi ki varsın'' diye sırayla teşekkür etmeleri ve tabi ki tanrıya teşekkürlerini sunmaları..

    Bu onları gün içinde mutlu kılarmış,oldukça başarılı geçermiş günleri...

    Düşünüyorum biz neden bunu yapmıyoruz diye,oysa insanın kaç dakikasını alır, kendine tanrı tarafından bahşedilen tüm organları için şükür ya da teşekkür etmek...

    Yapamıyoruz çünkü onların farkında değiliz artık, beynimizi başka şeyler kemirir duruma gelmişken...

    Bir sürü sorunumuz daha doğarken yükleniyor sırtımıza,birlikte büyüyoruz ve günü geldiğinde sırtımızdaki dağın ağırlığından farkına varamıyoruz, hangi organımız ne işe yarıyor..

    Oysa uğraşımız farklı değil Japonlar'dan ya da başka ülke insanlarından. Bizde insan gibi,insan olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlayarak... ve insana hediye edilen fiziksel ve ruhsal... ve hak olarak verilen tüm o nimetlerden payımızı alarak yaşamak istiyoruz...

    Oysa içinde yaşamaktan onur duyduğum ülkeme dönüp baktığımda gördüğüm durum, beni ''insanım'' demekten bile alıkoyuyor...

    Yaşam şartlarındaki adaletsizlik, eğitim eksikliği,sağlık sorunları,geçim şartları... tüm bunlar bize eksik olarak sunulan dahası elimizden alınan haklarımız...

    Bunları dile getiremiyoruz ya da çok azımız duyurmaya çalışıyor... Unutturacak birşeyler oluyor akabinde...

    Tüm bu karmaşanın altında kıvranırken ülkem insanı kendi adıma şükredemiyorum halime ve şükürcü olmayı sevmiyorum... tıpkı kaderci olmak gibi...

    Yine de umut etmekten vazgeçmedim...bir sabah gülümseyerek uyanacağıma ve tüm organlarım için tanrıya teşekkür edeceğime dair...

    İnsanın kendisiyle konuşmasının en güzel yanı bu olsa gerek...

    Dostlukla....

    C.A

    YanıtlaSil
  3. KOCAMANYÜREK'den yansıya ancak böylesine içtenlikler düşer...Selma ERDAL

    YanıtlaSil
  4. "Yaşam şartlarındaki adaletsizlik, eğitim eksikliği,sağlık sorunları,geçim şartları... tüm bunlar bize eksik olarak sunulan dahası elimizden alınan haklarımız...

    Bunları dile getiremiyoruz ya da çok azımız duyurmaya çalışıyor... Unutturacak birşeyler oluyor AKABİNDE...

    Tüm bu karmaşanın altında kıvranırken ülkem insanı kendi adıma şükredemiyorum halime ve şükürcü olmayı sevmiyorum... tıpkı kaderci olmak gibi...

    Yine de umut etmekten VAZGEÇMEDİM...bir sabah gülümseyerek uyanacağıma ve tüm organlarım için tanrıya teşekkür edeceğime dair..."

    Aynı duygular içindeyim, yüreğine, dimaağına sağlık sevgili Ertan.

    YanıtlaSil
  5. benim hala umudum var
    fasulye

    YanıtlaSil
  6. Düşüncenizden klavye tuşlarınıza sağlık :))) Önceleri kalem kağıda dokunurken kendimizle olan sohbetimiz daha uzun mu oluyordu? nedense bu yazınızı okurken ilk aklıma gelen bu durumdu...
    ' Algımın ince öznesi, duygularımı yalınlıkla süsle...'
    belki de yazdıklarınızın bende ki özeti...
    teşekkür ederim...
    sevgiyle...
    Filiz YURTKORU
    fyurt2001@gmail.com

    YanıtlaSil
  7. Yüreğinize kaleminize sağlık bu kadar içten duygular bu kadar güzel ve içten satırlara dökülebiliyorsa bu kadar duygusuz bu kadar yürerinden geçeni söyleyemeyen adamlar nereden türedi.... Hep böyle kalın. Ayfer Çine

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)