5 Şubat 2010 Cuma

Dün biz de destek grevindeydik!..




Dün evin kuyruklu oğlusu Şanslı'yla birlikte Tekel işçilerine hem destek grevindeydik hem de bir günlük açlık grevindeydik...

Evde hiçbir iş yapmadık!.. Elimizi hiçbir işe sürmedik…
Tüm gün, TV karşısında oturup destek eylemimizi bu şekilde sürdürdük...

Tabii bu açlık grevimize en fazla sevinen "Bugün ne yemek pişireceğim, neyle doyuracağım ben bu tosuncuklarımı" diyen eşim oldu...

Daha sonra o da bize destek verdi ve böylece ailecek eylemimizi sürdürmeye devam ettik...

Yalnız şu açlık işinden fotoğrafta da gördüğünüz gibi Şanslı biraz memnun görünmedi... Onun eylemi kısa sürdü...

Varsın kısa sürsün ne çıkar? Sonuçta o da Tekel işçi ağabeylerinin ve ablalarının haklı eylemine destek verdi ya... O da bize yeter...

TV’lerin haber kanallarında tüm gün boyu seyrettiğimiz işçilerin eylem görüntüleri, bizi ziyadesiyle sevindirdi…

Tekel işçilerine verilen desteğin bir anda çığ gibi büyüdüğünü, tüm işkollarıyla birlikte demokratik kitle örgütlerinin ve çeşitli siyasi parti üyelerinin de bu eyleme katılmasını memnuniyetle karşıladık…

Emekçiler uzun yıllar sonra, provokasyonlara gelmeden, kırıp dökmeden,  birlik içinde haklarını savunabilmeyi örgütlü bir şekilde başarabilmişlerdi…

Artık işçiler, kamu mallarının yok pahasına satılmasının “açlık ve işsizlik” olduğunu gördüler…

“Genel grev, genel direniş” sloganları bu haklı mücadelelerinin sembolü haline gelmişti…

İşçiler eylemlerini bu şekilde sürdürürken hükümet kanadından da birbiri ardına yüksek sesle 4/C savunmaları gelmeye devam ediyordu… Ancak o sesler, işçilerin sesleri arasında cılız bir ses haline gelip, kaybolup gidiyordu…

Bu arada “Nuh deyip bir türlü Peygamber" diyemeyenler de işçilerin haklı eylemi karşısında öfkelerini belli etmemeye çalışıyorlardı…

Bugün 53. gün… Aradan tam 53 gün geçti…
Tekel işçileri direnişlerini sürdürmeye devam ediyorlar…

Ankara’nın soğuğunda ayazında, çoğu açlık grevine yattılar…
Önlerinde onları bekleyen koskoca bir aylık süre daha var…

Umudumuz, umutlarımız “hiç kimse hayatını kaybetmeden” işçilerin lehine bir an önce sonuçlanması…

Kulaklarımda şu an Can Yücel babanın sesi yankılanıyor…
Can baba o eşsiz şiirin de diyor ki: “Hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel…”



Susuyorum artık. Can kulağıyla Can Baba’nın sesine kulak veriyorum…

hava döndü işçiden işçiden esiyor yel
dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı
bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı
bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark
ve durdu muydu bir gün bu kör, avara kasnak
bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak
sen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

köylükler uykusunda döndü dönüyor sola
güne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla
başaklar gövderdi bak başkoydular bu yola
şaltere uzanıyor Allaha açılmış el
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel

senlik-benlik bitip de kuruldu muydu bizlik
asgari ücret değil, hür ve günlük güneşlik
bir Türkiye olacak aldığın son gündelik
halk kalacak geride bitince bu zalim sel
hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel

tarihle yürüyenler, tarihle adım adım
safları sıklaştırın tarihle hızlanalım
lakin hızlandık derken,kolu dağıtma sakın
başları bozuklar var şimdi bize tek engel
hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel

sen ki ferhatsın işçi günün senin gelecek
indir külüngün indir, del, şu karanlığı del
del ki dağlar ardından önümüzde bir çiçek
gibi açsın aydınlık tekmil olunca tünel
hava döndü işçiden işçiden esiyor yel

Ertan Yurderi

1 yorum:

  1. Yazınız Can Yücel şiiriyle birlikte harika olmuş...Şanslı ve size ben de Can Yücel'den bir şiir armağan edeyim ki gördüğüm kadarıyla siz ve aileniz bu şiirde anlatıldığı gibi yaşıyorsunuz sevgiler...:

    SAĞLIK OLSUN

    Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama, Yarım saat erkene kurulsun saatin..
    Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
    Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
    Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin,
    Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
    Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
    Bak güzelim kahvaltının keyfine..

    Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,

    Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin

    Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile

    Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,

    Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,

    Ohhh şöyle bir hafifle...



    Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de

    Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık,

    Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa

    Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak

    Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..

    Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,

    Sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,

    Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?


    Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?

    Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara,

    Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..



    Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..

    Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..

    Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..

    Saklama tabakları, bardakları misafire

    Sizden ala misafir mi var bu dünyada...

    Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,

    Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,

    Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..



    Gece evinde, dostların olsun

    Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun,

    Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?

    Ama en önce ve illa ki sağlık olsun !..

    Can YÜCEL

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)