3 Temmuz 2008 Perşembe

"Nu Ninda an ezzateni watar ma ekutteni..."


"Nu Ninda an ezzateni watar ma ekutteni..."

Bu çivi yazısının anlamı; "Ekmek yiyeceksin, su içeceksin..."dir...

Bu cümle, Çorum / Boğazköy'de Hitit Başkenti Hattuşaş'ta bulunan bir çivi yazısından tercüme edilmiştir...

Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki Almanya, Anadolu'ya Bedrich Hrozny adında bir teğmenini gönderir. Genç teğmenin askeri konularda katkısı beklenmektedir. Ancak teğmen biraz tuhaftır, üzerine vazife olmayan işlerle uğraşmaktadır; Alman Ordusu'ndan "Anadolu arkeolojisi konusunda araştırma yapmak" için izin ister. Daha da tuhaf olanı, Alman Ordusu bu izni verir.

Hrozny, Anadolu'da bulunan bir kil tablette yer alan "NU NİNDA AN EZZATENİ WATAR MA EKUTTENİ" yazısının, şimdiye dek bilinmeyen bir uygarlığa ait olduğunu tespit ederek, bu yazıyı "Ekmek yiyeceksin, su içeceksin" olarak tercüme eder. Bundan sonra her şey çok hızlı gelişir ve bu yazının MÖ 2000-1000 yılları arasında, o günün dünyasının süper gücü Hitit Uygarlığı'na ait olduğu anlaşılır.

İşte bu yazının kısaca hikayesi bu...

Elbette o zamanlarda bu yazıyı niçin, ne zaman, nasıl, kim, kim için yazıldığını insan merak ediyor doğal olarak...

Bu cümle, o günlerden bugünlere kadar geldiyse ve bunda gizli şifreler varsa bunu çözmek gerek...

Bugün de aynı topraklarda değişen bir şey yok diyerek başlayayım söze...

İnsanlar yine yoksul, yine işsiz ve yine aşsız...

İnsanlar ekmek ve suya talim ediyor çoğu yerde... Onu da bulamayanlar vardır muhakkak...

O çivi yazısının devamını bulup çözseler, eminim bugüne de ışık tutar...

Yoksa o günlerden bugünleri mi görmüşlerdir Hattuşaşlılar ne dersiniz?..

Çünki bu ülkenin topraklarında akaryakıt, su ve doğalgaz otomatik zamma bağlandı. Her ay da üjş-beyzş, üjş-beyzş (3-5) de artacak...

Elektrik de 1 Temmuz itibariyle yüzde 21 zamlandı... İstermisiniz bir de elektrik yüzünden artan maliyetleri karşılamak için işçiler işlerinden çıkarılsın... Olur mu, bal gibi olur...


Şimdi bu zamlar iğneden ipliğe, fakir fukaranın gıdasından giyeceğine kadar her şeye yansıyacak...

Demek ki bu binlerce yıl öncesi de böyleydi...

O zamanlar insanlar da yoksul, işsiz ve aşsız kalmışlardı muhakkak...

Ülke topraklarında yakacak odun bulamamışlar ısınmak için..
Yakacak kandil yağı bulamamışlar aydınlanmak için..
Bol yiyecek bulamamışlar doymak için..
Atlarına, koyunlarına, keçilerine, büyükbaş hayvanlarına ot alamamış olabilirler...

Her şeye zam üzerine zam gelmiş, zam üstüne zam gelince de, akıllının biri çıkıp, "Ekmek yesinler, su içsinler" demiş olabilirler...

Diğer bir akıllı da bunu geleceğe bir belge bırakmak bir kil üzerine çivi yazısıyla "Bakın birkaç bin yıl önce de böyle böyle böyleydi... Sizler de bu topraklarda olduğunuz müddetçe sonunuz bizim gibi" demek için de yazmış olabilir...

Amma da attım ama değil mi?...

Yoksa o akıllı o zamanlar da yaşamış olan yine BEN'miydim... Birden kendimmiş gibi hissettim de, tuhaf oldum yahu!...

Neyse ne...

Biz geçmişten geleceğe uzanan bir zaman diliminde yaşayan ben-i ademleriz...

Biz de bugünü yazıyoruz ki, yarınlara bırakabilelim diye...

Bugünleri tek tek hepimiz yazıyoruz, bir şekilde...

Gelecekte bu yazılanlara ulaşanlar da;
 "- Vay be, yine değişen bir şey yok... 2008 yılındaki enayinin biri bilgisayar denilen aletle Blogger adlı bir bloga bunları yazmış.."  diyecekler...

Varsın ne diyecekse desinler!.. Dilerse küfür de etsinler!..

Kimbilir gelecekte bu yazım kimlerin eline geçecek...
O gün bu yazıyı okuyana selam olsun şimdiden...
Bunu bir TOSUN yazmıyor ki... Okuyana bir şey olmaz nasılsa!..

Geçmişteki Boğazköy'Hattuşaşlı büyüklerime selam eder, ellerinden, yanaklarından ve gözlerinden öperim. Pardon ya hepsine rahmetler dilerim...

Bizim de arkamızdan rahmet okunur mu okunmaz mı orasını bilmem ama, ruhuma el-fatiha!.. Tabii o zamana kadar dünyada din denilen şey kalırsa!..


Bu arada gelecekteki kişinin kafasını karıştırmak için acayip not: 1453 senesini, Fatih Sultan Mehmet'i, İstanbul Fatih semtini, RTE'yi, Ergenekon'u da araştır koçum... Aralarındaki ilişkiyi kur. Biz bu senelerde bu şifreyi çözemedik...  Kocayürek ağabeyinin şifresi bu,  Leonardo Da Vinci şifresi hiç değil...

Ertan Yurderi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)