10 Nisan 2020 Cuma

Doğa ve Korona

Korona virüs salgını günlerinde “doğa ve çevre” katliamları “fırsat bu fırsattır” denilerek tam gaz devam ediyor…
Evlerinde zorunlu hapis kalan halk, bu katliamların çoğundan bihaberler… Tüm TV’lerdeki haberler Koronavirüs üzerine olduğu için bu haberlerin çoğu halkın gözünden ne yazık ki kaçıyor…
Haberi olanlar olsa bile alınan korona tedbirleri yüzünden evlerinden çıkıp, yaşanan katliamları protesto edemez durumda olanlar da var…
Dün bir haberde okudum, Katolik aleminin ruhani lideri Papa Francis, The Tablet isimli İngiltere merkezli Katolik gazetesine açıklamalarda bulunarak, doğa katliamına dikkat çeken sözlerde bulunmuş…
Demiş ki 83 yaşındaki Papa Francis, “Ben doğanın intikam alıp almadığını bilmiyorum ama kesinlikle doğanın tepkisi olduğunu söyleyebilirim. İspanyolcada bir deyim vardır, ‘Tanrı her zaman affeder, biz bazen affederiz fakat doğa asla affetmez’ diye. Yaşanan corona virüsü salgını yangınlara ve sellere karşı doğanın bir yanıtıdır…”

Ben bizim din adamlarının ağzından özellikle de Diyanet İşleri Başkanı’nın ağzından bu tür sözler şimdiye dek duymadım…  Bir duyanınız varsa bana söylesin, ben de öğreneyim… Bunu günümüzde hele ki böyle bir süreçte Papa Francis gibi dile getirir mi, onu hiç bilmem, bilemem…
Bazen TV’lerdeki dini sohbetlerde ağaç konusunda dikkat çeken dolayısıyla doğa konusunda tek bilip söylenen bir cümle var ki; aslında bu cümlenin içeriği çok şeyi anlatıyor ama  .. ama işte o kadar…
Ne demiş Hazreti Muhammed: “Herhangi birinizin elinde bir hurma fidanı varken, kıyâmet kopacak olsa, derhal onu diksin!..”

Bu sözcükler diziniyle ne demek istemiş Peygamber: Ağaç dikmek ve yetiştirmek o kadar önemlidir ki büyüme imkanının tamamen ortadan kalktığı kıyamet ortamında bile mümkünse ağaç dikilmelidir.
Şimdiler değil ağaç dikmek, doğa resmen katlediliyor… Hiç ses seda çıkaran yok… Müslüman geçinen güruh da kulağının üzerine yatmış, katliam sonrası gelecek rantın hayali peşinde…
Geçenlerde Ekoloji Birliği sitesinde Özer Akdemir’in kaleme aldığı “CHP’den Rapor: Koronavirüs Salgını Doğa Hakları İhlallerini Durduramadı adlı makalesini okudum…
Makalede, CHP Doğa Hakları Genel Başkan Yardımcılığı’nın, 2020 Mart ayı doğa hakları ihlali raporunu hazırlayıp yayınladığını, Raporda koronavirüs salgının doğanın talanını durdurmadığını, iktidarın ve şirketlerin krizi fırsata çevirmeye çalıştığından bahsediyordu… Ve madde madde nerelerde hangi talanların olduğunu anlatıyordu…
Bu raporda yazılanları iyi okumak, bir çevreci, bir doğasever olarak unutmamak ve korona güncemize bunları dahil etmemiz gerekiyor elbet…
Mart ayı doğa hakları ihlalleri ile ilgili raporda yer alan bazı başlıklar şunlar:
  • Çanakkale Kumarlar köyünde baraj inşa etmek isteyen Doğu Biga Madencilik isimli şirket, köylülere mera alanlarını boşaltmaları için baskı yaptığı iddia ediliyor.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketi Rize Güneysu Gürgen köyünde halkın tepkisine rağmen HES projesini yürüten şirket, koronavirüs gündemini fırsat bilerek çalışmalarını hızlandırdı.
  • Artvin’deki maden ve HES çalışmaları devam ediyor. Cengiz Holding’e ait Eti Bakır’ın işlettiği Artvin Cerattepe ve Murgul’daki maden sahalarında faaliyete ara verilmedi. Artvin Yusufeli’nde ise, ilçe halkının itiraz ettiği HES projesiyle ilgili çalışmalara başlanıldı.
  • Bursa’nın Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla mevkiinde faaliyet gösteren Lübnanlı maden şirketi, koronavirüs salgını dolayısıyla insanların evde kalmasını fırsat bilerek kapasite artırımı için ağaç kesimi yaptı. Ağaç kesimine bölgede bulunan köylüler karşı çıktı.
  • 16 Mart’ta yayınlanan yönetmelik değişikliği ile koruma altındaki doğal alanların yapılaşmaya ve yüksek yoğunluklu faaliyetlere açılması maksadı taşıyor.
  • Çıtlık ve Gökova Ahalisi, korona önlemleri nedeniyle yurttaşların evlerine kapanmalarını fırsat olarak değerlendirilerek ormanda kesim işlemlerinin yapılmasını protesto etti.
  • EÜAŞ International ICC, İngiliz şirketi Rolls-Royce ile kompakt nükleer güç santrallerinin teknik, ekonomik ve hukuki uygulanabilirliği ile birlikte üretim imkânlarını değerlendirmek üzere bir mutabakat zaptı imzaladı.
  • Salda’da inşaata başlandı. Millet Bahçesi ihalesini alan firma, inşaat faaliyetlerine başladı.
  • Ulukışla’da tarlalarda siyanür sızıntısı var. Tepeköy’de, Gümüştaş isimli maden firmasına ait atık havuzundan sızan siyanür komşu taşınmazlarda yüzeye çıktı.
  • UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilen Hevsel Bahçeleri, Diyarbakır Sur’ları ile Dicle Nehri arasındaki bir bölgede yer alıyor. Kültürel bir miras olan bu alan, millet bahçesine dönüştürülmek isteniyor.
  • Cumhurbaşkanı kararıyla, Adana’dan 9, Artvin’de 1, Bolu’da 3, Erzurum’da 7 bölge (toplamda 14 bin dönümlük alan) ‘yayla alanı’ olmaktan çıkarıldı.
  • Ilısu Barajının su toplaması sonucunda, 40 köyün bütünüyle sular altında kalırken, 60 köyde de evlerin ve tarım arazilerinin büyük bir bölümünün suya gömüldü.
  • Ankara’da çuvala konmuş 20 köpek ölü bulundu. Köpeklerden bazılarının patilerinde damar yolu açmak için kullanılan intraket olduğu belirlendi.
  • 24 Mart günlü Resmi Gazetede, “Yer Altı Maden İşletmelerinde Meydan Gelen Maliyet Artışlarının Karşılanması Amacıyla Destek Verilmesine İlişkin Karar” yayımlandı. Bu karara göre, 12 Haziran 2019 ve 31 Aralık 2020 tarih aralığını kapsayan döneme ilişkin yeraltı maden işletmelerinde doğan zararların karşılanması amacıyla maden işleten kişilere ve çalışanlara destek verilecek.
  • Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, başta anne karnındaki bebekler ve çocuklar olmak üzere, insan sağlığını tehdit ediyor.
  • Mersin’de doğayı kirleteceği iddiasıyla büyük tepkiye neden olmasına rağmen yapılmak istenen polipropilen tesisi için Toros Tarım AŞ’nin olduğu bölge Özel Endüstri Bölgesi ilan edildi.
Raporda başlıklarla sunulan konuları okudukça, koronanın mı insan popülasyonunu yok etmek için savaş verdiğini, yoksa insanların mı doğaya zarar vermek için savaştığını ve sonuçta geleceğini  kararttığını daha iyi anlamak mümkün oluyor…
Bazı şirketlerin rant elde etmesine göz yummak, ülkenin geleceği olan toprakları hoyratça kullanmak hiç akıl kârı bir şey değil… Resmen gelecek nesile; kirlenmiş, betonlaşmış, verimsiz bir toprak bırakılacak… Ülke nüfusu arttıkça bu verimsiz topraklarda ülke insanlarını besleyecek gıdaların üretimi ne yazık ki mümkün olmayacak… Bunlar kimin umrunda acaba?
Yine laf dönüp dolaşıyor Papa Francis’e geliyor. Ne güzel söylemiş bu zat-ı muhterem. Hatta bence az bile söylemiş: “Tanrı her zaman affeder, biz bazen affederiz fakat doğa asla affetmez. Yaşanan corona virüsü salgını yangınlara ve sellere karşı doğanın bir yanıtıdır…”
Evet Papa’nın bu sözlerine katılmamam mümkün değil, kendisini bu sözleri söylediği için de ayrıca kutluyorum… Yaşanan salgınlar doğanın insanoğluna bir yanıtıdır, bir haykırışıdır…
Korona kıyametinde Hazreti Muhammed’in doğa için söylediği şu sözlerini bu doğa katliamı yapanların yüzüne haykırarak yazımı sonlandırıyorum… “ .. Ağaç dikmek ve yetiştirmek o kadar önemlidir ki büyüme imkanının tamamen ortadan kalktığı kıyamet ortamında bile mümkünse ağaç dikilmelidir.”
Tabii ki anlayana!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)