14 Aralık 2009 Pazartesi

Edgar Enrique Hernandez keratasına açık mektup!..



Küçük kerata, kimsin sen?..
Meksika'nın La Gloria Köyü'ne nerden enkarne oldun sen?
5 yaşında bir fırlamasın biliyorum, bilmesine de...
Bu yaşta tüm dünyanın ebesini belledin kerata...

Gözlerindeki ferfeciri görebiliyorum senin...
Evinin penceresinden dünyanın bugünkü haline bakıp kıkır kıkır gülüyorsun değil mi köftehor?

"Domuz Gribi" hastalığı ilk sende görüldüğü için Bernardo Luis Artasanchez adlı heykeltıraş amcan bile heykelini dikti senin... Bunun farkında mısın? Hiç sanmıyorum...

Üstelik bu heykeltraş amca seni “Domuz gribinden kurtulmuş ve tüm Meksikalıların birliğini temsil eden bir çocuğun portresi” olarak tanıtıyor artık dünyaya... Arada bir gidip bakarsın artık adına dikilen heykeline...




Sen artık çok ünlüsün çokkk, ufaklık...
Ünün taaa buralara kadar geldi senin...
"Orası neresi be amca?" diye sorarsan, burası Türkiye, İstanbulköy çocuğum...

Sakın bizi hemen hindiyle falan karıştırma... Biz bir hindi değil, koskoca bir ülkeyiz...

Bak geçenlerde senin ülkene bir Başbakan Amca geldi ya Recep Tayyip Erdoğan adında, işte ben onun ülkesindenim yaaa...

Hani şu Türkiye'de bugüne kadar Sağlık Bakanlığı tarafından gripten ölenlerin sayısının istatistiğinin tutulmadığı ülkedenim anlayacağın...

Bak kerata ne anlatacağım sana... Masal değil, gerçek, dinle, dinle... Bırak yaramazlığı...

Dünyanın sağlığıyla ilgilenen güya Dünya Sağlık Örgütü diye bir örgüt var... Bu örgüte göre her yıl dünyada 500 milyon kişi grip oluyormuş. Üç ila beş milyon kişi grip yüzünden hastaneye yatıyor bunlardan da 250 ila 500 bini attaya gidiyormuş... Yani ölüyormuş...

Eh bu dünyanın nüfusunu parmakla saymasını becerebilirsen 7 milyar kişi daha var sizin köyün haricinde bu dünyada...

Bizim yaşadığımız ülkede yani Türkiye’de de 70 milyon kişi var... Eh sen daha küçüksün, yarın öbür gün okula gittiğinde, toplama, çıkarma, bölme, çarpma öğreneceksin... Yüzde hesabı nasıl yapılır onu da öğreneceksin...

O zaman bir hesap yaptığında benim yaşadığım ülke olan Türkiye’de her yıl grip ve gribe bağlı hastalıklardan ölenlerin sayısının 2500 ila 5000 arasında olduğunu hemencecik bulacaksın...

Çok değil mi? Sizin köyün halkından bile çok... Ama bizim ülkeye göre normal bir rakam... Baksana dünyada her yıl yaklaşık 500 bin kişi gripten ölüyor...

Zaten bizim buralarda şöyle bir atasözü de var... Belki sizin köyün yaşlıları buna benzer sözleri biliyorlar ve sizlere de söylüyorlardır... "Ecel gelmişse cihane, baş ağrısı bahane..." diye...

Bu cümlenin anlamı da; "Ecel gelmişse bir şey bahane olur, ölüme çare yok" demektir. Bu cümle ile her canlı, mutlaka hastalık, kaza gibi bir sebeple ölecek demektir. Bizim halkımız bu cümleyi çok kullanır, bu yüzden de doktora gitmeye falan gerek yok gibi şeyler de düşünür...

Ama en önemlisi ne biliyor musun? Bak söylesem ya korkarsın, ya gülersin, ya da altına edersin...

Bizim burada kocamannnnn bir canavar var... Biz ona "Trafik Canavarı" da diyoruz... O karşına çıktı mı, ondan kaçış olmaz işte... Adamı bir dakikada "hammmmm" yapıp, öldürür...

İşte her sene bizim yaşadığımız bu ülkede, biz bu canavara senin geçirdiğin ancak mucizevi bir şekilde ölmediğin domuz gribinden daha fazla can veririz...

Yani gripten kaçsan, trafik canavarından kaçamazsın... Anladın mı? Pek sanmıyorum ama, sen anlamış gibi kafanı salla olmaz mı?..

Bir de öyle salakça ölümler olur ki buralarda şaşarsın... "Biz Türk'üz, bize bir şey olmaz" umursamazlığıyla hayatını yaşayanlar mı istersin, veya hiçbir önlem alınmadığı ve yerel yöneticilerin hizmet yerine ceplerini doldurdukları için ya seller olur, ya toprak kaymaları olur, ya da yolda yürürken kafana saksı bile düşüp, ölebilirsin...

İşte böyle çocuk, buralara boşver...

Şimdi sen yavaş yavaş büyürken, dünyada senin başlattığın salgın hâlâ devam ediyor... Nerdeyse 6 yaşına gireceksin... Belki de Mart ayından bu yana yeni yaşına da girdin, bilmiyorum çünki... Senden artık hiç kimse bahsetmez oldu bu taraflarda...

Şayet annen-baban bana kızmazsa, şimdi sana bir amca, hatta bir dede tavsiyesi vereceğim: "Domuzlarla artık fazla oynama" küçük Hernandez, anlaştık mı?..

Tamam annenin ve babanın "Size no'luyor amigos" diyen sözlerini duyar gibiyim... Sen gel yine beni dinle... Domuzlarla biraz daha az oyna... Aman bu arada sağlığına dikkat et, gelecek sene başka bir hastalık icat etme. Dünyanın başına da bela etme...

Gerçi gelecek sene senin ününü ve şanını unutturacak yeni bir virüs daha bulurlar şu bilimadamı amcaların... Hatta onların patronları da yeni yeni aşılar bile bulup, paralarına para katarlar... Bizim gibi ülkelerin de ekonomilerini batırırlar...

İşte bu dünya böyle küçüğüm...

"Domuz yavrusu, öpüldüğü yere gidermiş... " derler buralarda...
Bu dünyada kim kimi öperse...
Gerisini de sen büyüyünce anlarsın artık...

Amca Deden Ertan Yurderi, Türkiye-İstanbulköy
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)