27 Haziran 2008 Cuma

Selimiye'nin sonu Taksim Kışlası gibi olamaz!..


Selimiye Kışlası'nın sonu da Taksim Kışlası gibi mi olacak?..

Arap'ın biri gelip Haydarpaşa Projesi adı altında orayı da alıp, yıkacak mı?

Unutmayalım ki Fransız'ın biri gelip Taksim Kışlası'nı İstanbul'un çehresini değiştireceğim diye yerle bir etmişti, bugün o kışlanın yerinde yeller esiyor...

Arabistan çöllerinden gelen birinin de canım Selimiye Kışlası'nı yerle bir etme düşüncesi bile canımı sıkmaya yetiyor!.. Bunu İstanbullu biri olarak kabullenemiyorum!..


Taksim Kışlası'nı ya da Taksim Topçu Kışlası'nı hiçbirimiz bilmeyiz değil mi?...

Nerden bileceğiz ki... Hiçbirimizin yaşı o günleri hatırlamaya yetmez ki...

Ya da mimarlıkla ilgilenen biri, bir zamanlar Taksim'de muhteşem bir Kışla'nın varlığından haberdardır belki...


Taksim Kışlası'nın yeri; bugünkü Taksim Gezi Parkı'nın bulunduğu yerdeydi...

Gerçekten de müthiş bir mimari tarzı vardı...

Asıl adı Taksim Topçu Kışlası'ydı. Ama "yaşadığı" dönemlerde Taksim Stadı olarak da biliniyordu.

Futbola meraklı olanların "efsane" gibi dinleyip okuduğu "tarihi maçlar" ın çoğu bu statta oynanmıştı.

Maçlar; dikdörtgen olarak inşa edilmiş "Kışla"nın ortasındaki avluda yapılıyordu.

Yalnız futbol maçları değil, başka dallardaki spor karşılaşmaları, hatta sanat gösterileri...


Türk Milli Takımı, tarihindeki ilk maçı bu statta 26 Ekim 1923 günü Romanya ile yapmış ve 2-2 berabere kalmıştı.

Fenerbahçe'nin işgal yıllarında İngilizlerle oynandığı "meşhur" maçlara Taksim Stadı tanıklık etmişti. Galatasaray, Romanya Milli takımını bu statta 7-4 mağlup etmişti.

Galatasaray'la Fenerbahçe arasındaki ezeli rekabette, taraftarlar; yıllarca "o" avludaki toprak sahanın etrafında coşturmuşlardı takımlarını. (Azımsamayın; 6-7 binlik seyirci kapasitesi vardı stadın...)

Sonra İstanbul Fransız bir mimarın ellerine teslim edildi.


1937'den 1950'ye değin, İstanbul'un yeni çehresine imzasını atan Henry Prost'un ilk işi Taksim Kışlası'nı yıktırmak oldu.

Yerine bugünkü Taksim Gezi Parkı'nı yaptılar...


İyi mi ettiler, yoksa İstanbul'a ve tarihe hıyanet mi ettiler, orasını yorumlarınıza bırakıyorum...

Benim fikrimi soracak olursanız, eski yapıları seven biri olarak İstanbul'a ve tarihe hıyanet ettiklerini söyleyebilirim...

Bu tıpkı Topkapı Sarayı'nı yıkmak, ya da Dolmabahçe Sarayı'nı ya da Beylerbeyi Sarayı'nı yıkmak gibi geliyor bana...


Ya da bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın beğenmediği ve kaldırılmasını istediği İstanbulla özdeşleşmiş tarihi SUR'larımızın yıkılması gibi geliyor bana...

Bugünlerde de Arap'ların 15 milyar dolarlık Haydarpaşa Projesi kapsamında Selimiye Kışlası da gündeme geldi...

Araplar Başbakan'ı aracı olarak kullanarak Selimiye Kışlası'nı da istiyorlarmış...

Başbakan Erdoğan, bunu açıkça önce Genelkurmay Başkanımız Büyükanıt'tan istemiş... Olumsuz yanıt alınca bu sefer de geçtiğimiz gün Kara Kuvvetleri Komutanımız Orgeneral İlker Başbuğ'la sürpriz görüşmesi sırasında dile getirmiş ve Selimiye Kışlası için de söz almaya çalışmış...

Arapların Türklere karşı kinini hepimiz biliyoruz... Ayrıca içinde Türk adı geçen her eseri yakıp yıkmaya, ortadan kaldırmaya hatta tüm izlerini silmeye bayılırlar bunu da iyi biliyorsunuz...


Mekke'de Kabe'yi korumak için Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1781 yılında yapılan Ecyad Kalesi'ni nasıl yıktıklarını, yerine ultra lüks devre mülklerin yapıldığını unutmadık...

Hatta bu ultra lüks devre mülklerin de milyonlarca YTL ödeyerek kimlerin aldığını da çok iyi biliyorsunuz...

Bu yetmezmiş gibi Medine Belediyesi de 1900'lü yıllarda Osmanlılar tarafından, hacıları kutsal topraklara taşımak için yapılan tarihi Hicaz Demiryolu'nun geçtiği Akik Vadisi üzerindeki Medine Köprüsü adıyla anılan köprüyü de yıkma kararı almıştı...

Dedim ya, bu Suudi Araplar, 500 yıllık Türk hakimiyetinden bugüne geriye hiç bir şey bırakmamakta kararlılar...

Bugün Selimiye Kışlası Birinci Ordu Karargâhı olarak hizmet görüyor... Ve denizden bakılınca da müthiş silüeti İstanbul'a ayrı bir renk katıyor...



Araplar istedi diye Haydarpaşa Projesi çerçevesinde Selimiye Kışlası'nı ve o bölgeyi de Araplar'a verelim de yerle bir mi etsinler, bu düşünce hangi akla hizmettir, hangi mantığa sığar böyle bir düşünce?

Böyle bir şeye halk olarak bizler de seyirci mi kalacağız... Tepki vermeyecek miyiz kuzum?...

Bu memleket hepimizin. AKP'nin hiç değil...

Böyle her önüne gelen yeri Araplar'a satmak da neyin nesi oluyor, yeter artık!..

Araplar'a bugün verseniz, İstanbul'un her yerine talip olacaklarına eminim...

Talip olduktan sonra da her yeri yıkıp yerine biçimsiz, abuk subuk Arap geleneğine ve felsefesine uygun gökdelenlerle doldururlar, bundan da eminim...

Kardeşim burası Suudi Arabistan mı?

Gitsinler, kendi memleketlerinin çöllerine binalarını yapsınlar...

Kendi şehirlerinin görüntülerini bozsunlar...

Ne istiyorlar İstanbul'dan...

Ne istiyorlar İstanbul'daki tarihi Türk eserlerinden...

Ve Türkiye'deki Arap işbirlikçileri... Sizlere de sesleniyorum sizlere...

Sizler de Türkiye'yi ve İstanbul'u Araplar'a peşkeş çekmekten artık vazgeçin...

O kadar Araplara ve Arabistanlı olmaya ve Arap yapılarına meraklıysanız, gidin oranın tebasına geçin ve oralarda dilediğiniz gibi hayat yaşayın, onların yaptıkları evlerde oturun...

Bizleri, ülkemizi, İstanbul'umuzu, Türk tarihini ve Türk yapılarını da rahat bırakın...

Bizlerin Arap olmak gibi hiç mi hiç niyetimiz yok...

Biz Türk doğduk, Türk olarak da öleceğiz...


Kanımızın son damlasına kadar kanımız,  bayrağımızın al rengi gibi kan kırmızı akacak, bunu iyi bilesiniz...

Ertan Yurderi 




1 yorum:

  1. Sn Yurderi, bu yorumunuza Kuleli Askeri Lisesini eklemenizi rica ediyorum.Saygılarımla.Murat Koç Kdz.EREĞLİ-ZONGULDAK

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)