Çağımızın altı temel duygusunu sayabilir
misiniz desem bu konuda bir görüş birliğine varacağımızı zannetmiyorum… Çünkü
bu konuda herkesin farklı düşünceleri olabilir…
Ancak ruhbilimciler altı temel duygu konusunda ortak bir görüşte
birleşmişler: Neşe, Üzüntü, Öfke, Korku, Şaşkınlık ve Tiksinti.
Listeyi oluşturan bu Büyük Altılı, gerçekten de dünyanın neresinde
olursanız olun insanların yüzlerine aynı biçimde yansıyan duyguları içerir…
İnsanların bir tür olarak yaşamlarını sürdürmelerinde önemli bir rol
oynayan bu duygular, yarım yüzyılı aşkın bir süre boyunca yoğun araştırmalara
konu olmuşlardır…
Atalarımız, düşmanlarından kaçmak ya da onların üstesinden gelmek için
korku ve öfkeye, hastalıklardan kaçınmak için tiksinmeye gerek duyarlardı…
Fakat, zaman artık çok değişti. Şimdi daha başka duyguların öne çıktığı,
çok daha incelikli bir dünyada yaşamaya başladık… Hırs, utanç, sıkıntı,
gerginlik, kıskançlık ve sevgi, modern çağı simgeleyen duygular olabilir.
Tüm bunlara rağmen günümüzde giderek önem kazanan çok daha garip
duygular da var…
Bu yazıda sizlere, 6 temel duygumuza yeni katılan modern çağın 5
duygusundan bahsetmek istiyorum… Bunlar sırasıyla; Yüceltme, İlgi, Şükran, Gurur
ve Kafa Karışıklığı duygularıdır.
YÜCELTME (Moral Verici Duygu)
Virginia Üniversitesi’nden Jonathan Heidt’ın adını koyduğu Yüceltme
duygusu, görünüşte evrensel bir duygu gibi görülüyor.
Ancak bu duygunun yaşamımızı sürdürmeye yarayan en temel duygular
arasında yer alabilmesi için bir amaç içermesi, gelişmemizi sağlayacak edimleri
devinime geçirmesi gerekiyor.
O halde, yüceltme ne işe yarıyor?
J. Heidt, önceleri bu duygunun bizleri daha soylu, ya da daha yüce
gönüllü kıldığına inanıyordu. Ancak denekleri iki gruba ayırıp birine Ophrah
dizisinden yüceltici bir sahne, ötekine de Seinfeld dizisinden yüceltici
olmayan bir sahne izlettiği ve ardından onlara bir yabancıya yardım etme şansı
tanıdığı araştırması sonucunda, her iki grup arasında herhangi bir fark
göremedi.
Bunun üzerine, yüceltilen insanların bu deneyimlerini dile getirirken
sıklıkla sözünü ettikleri tıkanma duygusunun oksitosin hormonuyla ilintili
olabileceğini düşündü. Öğrencisi Jennifer Silvers’ın oksitosinin emziren
annelerde süt akışını sağladığı görüşünden yola çıkan Heidt, bu kez aynı
kayıtları emziren annelere izletti.
Sonuçta Ophrah izleyen annelerin, Seinfeld izleyenlere kıyasla, sütünde
bir artış olduğu ve bebeklerini beslemeye ve kucaklamaya daha uzun zaman
ayırdıkları görüldü. Oksitosin, insanların yabancılara yardım etmelerini
sağlamak yerine, dokunma, kucaklaşma ve karşılıklı güven duygusu yaratma gibi
arzuları körüklüyordu.
Görülen şu ki, yüceltmenin bir fizyolojik bir de güdüleyici etkisi var.
Ancak, Büyük Altılı’nın tersine, yüze yansıyan belli bir göstergesi yok.
Yüceltme aynı zamanda oldukça ender tanık olunan bir duygu. Kişiden kişiye
büyük farklılıklar gösterse de, insanlar genelde bu duyguyu haftada bir kereden
daha az yaşıyor. Heidt, yücelte duygusunun güven yaratma amacıyla kullanılabilmesi
durumunda günümüz dünyasında kişisel ilişkilerin güçlenmesine ya da
onarılmasına katkıda bulunabileceğine dikkat çekiyor…
İLGİ (Merak Uyandırıcı Duygu)
İlgi, korku ya da neşeye kıyasla insanın yüzünden çok daha güçlükle
okunan bir duygu olmasına karşın, yine de kendine özgü bir yüz ifadesine sahip.
İlginin de görünürde bir amacı var. Kuzey Carolina Üniversitesi ruhbilim
uzmanlarından Paul Silvia bu duygunun insanlarda öğrenmeyi – para ya da başarı
sağlamaktan çok, salt bilgi sahibi olmak amacıyla öğrenmeyi – körüklediğine
inanıyor. Bu da ilginin neden günümüzde saygınlık kazandığı konusuna bir
açıklık getirebilir. Bu durum alışkın olmadığımız deneyimlerle birlikte ortaya
çıkan korku ve kaygı karşısında dengeleyici bir unsur olarak değerlendirilebilir.
İlgiden yoksunluk insanlarda genellikle sinir bozucu bir etki yaratan
yeniliklerden ya da karmaşık koşullardan kaçınmamıza neden olur.
Silvia, bu durumun evrimsel tarih açısından ele alındığında son derece
mantıklı olduğuna, ancak günümüz dünyasında entelektüel gelişmeyi
önleyeceğinden feci sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor.
İlginin daha farklı bir konuma oturtulması gerektiğini savunan bir başka
görüş de, bu duygu sonucunda işlerin ters de gidebileceği olasılığı.
Kimi ruhbilimcilerin temel duyguyu tanımlarken kullandıkları bir ölçüt,
o duyguyla bağlantılı sapmaların ya da olumsuzlukların olmasıdır.
Örneğin, aşırdı düzeyde korku duyma panik ya da süreğen kaygıya neden
olabilir. Benzer biçimde, aşırı ilgi de yinelemeli, tüketici ve zorlayıcı
davranışlara yol açabilir.
O halde, ilginin duygular kümesindeki konumu nedir? Doğuştan meraklı
yaratıklar olan insanlar günlük yaşamlarında sürekli ilgi duyarlar ve ilgi
duydukları konulara epey zaman harcayıp, bunlar üzerinde kafa yorarlar.
Yalnızca bu durum bile ilginin duygular arasında önemli bir yere sahip olmasını
gerektirebilir. Ancak Silvia’ya göre, ilginin gerçek gücü, bizleri coşkulu ve
çılgın yaşamlarımıza bağlı tutma yeteneğidir.
ŞÜKRAN (İlişkileri Güçlendiren Duygu)
Şükran duygusunun duygularla ilgili en katı ölçütleri karşılaması için
daha epey bir yol kat etmesi gerekiyor. Bu duygunun insanlarda yarattığı
sonuçlar kolaylıkla gözlenebilmekle birlikte – muhtemelen bir gülümseme ve
başın öne eğilmesi – henüz nasıl bir yüz ifadesiyle dışavurulduğu tam olarak
bilinmiyor. Dahası, şükran duygusu kültürel kökenleri olan bir duygu
olabileceğinden, Batılı toplumlar dışındaki insanların da bu açıdan
araştırılmaları gerekiyor. Şükran duygusunun hangi durumlarda ortaya çıktığı
ile ilgili tartışmalar, kültürlere göre farklılıklar gösterebiliyor.
Söz gelimi, ABD’de garsonlar bahşiş alıncaya dek tepenizde dikilip
dururlarken, Japonya’daki meslektaşları tabağa bırakılan para üstünü
müşterilerine verebilmek için peşlerinden koşturuyorlar.
Ancak, tüm güçlü duygular gibi şükran duygusu da insanın bir iyilik ya
da düşünceli davranış karşısında etkilenmesini ve bunun altında kalmayıp bir
biçimde karşılığını vermesini sağlıyor.
Şükran duygusu ilk bakışta basit bir “al gülüm, ver gülüm” düzeneğiymiş
gibi görünse de, uzmanlar bunun çok daha kapsamlı bir duygu olduğuna
inanıyorlar.
Kuzey Carolina Üniversitesi uzmanlarından Sara Algoe’nun araştırması
şükran duygusunun birlikte yaşanan çiftlerin kendilerini birbirlerine daha
bağlı hissetmelerine yol açtığını ortaya koyuyor. Algoe’ya göre, gerçek anlamda
düşünceli tavırlar “gönlümüzü kazanacak” kişiyi bulmamıza yardımcı oluyor.
Şükran duygusu gelecekte bir olasılıkla yanımızda olacağına inandığımız
kişileri daha yakından tanımamız gerektiği yönünde bir uyarı niteliği
kazanıyor. Öyle ki, bu duygu romantik ilişkilerde de bir yol gösterici işlevi
görüyor.
Algoe, bu görüşlerinde haklı ise, o zaman şükran duygusunun
geliştirilmesi suretiyle gruplar arasındaki toplumsal uyumun geliştirilmesi ve
gönüllülüğün körüklenmesi de sağlanabilir.
GURUR (İki Yüzlü Duygu)
Küstah ve kibirli gurur duygusu oldum olası yedi ölümcül günahın en
ölümcülü olarak bilinir.
Ne var ki, gurur kimi zaman son derece soylu bir duygu da olabilir. Bir
işi başarmanın sonucunda yaşanan, insanın kendisini mutlu ve değerli
hissetmesini sağlayan o duyguyu hepimiz tatmışızdır.
Gurur duygusuna odaklanan birkaç uzmandan biri olan British Columbia
Üniversitesi ruhbilimcilerinden Jessica Tracy işte bu yüzden “kibirli gurur”
ile “gerçek gurur” arasında bir ayrım yapıyor. Tracy, gurur duygusunun iki
farklı biçimde ortaya çıkabileceğine, ancak dışa yansıyan görüntüsüne bakarak
hangisi olduğuna karar verilemeyeceğine dikkat çekiyor. Her iki durumda da
insanlar genellikle başlarını geriye itiyor ve omuzlarını gererek göze
olabildiğince büyük görünmeye çalışıyorlar.
Charles Darwin’in “İnsan ve Hayvanlarda Duyguların Dışavurumu” adlı
yapıtında da belirttiği gibi, gururlu insan “şişmiş ya da kabarmış” gibi bir
görünüm sergiliyor. Öyle ki, gurur duygusunun tipik bir yüz ifadesi var, ama
öteki temel duyguların tersine, bu duygunun dışa vurulmasında yüz yalnızca
küçük bir rol oynuyor.
Gurur “özbilinçli” bir duygu olması açısından da Büyük Altılı’dan farklı
bir özellik taşıyor. Utanç, suçluluk ve sıkılganlık gibi, gurur da benlik
bilincini ve kendi kendini değerlendirme yetisini gerektiriyor.
Peki, gurur duygusunun amacı nedir ve görüntüleri aynı olmakla birlikte
neden iki farklı biçimde kendini belli eder?
Genelde insanlar gurur duygusunun dışavurumuna tanık olduklarında bunu
yüksek statüye bağlarlar. Öyle ki, gurur insanları saygınlık kazanmak amacıyla
iyi bir şeyler yapmaya iter.
Ancak bunu yapmanın iki farklı yolu vardır.
İlki, üstünlük kurmaya dayalıdır ve genellikle insan olmayan primatlarda
görülür. Bu nedenle, ötekilerin üstesinden gelebilecek ya da öldürebilecek daha
iri ve daha güçlü bireylere saygı duyulur. Bunların insan türündeki özdeşleri
oyun alanlarındaki kabadayılar ve her şeye burnunu sokan çokbilmiş
patronlardır.
Statü edinmenin ikinci yolu ise saygınlıktır. Bu durumda bilgi ya da
beceri yolu ile saygınlık ve güç kazanılır. Bu iki yol gururun iki farklı
türünün tanımına tam tamına uyuyor. Birinde saldırganlık ve aşırı güven ağır
basarken, ötekinde yoğun çalışma ve özgeci davranışla başarıya ulaşma arzusu
devinime geçiriliyor.
KAFA KARIŞIKLIĞI (Değişim Zamanı Duygusu)
İster tiyatroda, ister sanat galerisinde ya da yabancısı olduğumuz bir
kentte dolaşırken olsun, hepimiz bu duyguyu yaşamışızdır. Ne var ki, karışıklık
tanımlanması güç bir duygudur.
Kaliforniya Üniversitesi’nden Dacher Keltner bunu “çevrenin yetersiz ya
da çelişkili bilgi verdiği yönünde bir duygu” olarak betimliyor. Gelgelelim,
kafa karışıklığı gerçekten de bir duygu mudur?
Kimi ruhbilim uzmanları bu görüşü son derece rezil bulurlarken, kimileri
karışıklığı en aşırı uçlarda bir duygu olarak tanımlıyorlar. Bununla birlikte,
Kuzey Carolina Üniversitesi ruhbilim uzmanlarından Paul Silvia, özellikle
çatılan kaşlar, kısılan gözler, kimi zaman ısırılan dudaklar gibi yüz
ifadeleriyle kolaylıkla saptanabilmesi özelliği nedeniyle karışıklığın temel
bir duygu olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyor.
Silvia’ya göre bu duygu, beynimizin bize işlerin düşündüğümüz biçimde
yürümediğini, kafamızda yarattığımız dünya örneğinin yanlış ya da yetersiz olduğunu
anlatmanın bir yolu. Bu duygu kimi zaman insanın kabuğuna çekilmesine neden
olduğu gibi, kimi zaman da ilgisinin başka bir yere odaklanmasına ya da öğrenme
yönteminde değişikliğe gitmesine yol açabiliyor.
Bu duyguyla ilintili bir görüş de, kafa karışıklığı izlenimini veren yüz
ifadesinin başkalarında yardım etme isteğini uyandırdığı yönünde. Gerçekten
öyle ise, o zaman kafa karışıklığı yeni bilgiler edinme ve toplumsal ilişkileri
yüreklendirme işleviyle 21. yüzyılın en kusursuz duygusu olmayı hak edebilir.
Kaynak: http://www.newscientist.com/article/mg20527431.300-five-emotions-you-never-knew-you-had.html
Çeviren: Rita Urgan, CBT: 1202/10
Çeviren: Rita Urgan, CBT: 1202/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)