14 Kasım 2009 Cumartesi

Tele-kepçekulak ...



Dinlenilme paranoyası, herkes gibi beni de, evdeki herkesi de paranoyak yaptı…
Ev ve cep telefonlarında konuşurken nasıl konuşacağımıza şaşırdık, kaldık…

İnsan hayatına bu kadar müdahale olur mu? Diye soruyorum size… Olmaz elbet…

Geçenlerde rahmetli olan bir arkadaşın cenazesi için Pangaltı’ndaki Ermeni Mezarlığı’na gideceğim. Eh hanıma da haber vermem lazım, o da gelebilirse gelsin diye… Cepten hanımı arıyorum…

- Şey ben Pangaltı’daki Ermeni Mezarlığı’na gidiyorum. Bir arkadaş rahmetli olmuş. Sen de tanıdığın için çağırıyorum, müsaitsen gel … diyorum…

Hanım da bana sürekli soruyor:
- Nerdeydi o mezarlık? Nerdeydi diye…

Biliyorum yine bana kızacak ama, hadi şimdi gel de hanıma rahat bir şekilde bunu tarif et, edebilirsen…
- Hani Kurtuluş Caddesi’nden Ergenekon Caddesi’ne dönüyorsun ya…

Çatttt!... Hanım yüzüme telefonu kapatıyor… Sanki içime doğdu yüzüme kapatacağı...

Yeniden hanımı arıyorum…

- Ne o? Niye yüzüme telefonu kapattın?..
- Kaç kere söyledim sana, alma o sözcüğü ağzına…
- Hangisini?
- Hani Kurtuluş Caddesi’nden sonra döndüğün caddeyi…
- Yahu ne var bunda… Rahat bir şekilde adres veremeyecek miyiz ya…
- Sen yine de ağzına alma, her yerin bir kepçe kulağı vardır, tamam ben adresi anladım, geliyorum…

Hay ben yerim len, böyle kepçekulağı…





Malum davanın en cavcavlı zamanlarıydı… Deniz dalgası gibi, dalga dalga yayılıyordu, dalgalar…

Yine her sabah rutin işlerimden olan köşedeki bakkalımı aramıştım… Bakkalımız Ali o sabah erkenden bankaya gitmiş. Yerine kardeşi bakıyormuş…

- Şey birader, bir ekmek, bir şişe süt ve gazetelerimi unutma olmaz mı, sepeti sallıyorum aşağıya deyiverdim…

- Ali abim yok, size hangi gazeteleri getirecektim diyor, salak salak…

- Cumhuriyet ve Sözcü diyorum…

Pattt!.. Bizim Ali Bakkal’ın kardeşi yüzüme telefonu kapatıyor.
Yeniden arıyorum “Anladın mı?” diye… Maalesef, açmıyor telefonunu…

Sepeti aşağıya sallamıştım… Bekliyorum, gelsin diye… Geliyor az sonra…

- “Neden telefonu açmadın?” diye soruyorum, 6. kalttan bağırarak…
- “Abi, sen de en olur olmaz gazeteleri okuyormuşsun, telefonumuzu bir dinleyen falan olur, başımız belaya girmesin diye açmadım” deyiveriyor…

Şimdi ben ne söyleyeyim ona… “Hay ben böyle kepçekulağı &$@@@...” diye kendi kendime söyleniveriyorum terbiyeli bir şekilde yine…

İşte bunlar günlük yaşantımızdan hem kısa anektodlar, hem de paranoyaklıklar…
Günümüz Türkiye’sine uygun memleket manzaralarından yani…

Birbirini dinleyen dinleyene… Dinleyebilen dinleyebilene…
Dinleyenin kulakları kepçekulak olsun, dinlemeyi bilmeyene de aşk olsun…

Ertan Yurderi (kocayurek), 14.11.2009




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)