2 Haziran 2023 Cuma

Kumbara-cımbız ikilisi ve annebank

 




Küçük bir çocukken babam bana “Ak akçe karagün içindir. Damlaya damlaya göl olur” diye öğüt vererek İş Bankası kumbarası hediye etmişti. Okul harçlıklarımdan ufak ufak bu kumbaraya para atıp biriktiriyordum. Sanırım bazen ev halkı da bana çaktırmadan bu kumbaraya para atıyordu ki, kumbaram çok çabuk doluveriyordu. 

O zamanlar bu kumbaraların anahtarı bankadaydı. Öyle her kafanız estiğinde kendi kumbaranızı kendiniz açamıyordunuz. Kumbaranızı açtırmak için muhakkak bankaya gitmeniz gerekiyordu... Bankacı kumbarayı açtıktan sonra ya o minik paraları bütünleyip size geri veriyor, ya da adınıza bankanızda bir hesap açılmış ise o parayı bankaya yatırıyordunuz...

Sabırla para biriktirmek ve onu bütünletmek ve sonrasında harcamak bu kadar zahmetli olunca, bu kumbara ile iletişim kurmanın yollarını sonunda arayıp ben de buldum. Tabii ki “Açıl susam açıl” deyince kumbaranın kapağı açılmıyordu ama bulduğum yöntem gayet basitti... Annemin cımbızı ya da saç tokası... (Şimdi herkes biz de biliyorduk diyecek, eminim...)

İçinden ihtiyacım kadarını tırtıklarken pardon alırken, kendimi de telkin ederek, yaptığımın kötü bir şey olmadığını düşünüyordum. Ne de olsa kumbara, benim kumbaramdı. Dileğimce tasarruf!!! etmek veya harcamak yetkisi benim elimdeydi... 

Neyse bir gün hiç unutmam; arkadaşlarımla bisiklet kiralayıp o gün başka mahallelerdeki sokaklarda gezinmek istemiştim. Ancak cebimde tek metelik yoktu. Annem de öyle zırt pırt bisiklete binmemi istemediği için ondan para almak istemiyordum. 

Tabii durumlar böyle olunca annemin cımbızını evde vızır vızır aramaya başladım. Neyse ki kolay bir yerdeymiş onu alıp hemen odama gittim, gizlice kumbaramın önünde durdum. Heyecan ve telaşla cımbızı parayı attığımız yere doğru uzattım ve paralar teker teker tam avucuma düşmeye başlamıştı ki, o sırada annem içeriye girmez mi?

"Ertan!.. Ne yapıyorsun sen?” diye yüksek sesle bağırdı bana.

Biraz mahçubiyet  duyarak ve biraz da tatlı tatlı sırıtarak anneme; “Anne, biliyorum ki senden bisiklete binmek için para isteyemedim. Çünki buna müsaade etmeyecektin. Ben de sana çaktırmadan gizlice kumbaramdan biraz para alıyorum” dedim elimdeki cımbızı da göstererek.

Annem biraz şaşırmış ve biraz da tatlı sert haliyle gülümseyerek; 

"Gizli hafiye misin oğlum sen, böyle gizli gizli işler çeviriyorsun bana sormadan. Tamam, sana bisiklete binmek için ihtiyacın olan parayı vereceğim ama saatlerce bisikleti kiralama. Fazla binme, az bin. Kendini terletme. Gözümün önünde ol, buralardan da ayrılma" diyerek klasik anne laflarını peşi sıra ardı ardına nefes almadan sıraladı... 

Parayı alan ben, anında dört nala koşarak bisikletçiye gidip o çok sevdiğim gösterişli bisikleti kiralayıp, arkadaş topluluğuna katıldım. Sevincim doruklardaydı... Yüzümün ifadesi pişmiş kelle gibiydi,  gülüyordu... Sebebi ise malum: Artık kendi kumbarama gizlice uzanmak yerine, ihtiyacım olduğunda annemi banka gibi kullanıp, ondan rahatça bisiklete binmek için para isteyebilecektim. Tabii ki isterken de en esprili ve sempatik halimi kullanacaktım ki, anneler bu şekilde davranan evlatlarının isteklerini asla geri çeviremezlerdi. Hem param kumbaramda kalacak, birikecekti.

Ve işte, İş Bankası kumbaramı ve annemin her işe yarar cımbızıyla ilgili neşeli günlerimi bugün böyle hatırlıyorum. Daha sonra zaten babam bana çok vitesli bisiklet aldı. Uzun seneler bu bisiklete keyifle binmeye devam ettim. 

Eminim her küçük çocuğun böyle bir “kumbara”sı ve kumbarasından para aşırma hikayesi vardır... Ben yıllar önce muradıma erdim, kendime daha gerçekçi bir banka da buldum. Adı da “Annebank”tı... Ya sizinkinin adı neydi?.. 😀 

~ E.Y. (kocayurek, 2.6.2023)

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)