4 Mayıs 2017 Perşembe

Milletin derdine bak, bir de benimkine - Böceksel Sınav (2)

Câaaanım ülkenin bu bölgelerine de bahar iyice geldi artık... Yazın da gelmesi an meselesi, eli kulağında sayılır... Bu arada börtü böcek de kış uykusundan uyandı, ortaya çıktılar...

Bizim geçen seneki malûm müteahhit arkadaş da yeniden ortalıklarda görünmeye başladı...

Bir iki vız vız etti cam ve balkon kapısı önünde... İçeriye girip ev durumunu kolaçan etmek istedi istemesine de ancak bu arkadaşın bilmediği bir şey vardı artık bu evde... O da evin kuyruklu kızısı, annesinin kuzusu Makbule...

Balkon kapısını ve camlarını açık gören bu arkadaş "Fırsat bu fırsattır, Ya Allah, Bismillah" deyip evin içine balıklama vaziyette atraksiyon yapmak isterken, kapı önünde önce şaşakaldı, sonra da donakaldı...

"Bu da ne ulan?" deyişini vızıltısından anlardınız, dinleseydiniz…

Makbule'nin gözleri o sırada ferfecir okuduğu için odaya "Allah Allah" nidalarıyla dalmak isteyen bu arkadaşı, daha kapının girişinde Mehter miyavlamasıyla karşıladı...

O sırada bu arkadaş eve girmek istediğine mi yansın, yoksa peşinden kovalayan Makbule'nin pençelerinden kendini zor kurtardığına mı sevinsin bilemedi, bir an ... Ama hiç istifini bozmadan evin içinde uçmasına devam etti…

Derken 80 metre kare evin içinde kısa mesafeli de olsa engelli bir maraton koşusudur başladı...

Tabii ki bu sırada Makbule de trapez ustalarını ve yüksek atlama ustalarını kıskandıracak şekilde havada üç parande, ters ikili parende, yükseklere kadar zıplama performansı gösterdiği için kendi derecesini egale etmesine rağmen bu arkadaşa bir türlü ulaşamadığı için gözden kaybetti...

Makbule’nin bu durumu sebebiyle müteahhit arkadaşın üzerine rehavet çöktü, o sırada gitti hane kapısının göz deliğinin üzerine kondu ve orayı örme ölçülerini almaya çalışırken, Makbule de o sırada bana bakıyordu meraklı gözlerle…

- Nerde o arkadaş baba gördün mü? yüz ifadesi güzel kızımın suratına tam çökmüşken, parmağımla kapının göz deliğini işaret ediverdim, pis pis sırıtarak…

Sırtını bize dönmüş müteahhit arkadaş da az sonra başına geleceklerden habersiz, “şuraya şu kadar harç lazım, buraya bu kadar çamur lazım, şu aralığa şu kadar fayans lazım” hesabını yapa durururken, Makbule önce yere sindi, sonra vargücüyle havaya zıpladı, zıplamanın açısını, tanjantını, kotanjantını, sinisünü, integralini iyi hesaplayamadığı için müteahhit arkadaşı yaklaşık yarım metre teğet geçerek, yere dört ayak üzerine düşüverdi…

Bu teğet geçme durumunu fırsat bilen müteahhit arkadaşımız, “nasılsa göz deliğinin ölçüsünü aldım, şimdi gideyim inşaat malzemelerini alıp döneyim” edasıyla hızla evin balkon kapısına yöneldi ve sitenin arkasındaki çayırlığa doğru kanat açtı…

Makbule hâlâ sokak kapısının göz deliği önünde sotaya yatmış vaziyette müteahhit arkadaşın dönmesini bekliyordu… Ama bilmiyordu ki, evin camlarını ve balkon kapısını sıkı sıkı kapatmıştım o arkadaşın bir daha eve dönmesi zor olacaktı…

Ancak yarından sonra neler olur bu evde bilmiyorum…

Dün akşam üstünden gecenin ilerleyen saatlerine kadar Makbule’yi yatağa yanıma getiremedim… Hane kapısının önünde dün gece 1-3, 3-5 nöbetleri tuttu…

Kızçemden bugün bana hayır yok, tüm gün uyur artık garibim…

Ben olacakları yine size raporlarım, merak etmeyin, beni izlemeye devam edin…

Çünkü bu hikâye burada bitmez, daha önümüzde koca bir yaz var…

Hadi şimdilik hoşçakalın…

Not: Geçen seneki yazımı da paylaşayım hadi... Belki okumamış olanlar olabilir, müteahhit arkadaşı daha iyi tanırsınız...

http://ertanyurderi.blogspot.com/2016/09/milletin-derdine-bak-bir-de-benimkine.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)