12 Mayıs 2017 Cuma

"Bir Wireless şifresi hikâyesi"...


Geçen gün Didim Kent Meydanı’nda “Kahve Dükkânı”nda oturuyorum… Sıcak çikolatalı kahvemi yudumlarken, kapının önünde son model Opel marka bir araba durdu… İçinden afilli mi afilli bir hatun indi… Yaza uyarlamış kendini, dekolteli, sarışın, makyajlı… Hani bir görenin bir daha dönüp bakasıgillerden bir afet…
Neyse bu hanım kızımız, tezgâha yaklaştı, dükkân sahibi ve sahibesi ile muhabbet etmeye başladı…
Konu; araba konusu…
Altındaki arabanın özellikleri hakkında ballandıra ballandıra bir şeyler anlatıyor… Dükkan sahibi de tüm engin bilgisiyle, hanım kızın kullandığı arabadan da daha iyileri olduğunu, otomatik pilotta kendi kendine gidenini, kendi kendine park edenlerinden falan bahsediyor…
Kızda hava bin beş yüz… Kendi arabasından başka bildiği bir şey yok… Yine de diyor, benim arabam onlara yüz bin fark atar…
Ben de ileride park ettiğim benim emektâra bakıyorum gülümseyerek… O da aynı marka ve üretildiği yılın Almanya’da aile arabası olarak tutulan bir modeli…
Hadi bunları geçtik, kullandığı parfümünü, gittiği kuaförü ve kuafördeki yaşadıklarını anlatmak da ne oluyor… Dedim ya hanım kızımız afilli hatun… Kimseyi taktığı yok… Zaten mekân ufak bir mekân… Arka tarafta bir sinek vızıldasa, karasinek mi, sivrisinek mi olduğunu anlarsınız… Konuşulanlara ister istemez kulak misafiri oluyorsunuz…
Elinde tuttuğu bilmem kaç bin liralık telefonuna sıra geldi… İşyerinin wireless şifresini isteyiverdi…
Dükkân sahibi gayri ihtiyari dedi ki; “Atatürk’ün doğduğu yer ve doğum tarihi”…
İşte bundan sonrasına inanamayacaksınız…
Kızdan gelen yanıtlar…
- Samsun 1919’muydu…
- Sivas 1921…
- Sakarya mıydı ya… Nerde doğmuştu Atatürk… (Bir S’yi hatırlıyor ama bağlantı kuramıyor hangi S ?? )
Benim bu konuşmalar olduğu sırada arkam onlara dönüktü, geriye döndüm bu konuşmaya yüzümü çevirdim… Dükkan sahibesinin eli ağzında, dükkan sahibi de kafasını ellerinin arasına almış “Aman Allah’ım” şaşırmacasında…
Dükkan sahibesi hatırlatmak için “Se-la” diyor, hatırlamasına yardımcı olmak istiyor…
- Selahattin mi? diyor ya…
O kadar çabalamalarına rağmen Atatürk’ün doğduğu yeri bilemedi bu afilli kızımız…
“Selanik” deyiverdi dükkan sahibi usulca…
Kızın yanıtı: “- Eeeee… tarih kaçtı 1923 mü?”
İçimden o an söylenebilecek tüm ayıpçı kelimeler geçiyordu benim de… “Oha, çüş, a… ” ve daha da fazlası…
Sen gel belli yaşa, eğitimli ol, ehliyetini al, baban ya da sevgilin mi artık kimse o, altına son model araba çek, makyaj yap, sür sürüştür dekolte giy, etrafına bilmem kaç bin liralık telefonunla hava at… Bu kadar önemli bir şeyi bileme…
İşte ne yazık ki Türkiye’nin getirildiği durum bu… Boş kafalı, eğitimli görünümlü, cahil mi cahil bir genç nesil insanı…
İçim acıdı gerçekten… Yazacağım dedim bunu… Paylaşacağım dedim…
Acilen eğitim sistemine el atılmalı, millet Mars’a gitmeyi düşündüğü şu teknoloji çağında eğitime daha fazla ağırlık verilmeli…
Okullarda artık ne eğitimi görülüyor bilmiyorum ama, kölelik çağına ayak uydurulmuş modern görünümlü boş kafalar böyle ortalıklarda dolaşıveriyorlar…
Allah sonumuzu hak getire… Gerçekten acınalısı durumdayız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)