11 Haziran 2010 Cuma

Suya giden eşek, sudan geriye döner mi dönmez mi?..






70’li yılların başlarında daha ben ortaokul çağlarındayken İbrahim adlı dayakçı bir Türkçe öğretmenimiz vardı…

Tesadüf budur ki bu Türkçeci öğretmenimiz haftanın altı günü bizim sınıfla da yakından ilgilenirdi.

Çünkü sınıf öğretmenimizdi…

Öğretmenimizin “Dayakçı” lakâbını okulda bilmeyenimiz yoktu…

Okulun diğer sınıflarındaki tüm öğrenciler bu yüzden bizlere acıyarak bakardı…

Öğretmenimizden gerek Türkçe dersinde, gerekse de Türkçe dersi dışında dayak yemeyenimiz kalmamıştı…

Sınıfımızın camlarının açık olduğu zamanlarda ellerimize vurulan cetvel sesini, caddeden geçenler bile duyardı…

Öğretmenimizin ilginç bir dövme stili vardı…

      -          Ödevini yapmayanlar ayrı,
      -          Konuşanlar ayrı
      -          Yaramazlar ayrı
      -          Sıra başkanları ayrı
      -          Sınıf başkanı ve yardımcısı ayrı

Kısaca herkes ayrı sınıflandırılmayla sıra dayağına çekilirdi…

Aslında bu sıra dayağının ilginç olan diğer tarafı da, dayak yemeden önce öğretmenimizin bizi psikolojik olarak çökerten sorusuydu… Bu soruyu sormaya başladığında hepimiz korkudan tir tir titrerdik… Çünkü sonunda gayet okkalı dayak vardı…

Bizlere sorduğu soru şuydu:

- Suya giden eşek, sudan geriye döner mi dönmez mi?

“Gelir” diyen de dayak yerdi, “Gelmez” diyen de… Yani o gün kısmetinizde dayak varsa o dayak mutlaka yenilirdi…

O zamanlar içimden hep…

“- Ulan eşek, eşşoğlueşek seni elime bir geçirirsem.. Seni suya götürüp susuz getirecem” derdim…

Tabii ki bu kadar kibar bir cümleyle değil…Onu da siz anlayın artık…

Ha bu arada bu eşek milletinin söz dinlemeyen bir hayvan olduğunu daha o zamanlar anlamıştım…

Başına buyruk hareket etmeyi sevdiklerinden serbest bırakıldıklarında olması gereken yerlerden uzaklaşıp kendilerini aratmalarıyla meşhur olduklarını da …

İyi de kardeşim, eşek susuyor, suya gidiyor, geriye dönmüyor… Bu yüzden kendini aratıyorsa, dayağı niye biz yiyoruz bunu hiç anlayamamıştım o zamanlar…

Yine Türkçe öğretmenimizin dersinin olduğu bir gün, önceden verilen ödevimi yapmayı unutmuş ve öyle okula gidivermiştim… Okula geldiğimde arkadaşlarım “Hocanın verdiği dersi yaptın mı?” diye sorduklarında aklım başıma gelmişti… Tırsmıştım… O gün dayak yemem kesindi…

Neyse, elimiz mahkûm tahtaya kalktık, dayak faslına başlamıştı öğretmenimiz…

Kategorize edilmiş sırayla dayak yiyen yiyene… Sıra bana geliyordu…

Tabii ki o kaçınılmaz soru bana da soruldu:

- Söyle bakalım Ertan. Suya giden eşek, sudan geriye döner mi dönmez mi?

“Gelir” desem de dayağı yiyecektim, “Gelmez” desemde…

Aklıma bir anda güzel bir fikir geldi ve başladım şiirimsi dizeleri ard arda okumaya…

“Bir eğerdir eksikliğin eşekten
Bir de başında değnekle efendinden
Değnek sana azdır, sopa sana gerektir.
Eşeği dürtersin gider, çüş dersen durur
Eşek Ertan sen ne çüşten ne de durdan anlarsın
Ders yapmadan okula gelirsin…
Artık şu eşekliğini bırak bakalım…
Unutma, sonunda cenaze namazını sen de bekleyeceksin…”

İbrahim öğretmenimizin kolu tam havaya kalkmış ve cetveli indirmek üzereyken bu şiiri duyunca;

“- Bu şiiri sen mi yazdın evlat, bir yerde mi okudun…”

“- Ben yazdım öğretmenim…”

"- Tamam geç yerine otur eşek herif, bir daha ödevini yapmadan derse gelme…” demez mi…

Koşa koşa gittim yerime oturdum ve sıra dayağı yiyenleri izlemeye başladım…

Bu kafamdan uydurduğum eşek şiiri epey bir popüler oldu okulda… Önüne gelen gelip bana şiirin mısralarını yazdırttı… Ezberlemeye çalıştı, tabii ki dayak yemekten kurtulmak için…

Bizim öğretmenimiz işi çakmıştı artık… Başka sınıflara girince orada dayak faslına başlamadan önce “Eşek Ertan Şiiri”ni okuyanlar bu yana, okumayanlar bu yana diye sormaya başlamıştı…

Şiiri ezbere okuyanlar artık dayak yemiyor, okuyamayanlar ise sırayla dayak yiyorlardı…

Sonrasında ne mi oldu merak ettiniz değil mi?

“Eşek sudan gelinceye kadar” lafı okuduğum okulda tarih oldu…

İbrahim öğretmenimiz emekli olduktan sonra okuldan ayrılmasıyla dayak faslımız bitiverdi…

Ama şiirim okulun duvarlarını ve yıllığını süslemeye yıllarca devam etti…

İşte aşağıdaki fotoğraftaki eşek de, suya gidip, sudan hâlâ bir türlü dönememiş ama röntgene yatmış bir eşek oğlu eşeğe ait… Şimdi kimbilir kaç kişi bu eşek oğlu eşek yüzünden okullarında dayak yiyordur…


Siz siz olun, böyle eşekleri, hatta eşek oğlu eşek’leri görünce dürtün…
Belki söz dinler geriye yuvasına dönerler…
Bu yüzden de bir yerlerde birileri fena halde dayak yemekten kurtulmuş olurlar…

Ertan Yurderi

1 yorum:

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)