14 Ocak 2006 Cumartesi

Kuş Gripli Karga İstanbul'da...



Üst Manşet: (9 sütuna manşet de olabilir): "Karma Kargam": "Gakkkkk, yediniz mi b..ku bakkk" dedi

Alt Manşet: Son günlerde ortalığı kasıp kavuran kuş gribi mağduru bir kargadan çarpıcı açıklamalar...

Spot 1: Fındıkzade'de bir evin terasına gelen bir karga "Gaaak, yediniz mi b..ku bakkk" dedi...

Spot 2: Evinin çatısına çıkıp "Karma kargam konuştu: Sonumuz geldi" diyen bir vatandaş, "Nolacak bu memleketin hali? Ben kargamı, martımı ve aklımı geri istiyorum" derken güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildi...
Öykü bu ya... (AA, Istanbul, 19.02.2007)

Malum... Sizlere yine benim şu meşhur kargam'dan bahsedeceğim CAN'larım... Hani benimle geçen senelerde "karma" yaratan şu acar ceviz hırsızım "karma kargam"dan söz edeceğim yani... Benden daha meşhur oldu gitti ya şu sanal çevrede, işte ondan bahsedeceğim... Hem seviyorum keratayı, hem de uyuz kapıyorum ya neyse biz hemen öykümüze geri dönelim...

Bugün yine geldi bizim terasa "Karma Kargam"... Ağzında da nerden aşırdığını bilmediğim kocaman bir et parçasına benzer bir şey... Karga'yı ilk farkeden hatun içerden ciyaklayarak bağırıyor bana... "Koş ayol koş... Senin karga geldi... Ağzında da kocaman bir yılan"...

Hatuna yarı sinirli, yarı yatıştırıcı şekilde mırıldanarak;  "Ya Hatun, karga bu şehir hayatında yılanı nerden bulsun... Olsa olsa" diye fikir yürüteceğim yürüteceğim de o an fikir yürütecek bir şey de aklıma gelmiyor... "Eee, kem, küm" diyorum... En iyisi terasın kapısına kadar gidip bakayım da susturayım şu hatunun çenesini deyip yarı koşarak terasın kapısına kadar geliyorum...

Hakikaten bizim karma karganın ağzında kocaman bir yılan... Gözlerime inanamıyorum...

Gözlüklerimi takıp bir kez daha baktığımda da, o ağzındaki yılana benzer şeyin kocamannn bir bağırsak olduğunu görüverince hem içim biraz rahatlıyor, hem de biraz da kalkıyor...

İçerde avaz avaz olan hatuna "Gel hanım, korkacak bir şey yok, bak bizimki bu bayram nevaleyi kapmış tıkınıyor" diyorum... O da bana; "Ayyy ağzındaki o iğrenç şey de ne peki? Nerde yiyecek, kov şunu görmesin gözüm" diye bir yandan da bana homurdanıyor...

İçimden hanıma; "Adamın canı canlı kokoreç istemiş... Nerde yiyecek, herife içerde sofra kuracağım, yanına da bir büyük açacağım, bir tek de ben atacağım, birlikte demleneceğiz tövbe tövbe" diyip ben de homurdana homurdana terasın kapısından dışarıya çıkıyorum... Şunun söylediğine bak... Ne bileyim ben nerde ne yiyecek? Karga bu, sabah değil ki; kendi b.kunu yesin... Zaman öğleden sonra... İşkembei kübradan yiyecek bir b.k bulmuş işte...

Neyse terasa çıkıp yanına kadar gidiyorum karma kargamın... Onda ise tık yok... Hiç korkmadan afiyetle tıkınmaya devam ediyor... Yerken de o bağırsağın içindeki her türlü zerzevatı etrafa saçıyor tabii ki... Burnumun direği kırılmak üzereyken herifçioğlu'yla yine gözgöze geliyoruz... Başlıyoruz gözden göze karma yaratmaya...

- "Na'ber koçum? Ne var ne yok? Uzun zamandır uğramıyordun bu balkona? Şimdi ne b.k yemeye geldin" diyorum...

- "Dur orda!.." der gibi dikleniyor ve iki kanatını iki yana açarak üzerime doğru geliyor...

- "Noldu len? Beni korkutacağını mı zannediyorsun... Bak ben şimdi senin!!!..." diyecek gibi oluyorum...

- "Gelme, gelme diyorum sana... Bir öperim seni, kuş gribimi geçiririm" diyor...

-"Hadi len... Sen grip olsan çoktannn kuş cennetini boylamıştın, burda ne işin var şimdi" diyorum...

- "Abüü" diyor... "Bizim camiayı bilirsin... Biz ne bulsak götürürüz midemize... Şimdi bizim yüzde 90'ımız bu kuş gribini kaptı, ona buna bulaştırırız artık" diyor...

- "Öyleee miiii!.." derken hakikaten de söylediklerinin akla mantığa yatkınlığı var diye düşünmeden de edemiyorum... Bunlar gerçekten de ne bulurlarsa yerler, ölü kuş etleri, onların dışkıları vs.. vs.. Desenize bu grip asla gitmeyecek bu memleketin üzerinden..

Ve sözlerine inci gibi sözler dizeleyip devam ediyor konuşmasına...



- "Abüü senin aklına daha gelmiyor... Biz bilirsin, ağzımızın tadını iyi de biliriz... Tarlaları talan etmeyi de severiz... Oralarda hem tıkınırız hem de ıkınırız hani... Anla Türkiye bir tarım ülkesi gaakkk..."

İşin vehametini büyüttükçe büyütüyor bizim karma kargam... Gözümü korkutup duruyor... Hakkaten de doğru... Şimdi bir sürü kuş, karga vs... hepsi uçuyor, sebze ve meyve üreten tarlalardan seralardan besleniyorlar... Oralarda tıkınırken de mıçıyor, hatta uçarlarken bile hedefi 12'den vuruyorlar... Ne yapacağız şimdi? Endişelenmeye başlasak iyi olacak... Bu haberi en kısa zamanda Reha Muhtar'a geçmek gerek, yoksa ondan haberi atlatıp "AZ SONRA"ları bol bir kanala mı geçsem diye düşünürken bizim "Karma Kargam" devam ediyor...

- "Abüü şu Kamil Martı'ya sinir oluyorum..."  diyor...

- "Kamil Martı'da kim??"





- "Abüü bak karşıki damda bizleri dinliyor sırıtarak... Biliyor musun onlar da ailecek "kuş gribi"...

- "Nasııl yaniii?"

- Onları bilirsin onlar denizden tıkınırlar balık bulurlarsa, bulamadılar mı da sizin çöp attığınız yerlerden tıkınırlar... Siz ölü tavuklarınızı, kuşlarınızı yarısını gömüp, yarısını da şehir çöplüğüne atmıyor musunuz? Ayrıca gripten bir sürü zerzavat kuş da oralarda telef oluyorlar... Martılar da bizim gibi leş yiyiciler abüüüü...

- "Git artık ulan "karma karga"m... Sesini duymak istemiyorum... Sen beni bayram üstü tirt etmeye mi geldin oğlum terasa... Git nerde zıkkımlanırsan zıkkımlan. Benim de boşuna asabımı bozma.."  diye sesimi yükseltirken...

- "Ne sinirleniyon abüüü... Ne var şimdi seni uyardıksa... O kadar karmam var seninle, o kadar cevizini, kestaneni yedik balkonda... Seni uyarmak boynumun borcu biliyorsun..."

- "İyi de be oğlum, senin ağzından iyi bir "gakkk" çıkmaz mı?

- "Abüüü o Kamil Martı senin daha civciv'ken tavuğunu yemedi mi?"

- "Yedi..."

- "Ne üzülüyorsun o zaman? Bırak onlar da ölsün..."

- "Oğlum olur mu be... Onunla karma takılmıyorum... Hem o zaman Köprü-Adalar arasında ben kime simit atacağım?"

- "Şunun düşündüğüne bak... Abüüü sen kuş akıllısın galiba..."

- "Ne diyorsun sen ya... Küstaha bak..."

- "Abi siz de bizleri, biz hayvanları yemeyi terk edin... Bak önce bir kuduz virüsü çıkardınız, bir sürü kedi-köpeğinizi bilumum haşeratı itlaf ettiniz... Sonra deli dana çıkardınız... Ete hasret kaldınız... Denizlerinizi yine sizler kirlettiniz, civalı pis diye balık yiyemez oldunuz... Eh şimdi de kuş gribi çıkardınız işte... O minik civcivken yere göğe sığdıramadığınız piliçlerinizi beyaz camlar ardında evire çevire kızarttığınız için yiyemez olacaksınız... Siz bu gidişle var ya ...

- "Hay ben senin gibi karganın!!!..."

- "Ben de senin gibi insanın!!!..."

- "Şanslııııı... Gel oğlum buraya, burada ağzına layık bir piliç var..." deyiverdim... Ona da demez olaydım...

Şanslı malum, evin tekir kedisi... O da yattığı koltuktan,  "Ulan şurada uyuyup göbek büyütmek varken bu bayram günü iş emri de ne ola ki? Tatildeyiz, tatilde hopppp... Bir rahat yok mu evde kediye" der gibi yattığı yerden yarı uyur, yarı uyanık vaziyette teras kapısının kenarına kadar geldi...

Daha önce de bu malum "karma kargam"la bir karşılaşmaları olmuştu terasta... Karga'dan bir gaga darbesi almıştı da, uzun müddet terasa bile çıkamamıştı...

Kapının ağzından, "Çektir git!!" der gibi "Maouwwwww"u çekti, sonra döndü içeriye yatmaya doğru giderken...

"Karma kargam" da ona güzelce bir "Gakkkkkkk!!!" deyip uçup gözden kaybolup gitti...

Biliyor musunuz dostlarım? Ben bu gidişin ardından gözyaşı bile döktüm... Bilmiyorum ki neden? 
Sizce, onunla yeniden karşılaşabilecek miyim endişesi sarmış olabilir mi şu kocayüreğimi?..

Bu yazım da diğerleri gibi, nice yitip giden ve günü geldiğinde de yitip gidecek olan tüm karmalarıma,  armağanım olsun...

Ertan Yurderi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)