14 Nisan 2004 Çarşamba

Karabasan ve Reiki



Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, bu yazıyı kaleme alıp hazırlarken bile içim daralmadı değil hani... Yazıp yazmamakta kararsızdım.. Ancak bu deneyimi de sizinle paylaşmak istiyorum.... Arkadaşımla birlikte geçirdiğimiz korku ve kabus dolu o geceyi ve o gecede yaşanan olayları anlatacağım...

Neyse zaten klavye başına oturmadan bu yazıya başlamadan önce de kendi üzerimde epey bir çalışma yaptım.. Şu an kendimi daha iyi hissediyorum ancak bu yazı yüzünden etkilenecekler olacaksa şayet, bu paragraftan sonrasını okumamasını tavsiye ediyorum...

Bu paragrafa geçtiyseniz çok meraklısınız demek ki... Hadi bu merak konusu üzerinde de biraz şöyle güzel bir afirmasyonlu çalışma yapın da paylaşın bakalım... (Bu satırlar konuya ısındırmak içindi kendimi...)

Konumuza dönelim hemen...

Soğuk bir kış akşamıydı... Hava erken karardığı için arkadaşımla birlikte erkenden evine gittik.. Evi Rami’yle Ayvansaray arasındaydı... Dört bir tarafı evliya, enbiya, mezarlıklarla çevrili
bir semttir burası... Hanımını kısa bir süreliğine memleketine göndermişti... Zaten arkadaşımın başına ne geliyorsa, hanımının evden uzaklaştığı zamanlarda oluyordu... Yalnız kalmamalıydı... Ben yanındaydım ancak, benden önce de hanımını evden memleketine gönderdiği zaman yanında başkaları kalmıştı... Onlar varken de aynı olayları yaşıyordu arkadaşım... Bu sefer aynı şeyleri benimle de yaşayacak mıydı bilmiyorduk... Veya yaşanılacak olaylar sırasında ben yardımcı olabilecek miydim.. Onu da bilemiyorduk...

Dışarısı çok soğuk ve yağışlı olduğu için arkadaşım eve girer girmez sobayı yaktı... İçerisi yavaş yavaş ılınıyordu... Odunlar tutuşmuş, çıtır çıtır ses çıkartıyordu... Üzerine kaynaması için arkadaşım çaydanlığı koydu... Sonra mutfağa geçtik... Akşam yemeği için dışarıdan aldığımız malzemelerle kendimize güzel bir ziyafet çekmek için bir şeyler hazırlamaya başladık...

Her ikimizin de mutfakta olduğu sırada sobanın yanma gürültüsü artıyordu... Arkadaşıma, “Soba tutuştu, istersen git mandalını biraz kıs, ısı fazla dışarıya kaçmasın” dedim...

Arkadaşım içeri odaya gider gitmez ardından bir çığlık attı.. “Ertan koş, çaydanlık yanıyor”... Telaşla sobanın başına geldim... Hakikaten daha sobanın üzerine koyalı beş dakika bile olmayan çaydanlık fokur fokur fokurduyor ve üstü kıpkırmızıydı...

Sobanın üzerine baktım, sobanın üzerinde kırmızılık namına bir şey yoktu... Fakat çaydanlık sanki kordan bir top alevi gibiydi... Zar, zor maşa ile ile çaydanlığı sobanın üzerinden alıp, banyoya kadar götürüp, küvetin içine koyuverdik... Soğuk suyla çaydanlığı bir güzel yıkadık.. O canım çaydanlık kapkara oluvermişti bu kadar kısa bir süre içinde...

Arkadaşım bana “Gördün mü, bak başladı” diyordu... “Daha bunun gecesi, geceyarısı var” deyince, “Yok canım hemen bu olaya bir şey bağlama ve endişelenme... Soba fazla tutuştu da ondan” dedim... O da “Sen öyle zannet” dedi...

Yeniden mutfağa geçtik... Aldığımız malzemeleri poşetlerinden çıkarıp bir yandan soyuyor, bir yandan yıkıyor, bir yandan da tavaya malzemeleri diziyorduk... Ocağı tutuşturmak için arkadaşımdan kibrit veya çakmak istedim... Cebinden çakmağını çıkartıp bana verdi... Tam
çakmağı çakıp ocağı yaktığım sırada, önümde büyük bir alev parlamasıyla karşılaştım.. “Bopppp” sesi çıkardı, her yer mavi ve sarıya çalan renge boyandı... Arkadaşıma dönüp, “Ya ocağı benden önce niye açıyorsun, bak yanacaktım” deyince;

“Ya ben değil, asıl sen açmışındır...” deyince, sen açtın, ben açtım muhabbetine başladık onunla... O da “Sana söylemiştim o yapacağını yapıyor, o açmıştır” diyordu.... Yine “Bizimle bu akşam daha çok oynayacak... Daha bunun gecesi, geceyarısı var” deyince;

“Ya oğlum sapıttın mı sen, yok öyle bir şey.. Ben çakmağı çakana kadar fazla gaz gelmiştir... Tüm olay bundan ibarettir” dedim kendisine... O da bana “Sen onu tanımıyorsun, bilmiyorsun... O bu gece de bizi rahat bırakmayacak” diyordu...

O böyle söyledikçe az da olsa içime bir korku düşmüştü, düşmesine de, bu sefer ben endişeli bir şekilde sordum...

“- Ya bu bahsettiğin şey neyse pek aklım sırrım ermiyor şu an ama, bize bir kötülüğü olur mu bu şeyin? Başka büyük bir kötülük yapar mı bize?”

“- Bugüne kadar hep benimle oyun oynadı, ancak canıma kastedecek türden bir şey yapmadı... Zaten hanım ve çocuklar evdeyken fazla rahatsız etmiyor, çok nadiren rahatsızlık veriyor... O da hanım yanımda yatmadığı zamanlar” dedi...

Arkadaşımın anlattığına göre, bu şey neyse (ben ona karabasan demeyi uygun görüyorum) hanımı evden uzaklaştığında arkadaşıma evde böyle küçük sürprizler hazırlıyor, akşamları uyutmuyor, uykusuzluktan gözleri kapanıp uykuya geçtiği sırada yanına kadar gelip gıdıklayıp, burnunu sıkıyormuş... Arkadaşım da uykusundayken sanki onunla mücadele eder gibi el, kol ve ayaklarını aşırı derecede hareket ettirip, bağırarak uykusundan uyanıyormuş... Karanlık ve kara bir bulut şeklindeymiş.. Tam anlamıyla tarif edemiyordu, gördüğü şeyi... (Ancak bana bunu bu şekilde anlatmaya başladığından itibaren karabasan olduğunu zaten anlamıştım, yanılmamıştım...) Bu konuda az çok daha önce de benim deneyimlerim vardı... Sormalarıma devam ediyordum...

“Peki” dedim, “Seninle birlikte olanlar, onu görebiliyor mu? Mesela ben onu görebilecek miyim?” dediğimde... “Hayır göremiyorsun, zaten her zaman görünmüyor ancak böyle rahatsız ederek korkutuyor, korkutmaya çalışıyor, eğleniyor” dedi...

Eh korkudan mı, yoksa kendimizi koruma altına alma içgüdüsünden mi bilinmez... Ben hemen evin her yanına, her odasına Reiki yapmaya, tüm odaları ve mutfağı koruma altına almaya karar verdim bu sözler üzerine...

Kendi üzerime ve arkaaşımın üzerine de sembol çizerek Reiki vermeye devam ettim... “Tamam, artık bundan öyle bizi rahatsız edemez, evin her yanını koruma altına aldım” dedim demesine de... “Hay dilimi eşek arısı”... diyesim geliyor şu an... Daha sözümü bitirir bitirmez ön odada harlı yanan soba tütmüş, mutfağa doğru ağır bir duman kokusu geliyordu.. Koridoru geçip, salona baktığımızda her yer duman içindeydi... Camları açtık... Arkadaşım hala ısrarlıydı;

“Sen ne yaparsan yap, bu akşam çekeceğimiz var”
dedi...

“Ya” dedim, “Oğlum.. Amma pipirikli adamsın... Evde yaşadığın her şeyi, her başına gelen olayı böyle bir şeye bağlama... Böyle endişelenme ve korkma... Böyle yaşanır mı ya? Böyle her gece, her gece... İnsan delirir bu evde be” dedim... “O zaman bu evden çıkın, başka eve taşının...” diye akıl vermeyi de ihmal etmedim tabii ki...

Arkadaşım gülümseyerek, “Bu ev babamdan yadigar bize... Tüm apartmanda bizim akrabalar var... Nasıl ve nereye gideriz bu kış ve kıyamette” dedi...
“Zaten ben evlendiğimde böyle bir şey yaşamıyorduk ki... Bir gün bizim hanım akrabasına gidip bir akşam kaldı... Ne olduysa o zaman oldu... Senelerdir bunu çekiyoruz böyle... Hanım onun için hiç evden ayrılmaz, bir yere gidip kalmaz... Ancak şu an memlekette hastaları var, onu ziyarete gitti, bir iki gün içinde de benim bu durumumu bildiğinden dolayı dönüp gelecek... İşte o zamana kadar bunu çekeceğiz...” dedi...

“Peki” dedim arkadaşıma... "Sen böyle evhamlanınca, endişe ve kuruntu yapınca her şeyin düzeleceğini mi sanıyorsun?... Sen korktukça, sen endişelendikçe, onun ekmeğine yağ sürmüyormusun sanki... Yapma böyle ya... Bu tür olumsuz düşünceler üretme... Bu tür düşüncelerden kendini arındır, hatta ve hatta bu konuda söz üretme” dedim...

Neyse bu arada yemeğimizi yapmıştık.. Yemek yemek için masamıza oturduk... Arkadaşıma sürekli telkinlerde bulunuyordum aklım ilk gelen cümlelerle... “Bu tür düşünceleri sen üretiyorsun, davetiye çıkartıyorsun bazı şeylere” gibilerinden... O da hem yemeğini yiyiyor, hem de can-ı gönülden söylediklerimi dinliyordu...

“Sana bu akşam biraz Reiki vereyim mi” dedim kendisine... “Memnuniyetle” dedi... “Bak,” dedim,
“sana biraz da mental çalışma denilen bir çalışma da yapalım... Bu düşüncelerinden uzaklaşasın ve o gördüğün şey neyse ona da davetiye çıkartmaktan vazgeçesin diye”... O da;

“Ne yaparsan yap... Nasılsa bu akşam sen burdasın, yanımdasın sabaha kadar benimle, değil mi?” dedi.. Sesi tereddütlüydü... Benim tüm bu yaşananlardan ürküp, çekip gideceğimi zannedip yine endişelerini belli ediyordu...

“Ya oğlum” dedim, “Ben bu gece seni yalnız bırakmayacağım ve bol bol Reiki çalışacağız” “ancak bunun yarını, ertesi günü var... Zaten bir ertesi gün de hanımın geliyor.. Rahatlarsın o zamana kadar” dedim.. O da zaten iki gün üst kattaki ağabeyisine çıkıp orada kalacaktı...

Yanımda getirdiğim tütsüleri yaktım.. Eve gelirken uğradığımız aktardan aldığımız “günlük” adındaki tütsüyü de bir tenekenin üzerinde yakıp evi bir güzel tütsüledikten sonra, arkadaşımla
birlikte uzun bir Reiki seansına başladık...

Saatler epey bir ilerledi... Artık uyku zamanı geliyordu benim için.. Gözlerim ağırlaşmıştı... Arkadaşım da Reiki sonrası epey bir gevşemişti.. Öyle TV’deki filme aptal aptal bakıyorduk...

“Ben uyuyacağım” deyince, arkadaşım içerden battaniyeleri getirip, kanepe türündeki çek-yat’ın üzerine serdi.. Her ikimiz de farklı çek-yat’larda uzanıp TV’yi öyle seyretmeye başladık...

Gecenin hangi saatiydi bilmiyorum.. Sağdan sola dönerken bir ara gözlerimi açtım... Ortalık karanlıktı... TV örtülmüştü... Arkadaşım da karşı çek-yat’ta mışıl mışıl uyuyordu... Battaniyeyi biraz daha kafama çekerek, yeniden dalmışım...

Epey bir süre uyumuşuz, sonra birden kulağıma değişik sesler gelmeye başladı... Kafama kadar çektiğim battaniyeyi göz hizamdan açtığımda bir de ne göreyim... Arkadaşım debelenip duruyor çek-yat’ın içinde... Hemen çekyaktan fırlayıp, elektrik düğmesini açtım.. Arkadaşımın yanına gittim, sarsarak uyandırmaya çalıştım...

“Ne oluyor oğlum ya, kalksana... Beni uyuz ettin” dercesine azarlıyordum uykulu gözlerle bana bakan arkadaşımı...

“Ya ne bileyim, burnumu sıktı, kulaklarımı elledi, onunla mücadele ediyordum bana bunları yapmaması için” dedi... “Tam bu sırada sen beni uyandırdın” dedi...

“Ben bir şey görmedim ki” dedim... “Sadece sen uykudayken mi görüyorsun bunları?.. Ayıkken bir şey yapıyor mu bu sana uykuda görünen şey” diye sordum ona..

“Sadece uykudayken görüyorum o karaltıyı... Gelip uykumun en güzel yerinde böyle içine ediyor, onunla böyle mücadele etmek zorunda kalıyorum” dedi yeniden...

Ben yine yattığımız odaya Reiki göndermeye ve göndermem bittikten sonra da arkadaşımın üzerine Reiki vermeye devam ettim... O uykulu uykulu beni izlerken ne yaptığıma dair, uyuya kaldı yeniden... Tabii ben de uyku muyku yok... Uyku hakgetire... Koltukta oturup onu izlemeye başladım... Sabah ezan sesine kadar oturdum, sonra ben de oturduğum koltukta sızıp uyuyakaldım... Ve sabahın ilk misafirleri kuş sesleri bizi ilerleyen saatlerde uyandırmaya yetti...

Ertesi gün Pazar günü olduğu için biraz geç kahvaltıya oturduk... Kahvaltı ederken, arkadaşım mutlu görünüyordu... Çünki dün akşam sadece bir kez mücadele etmek zorunda kalmıştı bu karabasan denilen yaratıkla... İyi de uyudugunu söylüyordu ilk kez... Hanımının evde olmadığı ilk geceyi böyle bir şekilde geçirmiştik.. Ben tabii o günün akşamı da zar zor beni evinde kalmaya ikna etti...

O gün bütün gün oturup bu konular üzerinde sohbet ettik... Neler yapacağımızı, neler yapılabileceğimiz konusunda bir sürü şeyden konuştuk... Yine akşam erkenden oluvermişti... Ve .biz yeniden bir şey yaşayıp yaşamayacağımızı bilmeden geceyi ve geceyarısını bekledik, birbirimizle sohbet ederek... Ve ben fırsat oldukça evde tütsü yaktım... Bildiğimiz tüm duaları okuduk.. Ve en önemlisi arkadaşıma bu süre içinde komple bir Reiki seansı yaptım...

O akşam da her ikimiz mışıl mışıl uyuduk, arkadaşımı bu karabasan denilen şey hiç rahatsız etmedi...

Ve bugünün de sonrasında fırsatım olduğunda ona Reiki vermeye ve göndermeye devam ettim...

Şimdi artık böyle karabasan görme endişesini ve korkusunu taşımıyor arkadaşım... Hanımı evde olmadığı zamanlar da rahat rahat uyuyor...

Arkadaşıma bu konuda net yardımım dokunup dokunmadığımı sürekli izlemekteyim... Bu olayları geçirdiğimiz zamandan bu zamana kadar bu konuda herhangi bir şikayette bulunmadı çok şükür... Sadece arada bir beni arayıp kendini huzursuz, sıkıntılı hissettiğini söylediği
zamanlar oluyor elbette. Ben de o zaman hem arkadaşımın yaşadığı bu olaylar için hem de bahsettiği sıkıntılar ve kendini huzursuz hissettiği zamanlar için onun bilinçaltına, bütünün hayrına olacak şekilde tüm düşünsel kalıpların çözülüp dengelenmesi için ona Reiki göndermeye devam ediyorum...

Bu çalışmalar sırasında şu afirmasyonların yararını hem arkadaşımda hem de kendimde yaşayarak gördüm ve deneyimledim..

- Herşeye sevgiyle tanık oluyorum...
- Evrenin her yerinde güvendeyim...
- İç ve dış yuvam, güzellik ve huzur yerleridir. Yüreğim evimdir.
- Bütün deneyimler boyunca kendimi sevmeye devam ediyorum. Ve her şey
yolunda, endişe duyulacak bir şey yok.
- İçimdeki sevgi, beni her türlü korkudan arıtıyor.


Ertan Yurderi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)