20 Ocak 2007 Cumartesi

Sıdesutyun Paregamıs! (Elveda Dostum!)



Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin verdiği listede Türkiye'de 1909'da öldürülen Hasan Fehmi Bey'den bu yana 61 gazeteci cinayeti işlendi... Hrant Dink'e 40 gün önce yapılan saldırıyla birlikte listeye eklenen 62. gazeteci oldu...

Bugüne kadar sırf düşüncelerinden ötürü tam 62 gazeteci emekçimiz katledildi... Ne kötü bir manzara Türkiye için...

Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum elbet... BİZ'ler onların bıraktıkları yoldan ilerleyenlerden olacağız her zaman...

Gazete havasını soluyup emekliliğe ayrıldığım döneme kadar ne kadar çok katledilen gazeteciye şahit oldum. Her birinin acısı yüreğimin derinliklerinde saklı...

En son 40 gün önce katledilen Hrant Dink'le de bu acım daha bir depreşmişti... Dün Hrant'ın ölümünün 40. günüydü... Mezarı başında tüm sevenleriyle birlikte anıldı... O yerde katledilmiş halini hatırladıkça, içim şimdi daha çok acıyor sanki...

Milliyet gazetesine girdiğim ilk yıllardı. Abdi İpekçi cinayetinin üzerinden sadece 3 yıl geçmişti... Gazetenin her yerinde onun anısı yaşıyordu sanki... 

Odacısından tutun çaycısına kadar tüm çalışanlar onun gazeteye getirmiş olduğu yenilikleri soluyordu sanki... Ben de dahil olmuştum bu soluklanmaya...

O seneler basın emekçilerinin hakkının en fazla alındığı senelerdi. Daha sonra bu elde edilen haklar teker teker ellerimizden alınacak ve emekçiler siyah camlar ardındaki plazalarına çekilip, bambaşka renkli basına dönüşüp, yayın hayatlarını sürdüreceklerdi...

Hrant Dink'le ilk tanışmam ise 90'lı senelerin sonlarına doğru olmuştu...

Akşam gazetesinde yapılan bir teksikat sonucu işten ayrılmıştım...

Birçok gazeteci ve aydın dostumun birlikte kurmuş oldukları Omnia Ajans'ta "basın bölümü"nde işe başlamıştım... Bu ajansta "Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf" adına "İstanbul Kültür ve Sanat Haritası" çıkartıyorduk... Bu dergide Istanbul'daki sinema, tiyatro, konser, opera ve bale, yeni çıkan kitaplar, gezi, müzik market, süreli yayınlar, fuarlar ve fotoğraf sanatı ile ilgili bir ay içinde olacak olan tüm etkinlikleri yayımlıyorduk...

Bu kültür haritasına katkıda bulunan renkli simalar da vardı elbet... Bu renkli simalardan sevdiğim iki kişi daha vardı... Biri Agos yazarlarından sevgili Hrant Dink ve bir diğeri de "İçimizdeki Karadelik" kitabının yazarı Oşin Çilingir'di... Bu iki yazarın da yazılarının dizgisini yapmaktan ve okumaktan büyük zevk duyardım...

Her ikisi de öyle naif'tilerdi ki... Yazılarının her cümlesinde içlerindeki bu ruh güzelliğini görmemek mümkün değildi... Hele ki sevgili Hrant, tıpkı yazdığı son yazısındaki cümleler gibiydi: "Bir güvercin gibiyim" ... "Ruh halim güvercin tedirginliği içinde"...

Dikkat edin sevgili dostlar, bu sözler ruh güzelliğini ön plana çıkarmış bir insana ait değil midir soruyorum size?...

Tıpkı Hilmi Yavuz'un dizelerindeki gibi bir insana ait yani: "Benim dışımdaki sır, senin içindeki aynadır"..

Satırlarıma, şu an kitaplarımın arasında büyük bir sevgiyle sakladığım içinde sevgili Oşin Çilingir'e ait bir yazının da bulunduğu bu Kültür ve Sanat Haritası'ndan Oşin'e ait bir yazıyla son vermek istiyorum...

Hiç'likle ilgili bir yazısıydı bu Oşin'in... Bu yazının en sevdiğim satırları ise;

(...) HİÇ'e varabilmek için öncelikle yaşamın diyalektiğini olduğu gibi onaylamak gerekir. Diyalektiğin kendinde etik arayışa girişmenin hiçbir anlamı yoktur. 'Önsel ilke'nin bize verili olduğunu içimize sindirmeliyiz. İyiyle kötüyü, güzelle çirkini, namusluyla namussuzu, büyüklenenle küçükleneni, vicdanlıyla acımasızı, hoşgörülüyle hoşgörüsüzü, açgözlüyle alçakgönüllüyü, yardımseverle bencili, insan-severle vahşet işçisini, kısaca manevi tüm edim ve değerleri kendi zıtlarıyla birlikte kabul etmek, HİÇ'e varabilmenin ön koşuludur. Bütün hüner, sevgiyi hak etmeyeni dahi sevebilmektir. Bu aynı zamanda bizi kendimize yabancılaştıran kimliklerimizden kurtulabilmenin de biricik yoludur. HİÇ'e giden yolda zorunlu bir durak sayılan "doğal hoşgörünü"nün kaynağını da bu gerçekte aramamız gerekmektedir. Tıpkı İsa Peygamber'in dediği gibi 'Düşmanını dahi seveceksin' sözü, yaşamı özünden kavrayışın ürünüdür..." (...)

İşte dostlar, 40 gün önce bir güvercini daha havalandırdık İstanbul semalarından HİÇ'liğe giden bu sonsuz yolda...

Hepimizin başı, yitip giden tüm gazeteciler için bir kez daha sağolsun...

Bu arada da Sıdesutyun Paregamıs (Elveda Dostum) Hrant... Sıdesutyun Paregamıs...

Ertan Yurderi

1 yorum:

  1. Merhaba Ertan Abi,

    Saygi geregi abi diye yazima basladim. Umarim Bir gün Türkiyede insanlar Düsüncelerini Özgürce Haykirabilecek Sosyalistinden Koministine Kemalistinden Anti Kemalistine vs vs umarim Bu Günleri Görürüm ve Vatanima Geri Dönerim.

    Saygilarimla

    Almanyadan Özgür

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)