17 Temmuz 2003 Perşembe

Senin insanın ...





Dün akşam seninle ilgiliydi gördüğüm rüya hayrolsun...

Yanımda en güzel ve en tabii halinle yatıyordun yine... Seni sevgiyle izliyordum... Doya doya izliyordum her zaman yaptığım gibi seni...

Kokuna öyle alışmışım ki... Sanki tabiatın kendine has doğal toprak ve çam kokusu karışımı gibiydi kokun...


Senin bu haline dayanamayıp arada bir ellerimle başını okşuyor, yavaş yavaş sırtına doğru ellerimi indiriyor ve yüzünün önünden başlayarak önce göğsünü okşuyor sonra yavaş yavaş karnına doğru ellerimi indiriyordum...

Ben seni böyle okşayıp sevdikçe sen tüm bedenini tam teslim ediyordun bana... Bana güvendigin bedeninin her halinden, her titreşiminden belli oluyordu... Böylesi sevgiyle okşanıp sevilmek kimbilir nasıl bir şey... Bunu en iyi sen biliyorsundur muhakkak... Çünkü ben hiç böyle sevilmedim ki...

Böylesi sevilmenin, böylesi okşanmanın sende yarattığı mutlulukla çıkardığın sesin, kulaklarımdan hiçbir zaman çıkmayacak... Yüzlerce enstrümanın çıkardığı senfonik melodi bile beni böylesi etkileyemez... Bu sesle, yüzlerce sene veya asırlarca yanında huzurla uyuyabilirim...


Bana ilk geldiğin günü ve benim olduğun günü hatırlıyorum da... Kendi tercihini kendin yapmıştın... Ben seni değil, sen beni seçmiştin... Senin evdeki varlığınla yepyeni bir yaşamı tatmaya başlamıştım...

Bana insan muamelesi yapıyordun en doğal, en tabii halinle... Ne de olsa ben de her halimle senindim... Senin insanın olmanın kıvancını yaşıyordum... Senin aniden hayatına giren sevdiğin ve hayatının bir parçası oluvermek gurur vericiydi benim için de...

Biz her şekilde konuşuyorduk seninle... Lisanlarımız birbirimize uymasa bile, ben senin ne söylediğini, sen de benim ne söylediğimi anlıyordun... Bazen birbirimizi anlayamadığımız oluyordu o zaman ise gözlerimizi konuşturuyorduk, bedenimizi konuşturuyorduk, hatta birbirimizin yüzüne bakmak bile birbirimize ne söylemek istediğimizi anlatıveriyordu...

Evden işe gitmek üzere her çıkışım senin için en üzücü anındı biliyorum... "Gitme benimle kal" deyişini, beni öpüşünü, bana sarılmanı hiç unutamam.. Pencereden hüzünlü gözlerle bakman benim de içimin yağını eritiyordu...


Çalışırken hep senin hayalin gözlerimin önündeydi... Evdeki neşeli koşuşturmacalarımızı, sevinç çığlıklarımızı, birbirimizle çocuk gibi şakalaşmalarımız, her mutlu anımız, evet her mutlu anımız gözlerimin önüne geliyordu... Yine çalışırken, bir an önce akşamın olmasını ve koşa koşa sana gelmeyi hayal ediyordum... Biliyordum ki gözlerin hep penceredeydi... Benim gelişimi bekliyordun... Benim gelişimi köşe başından görünce, ben de seni pencerede beni beklediğini görünce içim kıpır kıpır oluyordu... Merdivenleri koşar adımlarla çıkıyordum sana kavuşmak için.... Kapıyı açar aşmaz, bana sarılmanı, beni koklaya koklaya öpmeni, sevinç çığlıklarını unutamam...


İşte şu an yine birlikteyiz... Masamızın başındayız... En sevdiğimiz şeyleri birlikte yiyiyoruz... Gözlerimiz gözlerimizde.. Senin en sevdiğin müzik çalıyor... Hani şu dinlerken kendinden geçtiğin müzik... Hatta hatırlıyor musun bazen o kadar çok kendinden geçersin ki bu müzikle, müzik setine sarılmış uyuyor bulurum seni.....

Şu an hiç konuşmuyoruz sadece bu mutluluğun tadını çıkarmaya çalışıyoruz... Çalışıyoruz da içimde yine garip bir burukluk var... Senden ayrılmak, ayrı kalmak veya bir daha seni görememek korkusu tüm bedenimi sarıyor... Bu mutluluğun kısa süreceği düşüncesi rüyalarıma bile giriyor bak... Kısacık ömrümüze sığan bu birliktelik gün gelip bitecek biliyorum... Yaşam da bunu gerektiriyor, bunu da biliyorum... Belki ben senden önce göçeceğim yaşamdan, belki de sen benden önce... Belli olmaz ama... Ama ... İşte sevdiğini kaybetmek düşüncesi yok mu bu gerçek beni kahrediyor...

Bedenimde senden kalan izlere bakıyorum... Ellerimdeki izlerine... Kollarımdaki izlerine... Göğsümdeki izlerine... Ayaklarımdaki izlerine... Birbirimizle altalta üstüste oynaşırken ve şakalaşırken ısırık izlerine ve beni tırmalama izlerine bakıyorum... Senden hatıra olarak kalacak derinlikte tırmalama ve ısırık izlerin duruyor bedenim her yerinde... Olsun varsın... Sen o izlerini, senin insanın olduğum için bende bıraktın... Bense hiç kıyamadım sana... Bana ne yaptınsa güldüm geçtim... Hatta bedenimdeki tüm ısırık izlerini, tırmalama izlerini gururla gösterdim tüm dostlarıma...



Tevazuyu, munisliği, muzipliği, şakalaşmayı, gülmeyi ve vesaire vesaire her türlü olumlu ve güzel duyguyu yeniden sen öğrettin bana... Şu kısacık zamanda... Şu kısacık zamanda daha önce bildiğimi sandığım ama hiç bilmediğim şeyleri yeniden senden öğrendim... Örneğin, coşkun insan olmayı.. Örneğin mutluluğun öyle çok uzaklarda olmadığını senden öğrendim... Kısacası sen, benim gerçek öğreticim oldum... Biliyorum sen de benden bir şeyler öğrenmişsindir belki... Bana bunları bir bir anlatabilmeni ne çok isterdim bir bilebilsen...

Şimdi yine uyuyorsun... Kuyruğunu yastık yapmışsın yüzüne... Ama kulakların dimdik etrafı dinliyor, sana yazdığım bu satırları mırıltılı şekilde okurken sana, sen de en güzel mırıltını çıkartıyorsun bana...


Ulan Şanslı, ne şanslı kedisin sen be... Bir elin yağda oğlum senin, bir elin de balda... Kalk ulan yatağımın üzerinden... Git yerinde yat... Üzerimdeki pikeyi de kendi üzerine çekmişsin... Bak bir yerlerimiz açıkta kalmış tüm gece boyu.... Ne acayip rüyalar gördüm oğlum seninle ilgili ya... Ulan hele senden ayrılmak düşüncesi var ya, içimi çok yaktı, cız ettirdi şu kocayüreğimi... Beni bunca satırlar boyu yazdırdı... Bir de bunları tüm dostlarımıza gönderdik... Her şeyimizi herkes öğreniverdi birden... Millet yanlış anlamıştır belki ilk satırları okurken ama, bize ne değil mi oğlum... Yanlış anlamasalardı ne yapalım?

Seni çok seviyorum Şanslı... Sen benim kuyruklu bilge oğlumsun... Beni bu dünya denilen mekanda ve yaşam ötesi sonsuz yaşamımda da, hiç yalnız bırakma olurmu? Hep yanımda kal.. Ben senin insanın olmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum... Benim rüyalarıma girerek bana bir şeyler anlatmak istediğini anlıyorum ama...Biraz sulugözlü insanınım bunu iyi bilirsin, daha fazla sulugözlülük yaptırtma bana... Hadi, hadi kalk yerinden de patilerinle gözlerimden inen yaşlarımı sil... Daha ne duruyorsun...

Senin insanın, baban Ertan...

3 yorum:

  1. Sanırım bizim Sürtük'te bizi seçti.Yoksa ne işi vardı o saatte, o dakika, o oto tamirhanesinde.Tam da biz gittiğimiz zaman...Enteresan şeyler bunlar...Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Kediler gerçekten de sahibini kendisi seçer ve sever... Bu yüzden ondan vazgeçmeyin derim ben... Evet gerçekten de enteresan şeyler bunlar...

    Sevgiler bizden :)

    YanıtlaSil
  3. "kedinin sevgi anlayışındaki farklılık gülünç gelebilir ama bu durum farklı bir mantığa bel bağlamasından kaynaklanır.
    insanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur.
    oynaşmak, sevmek, sevilmek istediği an buradadır.
    istemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir... "

    "enis batur"

    "işte böyle bir şey"

    YanıtlaSil

Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)