Dün
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Özlem Çerçioğlu Aydın ilinde 12 korona
virüs vakası görüldüğünü duyurarak, covid-19 virüsünün daha fazla yayılmaması
için sosyal medya aracılığıyla bir video paylaştı. Videosunda Kuşadası’nda ve
Didim’de yazlıkları olan çeşitli şehirlerde yaşayıp yaz aylarında Kuşadası ve
Didim’e gelen yazlıkçılara “incirler olana kadar gelmeyin, evlerinizde kalın”
mesajını verdi…
Ama heyhat bu mesaj için biraz geç kalınmadı mı?
Ben bundan yaklaşık 15 gün önce (19 Mart) bir gözlememi paylaşmıştım “An İtibariyle Didim” adlı yazımda… Evim Didim’in en işlek caddelerinden birisinde olduğundan, evimin camından İstanbul, Ankara Denizli, Çorum, Çankırı vs. plakalı araçların çoğaldığından bahsederek, Didim’in yaz aylarındaki kalabalıklığına geriye döndüğünü ve bunun hastalığın yayılması konusunda tehlikeli bir durum olduğunu yazmıştım...
İtalya’da da aynı durum olmamışmıydı? Belli bir bölgede salgın hastalık baş gösterince İtalyanlar daha güneye yazlıklarına kaçtığında bu virüsü yaymamışmıydılar? Ve şu anda İtalya Avrupa’da en fazla kayıpların yaşandığı ülke haline gelmedi mi?
Dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu virüsün 81 ilde var olduğu bilgisini verince, durum daha net ortaya çıktı… Artık tüm Türkiye bu virüsle bir şekilde tanışmış oldu…
İnanın şehir efsaneleri gibi efsaneler halk arasındaki fısıltı gibi yayılıyor… Nereye gitseniz, nereyi dolaşsanız aynı fısıltılar sizi yoruyor…Normal ölümler bile şüphe uyandırıyor artık Didim’de? Daha dün 45 yaşındaki yalnız yaşayan bir kadının ölüm haberi Didim yerel gazetelerinde manşete çıktı… Kadının naaşı otopsi için götürülmüş… Otopsi sonrası ölüm sebebi açıklanır mı bilmem ama, bizim için gerisi muamma?
Bazen bir markette karşılaştığımız tanıdıklar, “şu markete gitme oradaki kasiyer kız hastalanmış çok kişiye hastalık bulaştırmış”, “şu sokakta fazla dolaşma, şu evden ambulans birisini almış”, “şu eczaneye gitme orada çalışan eczacı kalfası hastalanmış”, “yok hastaneye gitme”, “yok sağlık ocağına gitme” gibi haberler de insanın canını sıkıyor ve korku yaratıyor ister istemez…
Endişe ve panik olmasın diye halk doğru dürüst bilgilendirilmediği ve halktan çok şey saklandığı için için fısıltı gazetesinin önüne geçebilmek mümkün değil bundan böyle…
Ayrıca dün akşam bir arkadaşımla telefonda konuşurken o da gözlemlerini anlatınca bana, canım daha da sıkıldı… Onun minik bir köpeği var ve köpeğin ihtiyacı için her gün sokağa çıkmak zorundalar… Her sokağa çıktıklarında çevreye atılmış halde gördüğü kullanılmış maske ve eldivenlerden söz etti bana… Arkadaş bu nasıl akla ziyan bir şeydir? Çevremiz çöp tenekesiyle dolu ve insanlar bunları çöplere atmaktan bile imtina ediyor? Hastalık yayılmasın da ne etsin? Yerlere tükürenlere, yerlere kullanılmış eldiven ve maske atanlara lanet okumamak için kendimi zor tutuyorum…
“Yaz ayı gelene, incirler olana” dek kalmışsa Didim’de yaşam, yaz aylarının tadını hep birlikte çıkartırız elbet… Ancak bu tabloya baktığımızda o pek mümkün gibi görünmüyor, ama Didim yazlıkçılarla dolup taşmaya devam ediyor…
Ama heyhat bu mesaj için biraz geç kalınmadı mı?
Ben bundan yaklaşık 15 gün önce (19 Mart) bir gözlememi paylaşmıştım “An İtibariyle Didim” adlı yazımda… Evim Didim’in en işlek caddelerinden birisinde olduğundan, evimin camından İstanbul, Ankara Denizli, Çorum, Çankırı vs. plakalı araçların çoğaldığından bahsederek, Didim’in yaz aylarındaki kalabalıklığına geriye döndüğünü ve bunun hastalığın yayılması konusunda tehlikeli bir durum olduğunu yazmıştım...
İtalya’da da aynı durum olmamışmıydı? Belli bir bölgede salgın hastalık baş gösterince İtalyanlar daha güneye yazlıklarına kaçtığında bu virüsü yaymamışmıydılar? Ve şu anda İtalya Avrupa’da en fazla kayıpların yaşandığı ülke haline gelmedi mi?
Dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu virüsün 81 ilde var olduğu bilgisini verince, durum daha net ortaya çıktı… Artık tüm Türkiye bu virüsle bir şekilde tanışmış oldu…
İnanın şehir efsaneleri gibi efsaneler halk arasındaki fısıltı gibi yayılıyor… Nereye gitseniz, nereyi dolaşsanız aynı fısıltılar sizi yoruyor…Normal ölümler bile şüphe uyandırıyor artık Didim’de? Daha dün 45 yaşındaki yalnız yaşayan bir kadının ölüm haberi Didim yerel gazetelerinde manşete çıktı… Kadının naaşı otopsi için götürülmüş… Otopsi sonrası ölüm sebebi açıklanır mı bilmem ama, bizim için gerisi muamma?
Bazen bir markette karşılaştığımız tanıdıklar, “şu markete gitme oradaki kasiyer kız hastalanmış çok kişiye hastalık bulaştırmış”, “şu sokakta fazla dolaşma, şu evden ambulans birisini almış”, “şu eczaneye gitme orada çalışan eczacı kalfası hastalanmış”, “yok hastaneye gitme”, “yok sağlık ocağına gitme” gibi haberler de insanın canını sıkıyor ve korku yaratıyor ister istemez…
Endişe ve panik olmasın diye halk doğru dürüst bilgilendirilmediği ve halktan çok şey saklandığı için için fısıltı gazetesinin önüne geçebilmek mümkün değil bundan böyle…
Ayrıca dün akşam bir arkadaşımla telefonda konuşurken o da gözlemlerini anlatınca bana, canım daha da sıkıldı… Onun minik bir köpeği var ve köpeğin ihtiyacı için her gün sokağa çıkmak zorundalar… Her sokağa çıktıklarında çevreye atılmış halde gördüğü kullanılmış maske ve eldivenlerden söz etti bana… Arkadaş bu nasıl akla ziyan bir şeydir? Çevremiz çöp tenekesiyle dolu ve insanlar bunları çöplere atmaktan bile imtina ediyor? Hastalık yayılmasın da ne etsin? Yerlere tükürenlere, yerlere kullanılmış eldiven ve maske atanlara lanet okumamak için kendimi zor tutuyorum…
“Yaz ayı gelene, incirler olana” dek kalmışsa Didim’de yaşam, yaz aylarının tadını hep birlikte çıkartırız elbet… Ancak bu tabloya baktığımızda o pek mümkün gibi görünmüyor, ama Didim yazlıkçılarla dolup taşmaya devam ediyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)