Ülkesini seven, hipokrat yeminine sadık duyarlı bir doktorumuz elindeki dövizi kaldırıp, kendi bakanına, "Bu ülkeyi asıl soydurtan sizsiniz" demeye getiren yazısıyla gündeme damgasını vurdu...
İyi de etti bence... Ne pahasına olursa olsun, mesleki kariyerini de hiç'e sayarak böylesi bir girişimde bulunmasını takdirle karşılıyorum... Kendisini ise ayakta alkışlıyorum... Onurlu ve haysiyetli bir davranıştı yaptığı... Hakkında soruşturma açılmasına da hiç aldırmadı...
O aslan yürekli, cesaretli doktor sayesinde şu an sağlık sektörünün ne halde olduğunun farkına bir kez daha varmış oldum...
Bu haberin Hürriyet Onpunto Sitesi'ne yansıması sonrasında blogumda öyle bir hareketlilik oldu ki, sormayın gitsin... Her geçen an, bilgi üzerine bilgi... Yorum üzerine yorum... Her bir yorum sonrası bilgilendikçe de, bileylendik hepimiz...
Öyle bir sinerji hissettim ki o an, anlatamam... BİR'likten kuvvet doğuyordu... SÖZ'lerin büyüsüne adeta kendimizi kaptırmıştık... Bir an sesli düşünür ve düşündüğümüzü o an hemen yazar hale bile gelmiştik...
Aslında bizi tetikleyen Prospektüs blogunun arslan yüreklisi Herbibochu'ydu...
Öyle an geldi ki, bir ara aldığımız gazla Müjde Özdemir oturdu kısa bir sürede doktorlar hakkında kocaman bir yazıyı bir hamlede yazdı ve paylaştı...
Derken, asıl önemli olan Herbibochu'nun tam gaza gelip kendi yazdığı yazıyı paylaşmasıydı ki, işte o yazıdan sonra hepimiz elbirliği etmişcesine bu haftayı "Sağlık Haftası" ilan etmeye ve sağlıkta dönen dolapları birer birer yazmaya karar verdik, elimizden geldiğince, aldığımız tiyolarla...
Ben doktorların performansıyla başlayayım en iyisi...
Sevgili doktorlarımız, sevgili sağlık emekçilerimiz çıkartılan "Performans Yasası" sebebiyle öyle yoğun çalışmaya başlamışlar ki, anlatamam...
Duyumlarımıza göre, artık hastanelere gelen hastaları daha yolda karşılar, onlara özel önem ve ihtimam gösterir hale gelmişler her biri... Hatta ve hatta kollarından tutup alınmadık "katarak", çıkarılmadık "safra kesesi" bile bırakmamışlar...
Eh ne de olsa performans kaygısı var işin ucunda... Gereksiz yere tanılar koymalar, inanılmaz cerrahi tedaviler, tetkikler, biopsiler vs.. vs.. vs..
Aslında bu arada gözden kaçırılanlar var... Bu performans kaygısı yüzünden bütün sağlık fonlarının içi ve sağlığa ayrılan bütçenin tamamından fazlasını gereksiz istemler ve tüketimler yüzünden boşaltılıyor haberimiz yok... Bunun faturası yine hasta'ya ve hasta yakınlarına çıkacakmış sonunda, öyle görünüyor çünki...
Bu doktorlar ne güzel bize bakıyorlar, bize ne güzel tahliller veriyorlar, bizi önemsiyorlar diye, boşuna sevinip durmayalım... Yine en büyük kazık bize girecek çaktırmadan, haberimiz olsun...
Şayet bir de Meclis'ten "devlet hastanelerinin özerkleşmesi" yasa tasarı geçerse, her tetkik, her cerrahi girişim, uygulanan her işlem doktorun cebine maaş ve performans parası olarak girecek... Bir bakıma da "devlet kendi yağında kavrul" demek olacak bu...
Bir de işi doktorların ayağından alırsak; örneğin X hastanesinde A hekimi acil serviste nöbet tutup 5.000 YTL para alırken, başka bir hastanede çalışan B hekimi onun 2 kat fazlası acil nöbeti tutup 3.000 YTL alıyormuş...
Yani ne mesai saati ne de performans konusunda denge, düzen, adalet ve hakkaniyet kalmamış... Elbette durum böyle olunca, doktorlarımızda motivasyon da kalmamış...
Ha bir de yaşlı - genç doktor perfomansları kıyaslandığında, örneğin 52 yaşında acil serviste çalışan bir hekimin, 35 yaşında acilde çalışan bir hekim ile aynı hızda ve aynı sayıda hasta bakmasına imkan olmadığı için maaş günü geldiğinde aradaki performans farkının birbirleri arasında kurdukları ilişkiyi bozmaması mümkün değil... Birbirlerine düşürüyorlar yaşlı ve genç hekimleri... Oysaki ikisi de aynı gün 24 saat nöbet tuttukları halde, aldıkları maaşlar bile farklı oluyormuş...
Tabii söz konusu performans olunca, hekimliğin kalitesine de değinmek gerekmez mi, "Gerekir, gerekir" dediğinizi duyar gibiyim... Sesinizi siz de yükseltiniz lütfen, burdan duyulmuyor da...
Söz konusu olan performans bazında yapılan hekimliğin değerlendirme ölçütü hasta sayısı olmadığını, hastadan istenen tahliller de olmadığını, hastane performansı, hasta memnuniyeti hiç olmadığını vurgulamak isterim...
Hasta ne güzel doktorlar benimle ilgileniyorlar, beni çok sevdiler, hatta öpülmedik bir yanağım kalmıştı, onu da nerdeyse öpecekler diye sevindirik olurken, aklı başında hastalar da ellerindeki tahlilleri gösterip "Doktor bey, ben karnım ağrıyor diye gelmiştim. Siz benden birçok tahlil istediniz ama hala muayenemi yapmadınız?" diye sorgulamaz mı? Sorgular elbet... Sorgular, bir de üstüne üstlük kafa bile tutar...
Oysa bilmez ki, bu sırada doktor performans yani cebini dolduracak para peşindedir... Tabii ki muayene uzun sürer, onun için en iyisi tahlil mahlil ister, hastayı tahlile gönderir, hemen ardındaki hastaya geçer... Bu çark böyle döner...
Tabii ki kafadaki düşünceler bu olunca yani, "Ne ka ekmek, o ka köfte" misali, "Ne ka hasta, o ka para" derdindeki hekimin, hekimlik etiği düşer de düşer... Ve sonunda kaybolup gider...
Çünki bu sistem buna zorlamaktadır...
Bu performans takıntısı devam ettiği müddetçe de hasta mutlu mutlu hastaneden ayrılacak, doktor kesesini mutlu mutlu doldurmaktan zevkini alacak... Devletin sağlığa ayırdığı bütçe kasaları ise tamtakır boşalacak...
İşte reform paketinde sunulan performans yasası, hipokrat yemini etmiş hekimlerimizin iş ahlakını böyle bozuyor, bozmaya da devam ediyor...
Ama arada kendi bakanına kafa tutan, pankart açan doktorlar da çıkmıyor değil... Kafayı yemiş zavallıcık dediğinizi duyar gibiyim... Aslında o kişi, saygın ve dürüstlük doktorluk etiğini yüreğine kazımış birisi, bundan kimsenin haberi yok... Bu ülkenin asıl böyle hekimlere ihtiyacı var...
Bu arada uykundan uyan ey halkım, bu kazığın ucu yine sana, bana girecek...
Ertan Yurderi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)