Serçenin biri bir bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş. Bir anda fark etmiş ki, yolun bir metre üstünde uçuyor ve karşıdan da motosikletli bir adam son hız geliyor.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar. Ancak nafile... Serçe "çotaaank" diye motorcunun kaskına çarpıp yere düşmüş.
Motorcu sıkı bir hayvansevermiş. Doğal olarak hemen atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına. Serçe yerde yarı baygın yatıyor…
Elbette ona kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş evine.
Eskiden kalma bir de kafesi varmış evde... Yarı baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş... Yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış...
Bizim yarı baygın serçe bir müddet sonra ayılmaya başlamış... Daha tam da seçemiyormuş ortalığı, kafada hafif bulanıklık var yani...
Bir bakmış ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet: "Hadiiii laan motorcuyu öldürmüşüz" demiş...
Elbette bunların hiçbiri olmamış yukarıda anlatılan sadece hayali bir hikaye.
Dün buna benzer başımdan geçen gerçek öyküyü de ben size anlatıp yazımı sonlandırayım.
Didim girişindeki kavşaktan ev istikametine dönmek üzereyken yerde bir serçenin caddenin orta yerinde durduğunu ve kaçmadığını görünce arabayı kenara çekip koşa koşa yanına gittim.
Belli ki o da mama uğruna bir araçla çarpışmış hem sersemlemiş hem de korkmuş. Öyle yolun ortasında kalakalmış. Yerinden kıpırdamıyordu.
Elime aldım, sağını solunu kontrol ettiğimde hiçbir yerinde bir sorun olmadığını görünce onunla birlikte arabaya bindik.
Biraz sevip okşayınca hareketlendi ve elimden kaçarak arabanın içinde uçmaya başladı. Koltuğumun baş kısmına tüneyip üstünü başını düzeltmeye ve taranmaya başladı.
Biraz ilerimizde ağaçlarla kaplı bir alan vardı ve oradan serçe sesleri geliyordu. Oraya gidip onu orada özgürlüğüne uğurlamak istedik.
Ağaçlık bölgede minik serçeyi özgürlüğüne kavuşturduk. Çığlıklar atarak ağaçlar arasında gözden kaybolup gitti.
Biz de minik bir canlıyı ezilmekten kurtarmanın ve yaşama döndürmenin mutluluğuyla eve döndük.
Doğayı ve doğaya ait hayvanların yaşam alanlarını betonlaştırıp yok eden bizleriz. Onları dar bir çevrede yaşatan da bizleriz. Bizler ne kadar doğasever ve hayvansever olup mücadele versek de minik dostlarımızın yok olmasına engel olamıyoruz ne yazık ki... Yolların hayvan ölüleriyle dolu olması hepimizin suçu.
Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki aslında... Burada sonlandırayım en iyisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)