Martılar, denizin hemen yanı başında yaşayan minik sokak çocukları gibi. Özgürlüğüne olan sevdaları, beyaz kanatlarıyla adeta dans edercesine kendini gösteriyor. Onları gözlemlediğinizde, giden gemilerin ardından bakakaldıklarını fark edersiniz. Bu durum, sanki denizden gelen seslere, çağrılara karşı duyarlı olduklarını gösterir.
Minik bir çocuğun elindeki simit, martılar için büyük bir sevda kaynağı .. vapur bir yakadan bir yakaya geçerken, simitlerin peşine takılırlar ve yorulmadan kanat çırparlar. İstanbul'un iki yakasını bir araya getirmek istercesine süzülürler. O martılar ki, bu büyülü şehirde denizle özdeşleşmiş, onun havasını, gemilerini ve tabii ki simitlerini her daim benim gibi özlemekteler.
Minik bir çocuk misali heyecanla, elinizdeki simidi martılarla paylaşmak ve beyaz tenli vapur küpeştesinde soluklanmak istemek, hatıralarımızı yeniden yaşamak anlamına gelir.
Hatıraları yaşamak ve paylaşmak .. şehrin ruhunu derinden hissedebilmek ... simit kokulu büyülü İstanbul sokaklarında, martıların kanat sesleri eşliğinde dolaşırken şehrin sırlarını ve hikayelerini onların seslerinden dinlemek .. zamanın durduğu bir AN içinde geçmişle geleceği buluşturan bir deneyim misali ...
İşte ben bu deneyimleri yaşamak isteyen bu koca bedendeki o minik çocuk; " ... Aç bana kalbini ve ruhunu İstanbul .. martıların kanat çırpışları gibi kalbimin ritmi .. hasretinle tutuşuyorum" diye haykırıyorum bir kez daha uzaklardan sana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)