Günümüzde Basın,
yerel bir nitelikte doğup, ulusal ve uluslararası boyut kazanırken, yeni
boyutları ile ulusal ve uluslararası basın, küçülen Dünya'da yerel sorunların geneli daha
fazla ilgilendirmesi, yerel gelişmelere olan ilginin artışı ile yerel
haberciliğe yöneliş
içine girmiş ve yerel
basına bu anlamda dayanmak zorunda kalmıştır.
Bu bağlamda, belirli
bir yörede yayınlanan basın, yerel basın olarak adlandırılmakta ve yerel
kamuoyuna yönelik hareket alanı içindeki iletişim araçları, topyekûn olarak yerel basın adı ile
nitelendirilmektedir.
Yerel Basın, kitle iletişimi sürecinde çeşitli olayların, sorunların, konuların, düşüncelerin, kanaatlerin, tutumların vb. o yörede yaşayan halka iletilmesinde ve o yöredeki toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik hayatın işleyişinde önemli bir rol oynarlar.
Genelde, özgür ve
bağımsız basın demokrasilerin vazgeçilmez ön koşulu olarak kabul edilir. Çünkü, demokrasilerde çok
seslilik, düşünce açıklama özgürlüğü ve yönetimlerin halk tarafından denetlenmesi esastır.
Bu ortam özgür iletişimle sağlanır. Bunun hayata geçirildiği alan ise medyadır,
iletişim ortamıdır. Yasama, yürütme ve yargı dahil, halk adına denetimi basın
yerine getirir.
Demokrasinin
işlerlik kazandığı, hayata geçtiği alanlar ise mahalle ve
köylerden başlayarak, beldeler,
ilçeler ve illerdir. Demokrasiye giden yol yerel birimlerden geçer. Yerel birimlerde kök salan
demokrasi bilinci, ülke demokrasisine hayat verir.
Basın açısından
ele aldığımızda, yerel basının işlevinin
ve görevinin demokrasilerde
büyük önem
taşıdığını görürüz. Yerelde yönetenlerle yönetilenler arasındaki iletişimi
sağlayan yerel basındır. Yerel basın, basının işlevini, yani
çok sesliliği ve yönetimin denetimini tam olarak yerine getirirse, demokrasi sağlıklı
işler.
Bu, şu demektir:
Yerel birimlerde basın olsun,
yönetenler ve yönetilenler olsun daha dar bir çerçevede, deyim yerindeyse her gün yüz
yüzedirler. Sorunlarla iç içedirler. Basın, “halkın müşterek sesini’
yönetimlere yansıtmak için, sorunları yönetimlere iletmek için demokratik bir
araçtır.
Bu
bağlamda, özgür ve bağımsız
basının varlığı, yönetimler tarafından bir şans olarak karşılanmalıdır. Çünkü, halkın düşünce ve
isteklerini, kendi çalışmalarının eleştirisini öğrenip daha iyi hizmet verme şansını
kapsamlı bir şekilde basın aracılığıyla elde ederler.
Özgür ve
bağımsız basın, yönetilenler açısından da bir şanstır. Yönetimin perde
arkasını; aksaklıkları, başarısızlıkları, yolsuzlukları, ulaşamadıkları
bilgileri basından öğrenirler. Kendi seslerini, görüşlerini, beklentilerini
basın aracılığıyla etkinleşmiş
olarak yönetimlere iletme şansına sahiptirler.
İşte bu iki
yönlü şans yerel basına (ve elbet ülke düzeyinde yaygın basına da) önemli
sorumluluklar yükler.
Unutulmamalıdır
ki; Yerel Basın, demokrasinin ülkenin kılcal damarlarında kök salmasının
en etkin aracıdır.
Yerel basın haberini verirken; yöresinde, ülkesinde ve dünyada olup bitenleri tam olarak aktarırsa, halkı doğru ve dürüst bir biçimde bilgilendirirse; yani, yönetimlerin başarılarını da başarısızlıklarını da, aksaklıkları ve yolsuzlukları da duyurursa, halk yönetimler hakkında sağlıklı bilgiye sahip olur. Sağlıklı bilgiye sahip olduğu zaman, yeri ve zamanı geldiğinde tepkilerini ve siyasal tercihlerini doğru yapar. Dolayısıyla demokrasi sağlıklı ve doğru biçimde işleme şansına kavuşur. Basın bir takım gerçekleri halktan saklarsa, haberleri yanlış, eksik ya da abartılı, yönlendirici biçimde verirse; kısacası halkı yanlış bilgilendirirse, halk da siyasal tercihlerini sağlıklı ve doğru olarak yapamaz ve sonuçta demokrasi de sağlıklı ve doğru biçimde işlemez.
Yerel basın haberini verirken; yöresinde, ülkesinde ve dünyada olup bitenleri tam olarak aktarırsa, halkı doğru ve dürüst bir biçimde bilgilendirirse; yani, yönetimlerin başarılarını da başarısızlıklarını da, aksaklıkları ve yolsuzlukları da duyurursa, halk yönetimler hakkında sağlıklı bilgiye sahip olur. Sağlıklı bilgiye sahip olduğu zaman, yeri ve zamanı geldiğinde tepkilerini ve siyasal tercihlerini doğru yapar. Dolayısıyla demokrasi sağlıklı ve doğru biçimde işleme şansına kavuşur. Basın bir takım gerçekleri halktan saklarsa, haberleri yanlış, eksik ya da abartılı, yönlendirici biçimde verirse; kısacası halkı yanlış bilgilendirirse, halk da siyasal tercihlerini sağlıklı ve doğru olarak yapamaz ve sonuçta demokrasi de sağlıklı ve doğru biçimde işlemez.
Böyle
bir girişten sonra Koronavirüs günlerinde
Didim'deki yerel basına dönelim
ve yerel basının Koronavirüs günlerindeki sorunlarını kendi
ağızlarından dinleyelim istedik... Ve sizler için Didim
Gerçek
Gazetesi adına ve Murat Yüksel
yönetmenliğinde
bu "Video Haber"i Didim Kamuoyu için
hazırladık...
Videomuzda Didim'in tanınmış yüzleri olan yerel gazetecileri var...
Bunlar Umut Kaşan (İdea Dergi), Hüseyin
Çalışkan
(Aydın Ses Gazetesi), Erdem Özden (Didim Gerçek Gazetesi), Ergun Korkmaz (Didim Gazeteciler Cemiyeti Başkanı - Mavi Didim
Gazetesi), Bülent Eser
(Didim A Haber Gazetesi), Elif Dikbaş
(Mavi Didim Gazetesi - Muhabir), Bahri
Yaba (Didim Çalışan
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı - Didim Manşet Gazetesi). Meslektaşlarımız hem
kendilerini hem de Koronavirüs günlerindeki sıkıntılarını anlattılar...
Basın Tarihi boyunca sıkıntılar, olanaksızlar
içinde büyük özveriyle görev yapan
yerel basın çalışanları,
günümüzde de hele
ke şu Koronavirüs günlerinde giderek ağırlaşan zor koşullar içinde çalışıyorlar.
Elbette sorunlarının başında ekonomik sıkıntılar geliyor. Birkaç büyük kentin dışında, yeterli sermaye
birikimine, dolayısıyla ekonomik güce sahip medya kuruluşları hemen hemen yok gibi.
Didim'de olduğu gibi Anadolu’nun her ilinde ve hemen hemen her ilçesinde
yayınlanan gazetelerin çoğu,
yeterli bir sermaye yatırımına sahip değil. Bu nedenle teknik donanımları, haber ve yazı kadroları
sınırlı. Çoğu matbaa işletmeciliği ve resmî ilan gelirleriyle yaşamını
sürdürmeye çabalıyor. Yine büyük çoğunluğu bayilere verilmiyor, abone usulüyle
çalışıyorlar.
Yereldeki bazı
gazetelerin sahipleri ve çalışanları aynı zamanda yaygın
bir gazetenin de muhabirliğini
yapıyor. Son zamanlarda büyük yayın gruplarının sahibi olduğu ajanslar,
gazetelerin ayrı ayrı muhabir çalıştırmasına gerek bırakmıyor. Yaygın medyaya çalışan çoğu muhabir,
geçimini sağlamak için ikinci bir iş yapmak durumunda. Başka bir deyişle, kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ikinci iş olarak gazetecilik yapıyor. Bu
durum ilkesel açıdan, gazetecinin bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla bağdaşmıyor. Bu
sakıncalı durumun baş sorumlusu ise, taşrada çalışan muhabirlerine, en az
merkezdeki kadar, bir gazetecinin geçimine, kültürel ve sosyal yaşamına yaraşır
bir ücret
vermeyen sermayedir.
Yerel basının güçlü olarak yaşaması için, bir yandan
gazetecilere, bir
yandan da o yörenin iş dünyasına, çeşitli kurumlarına,
sivil toplum örgütlerine de sorumluluk düşüyor.
İş dünyası kişisel bir çıkar beklemeksizin,
saydam ve meşru yoldan (örneğin ilan vererek, abone olarak) yerel basına destek
olmalı. Buna karşılık gazetelerin de gazete niteliğini taşıması gerekir ki demokrasinin
gelişmesine yardım edebilsin, yerel halkını haber alma özgürlüğüne kavuşturabilsin...Son söz; Aşağıda izleyeceğiniz videonun gerçekleşmesinde emeği geçen kameramanlar; başta Murat Yüksel (Yönetmen & Kurgu) olmak üzere, İbrahim Norman ve Salih Zeki Yavuz (Video Efeckt FX)'a ve katkılarını esirgemeyen Didimli meslektaşlarımıza bir kez daha Didim Gerçek Gazetesi adına teşekkür ederiz...
Sizlere bu yazıyı hazırlayan kişiyi de belki tanımak isterseniz... Onu da tanıtayım... Ben Ertan Yurderi. 1982-2005 yılları arasında İstanbul'da ulusal gazetelerin çeşitli bölümlerinde (Milliyet, Akşam, Radikal) çalışmış bir basın emekçisiyim. 2013 yılında Didim'e yerleştim.
Yazımın içinde de değindiğim gibi bir kez daha yinelemek istiyorum ki; Yerel Basın, demokrasinin ülkenin kılcal damarlarında kök salmasının en etkin aracıdır. Bu unutulmasın yeter!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)