4 günlük karantina günlerini İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi kampüsündeki yurtta kalarak yaşayan Didimli Candan arkadaşımızla yaptığım telefon görüşmesinden bazı önemli noktaları sizlere aktarmak istiyorum…
” … Almanya’dan Didim’e dönmek üzere THY uçağına binmiştim. Uçakta 60 kişi vardı, bizleri mümkün olduğunca ayrı ayrı oturtmuşlardı…
Uçak bizi İstanbul’da indirdi… Yetkililer, bizi araçlarla alıp Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yurduna getirdiler. İlk gün o kadar kaygılı, huzursuz ve o kadar korkuyordum ki, bunu sözcüklerle anlatabilmem mümkün değil…
Almanya’daki oğlumun yanından tek başıma dönüyordum. Yanımda başka kimse de yoktu… Moralim bozuldu, sessiz sessiz, için için ağlıyordum… (Bunu söylerken hâlâ etkisindeydi, sesi çatallaşıyordu.)
Ancak zaman geçtikçe olayın şokundan çıktıkça biraz sakinleştim… Ertesi gün bizlerin rahat iletişim sağlayabilmemiz için internet kullanım şifrelerini verdiler… Gerek telefonla gerekse internetle sevdiklerimle irtibat kurunca kendimi biraz daha rahat hissettim…
Burada bize yardımcı olanlar, bize gayet iyi davranıyorlardı. Yardımcı olmaya çalışıyorlardı… Yurttaki öğrencileri apar topar çıkardıkları için temizlik yapılmamıştı, onun için endişeliydik…
Uçakta 60 kişi vardı… Hepimizi 15’er kişilik gruplara bölerek ayırdılar… Her birimize birer ayrı oda verdiler… Odalar güzel, odada banyo, tuvalet var… Sıcak suyu, kaloriferi, TV’si her şeyi var… Her gün sabah-öğlen-akşam yemeklerimiz geliyor. Yemekler de gayet güzel… Keyifle yemeye başladık…
Her gün şartlarımız bir önceki güne göre daha da iyileşiyor… İsteklerimiz yerine geldikçe mutlu oluyoruz ve burada kalmak daha kolay hale geliyor… Buraya ilk geldiğimdeki önyargılarım da değişti… Bizim için koşturanların varlığı bizi mutlu ediyor…
Sizin de bildiğiniz gibi bu önlemler hemen alındığı için buradaki yetkililer de tecrübesiz, bizlerle tecrübe kazanıyorlar, bizi rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunu o kişilerin yardımcı olmalarından anlıyorsun… Tabii bizler de bunu gördükçe konforumuzun tam olmasını bekleyemiyoruz bizim için koşuşturan bu insanlardan…
Bizlere burada 24 saat bu konforu sağladıkları için bizler de boş durmuyoruz tabii ki… Buraların temizliği için yetkililerin getirdiği temizlik malzemeleriyle bizler de yaşadığımız alanları temizliyoruz…
Bütün insanlar imece usulüyle çalışıyoruz. Birbirimize yardımcı oluyoruz… Tabii ki kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Burada bizim için çalışanların her yere bir şekilde ulaşabilmeleri mümkün değil. Bizler de onlara yardımcı oldukça, onlar daha şevkli bir şekilde bizlerin sağlığı için titizleniyorlar…
Yetkililer, bizim en ufak sorunumuz için bile birbirleriyle yarışıyorlar, ihtiyaçlarımızı hemen karşılıyorlar…
En önemlisi her gün ateşimizi ölçüyorlar, tansiyonumuzu ölçüyorlar, kullandığımız ilaçlar varsa onları temin ediyorlar, sağlığımızı sürekli kontrol altında tutuyorlar.
Ayrıca benim Didim’den aile hekimim Emre Bey beni her gün arıyor, sağlığımı an ve an kontrol ediyor. Bir şikayetimin olup olmadığını merak ediyor… Bu ilgi de haliyle benim çok hoşuma gidiyor…
Bizler burada bu her şeyden tecrit halde yaşarken, dışarıdaki insanların özensiz davranması bizleri çok üzüyor, rahatsız ediyor ve endişelendiriyor… Bu işin ne kadar ciddi olduğunu insanlara anlatmak lazım, herkesin bu süreçte çok dikkatli davranması gerekiyor. Yaşlı insanların kendilerini koruması gerekiyor. Hatta sokağa hiç çıkmaması gerekiyor…
Almanya’da bu sürece denk geldim, hiçbirimiz gönül rahatlığı ile sokağa çıkamadık. Ve o kadar tedirgindik ki, bir de her gün vaka sayısının 200, 300 hatta 500 kişi olarak artması ve ardından da ölümlerin gelmesi bizi çok korkutuyordu.
Almanya’da Türkiye’de olduğu gibi dezenfekte edilen yerleri görmedim… Dezenfekte edildiğini de düşünmüyorum… Ne dışarıdaki yürüyüş alanları, ne sokaklar, ne parklardaki oturma alanları banklar, ne arabalar, ne toplu taşım araçları, ne havaalanları dezenfekte edilmiyor. Buna hâlâ çok şaşırmış durumdayım…
Türkiye ile Batı’yı karşılaştırdığımızda onlardan ne kadar önde olduğumuzu buradaki dezenfektanlardan anladım… Türkiye bu işi ciddi tutuyor gerçekten de… Almanların bu kadar rahat davranmalarını anlayabilmiş değilim. Sanki aşıyı bulmuşlar da içleri rahat gibi davranıyorlar… Gerçi öyle olsa bu kadar karantina durumu olmaz, ölümler yaşanmaz.
Bizler burada tecrit altında olduğumuz için anlatabileceğim şeyler sınırlı. Burada sıkı bir güvenlik önlemi var. Dışarıda polis, jandarma nöbet tutuyor. Burada Kızılay var, diğer kuruluşlar da var. Ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Ancak burada kalanların da bizlere yardımcı olanlara yardım etmesi gerekiyor. Örneğin çöplerimiz birikiyor, onları attırmak için bile bir sürü kişi ile irtibata geçiyorsun, geliyorlar, ilgileniyor… Gerekirse bulunduğu ortamı ilaçlıyorlar.
Aslında bunları görmeyen kişiler, belki dışarıdan ahkâm kesiyorlardır karantinada kalanlar için. Bunları bunları yapmıyorlar diye yetkilileri eleştirenler de olabilir… Millet rahat rahat evlerinde otururken, birçok insan burada canla başla çalışıyorlar… Bizler bunları burada yaşayanlar olarak böyle anlatmamız lazım ki insanlar bizim buradaki konfor şartlarını öğrensinler, bilsinler. Bizler için kendilerini feda edenlerin yaşadıklarını öğrensinler…
Ben burada şu an 5’inci günümdeyim.. Daha önümüzde 9 günlük süre var. Bu da bu ayın sonuna tekabül ediyor… Ayın 30’u veya 31’i gibi karantina sürecimiz bitecek. Ve bizler buradan çıkacağız. (Bu arada arkadan siren sesleri geliyor)
Didim’e dönüşüm için buradan bir şeyler ayarlamaya çalışıyorum. Burada İzmir’de kalan arkadaşlarım var. Belki onlarla bir araba tutup geleceğiz, ya da uçakla dönmeye çalışacağız. Bu daha belli olmadı. Ülkedeki durumu da takip ediyoruz, ona göre hareket edeceğiz.
Bir de buradaki B lojmanında benim Didim’den yürüyüş arkadaşım var, Mehmet adında… Onunla da tesadüfen haberleştik ve telefonla görüşüyoruz. Onu da Düsseldorf dönüşü almışlar… Onun şans eseri burada olması biraz olsun içimi rahatlattı… O tarihlerde Didim’e gelebilmenin yollarını araştırıyoruz…
Bir kadın olarak benim için Almanya’dan gelip böyle bir yerde kalmak cesaret işi gerçekten de… Yalnız olduğum için korkuyordum ancak bu korkum günden güne geçiyor. Yalnız değilim, burada bir çok arkadaş edindim… Burada bu korkuyu aştıktan sonra her şey yavaş yavaş yoluna giriyor.
Didim’e döndükten sonra da beni zorlu bir süreç bekliyor biliyorum. Ancak buradaki deneyimimle biraz daha cesaretlendim… (Bu arada kendisine Türkiye’de 65 yaş üstü kişilerin sokağa çıkma yasağından bahsettim)
Didim’e dönünce gıda ve diğer ihtiyaçlarım için dostlarımdan da yardım isteyeceğim. Herkesin birbirine yardımcı olacağını düşünüyorum. Hepimiz için zor bir süreç olduğunu biliyorum… Umarım bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatırız. Umarım Türkiye’miz daha fazla acılar yaşamaz, kaybettiğimiz kişi sayısı az olur.
Bu arada dikkatimi çeken şey de şu oldu… Burada kalanlara dışarıdaki hayırsever vatandaşlardan ve bazı şirket sahiplerinden bazı ihtiyaçlar malzemeleri geliyor… Bunları hemen dağıtıyorlar ve bizlerin ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılıyorlar… Hatta şu an hepimizin odasına ayrıca karanfil de göndermişler. Kendimizi şu an çok iyi ve mutlu hissediyoruz…
Şu ana dek 15 kişilik gruptan daha pozitif çıkan yok… Hastalanan yok. Elbette 14 günlük karantina süreci sonrası her şey belli olacak… O yüzden beklememiz devam ediyor…
Son söz olarak diyeceğim şudur ki herkes üzerine düşeni yapsın. Her şeyi devletten beklemesinler… Herkes kendi sorumluluğunu bilirse daha çabuk çözüme ulaşabiliriz.
Burada kaldığım süreçte yakınlarından bile görmediğin ilgiyi ve alakayı gördüm. İmece’ye şahit oldum, üleşmeye şahit oldum. Seni yalnız hissettirmediklerini de gördüm. Devletin her yaptığını bugüne kadar okeylememiştim ama, bazı durumlarda bazı şeyleri de görmek gerekiyor.
Böylesi bir durumda ne partizanlık zamanıdır, ne sağ-sol, ayrımcılık yapma zamanıdır. Şimdi BİR’lik zamanı. Şimdi artık toplumun kenetleşmesi ve tek yumruk olma zamanı. Bunun böyle olması gerekiyor. Başka alternatif yok. İdeolojiler bir tarafa bırakılıp, gerçek meselenin nerede olduğunu anlamanın zamanı… Başka Türkiye yok, bunu ancak elbirliği ile BİR ve SEVGİ içinde olunca halledebiliriz…
Hepinizi çok seviyorum… Hepinize kolaylıklar diliyorum… Bu satırları okuyanlara da sevgilerimi gönderiyorum… (Bu arada kandil akşamı olduğu için yetkililer kandil simidi dağıtmışlar, benimle kapanışı yaparken kandil simidini yemeye devam ediyordu)...”
Evet dostlar, hepimiz bu süreçte kendi karantina önlemlerimizi alırsak, yetkililerin kurallarına uyarsak kendi sağlığımız yanında başkalarının da sağlığını düşünürsek bu hastalıkla daha başarılı şekilde mücadele ederiz… Umarım bu satırları okuyan sizler de aynı hassasiyet içinde olursunuz…
Hepinize sağlıklı yaşamlar, günler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)