22 Şubat 2007 Perşembe
"Arkadaş Arıyorum, Arkadaş!.."
Bu başlığı gören herkes biliyorum ki, bu yazıyı bir kere tıklayacak ve bakacak... Kimdir bu "arkadaş arayan" diye... Öyle hemen heveslenmeyin... Aradığım "bay veya bayan arkadaş" falan değil...
Şimdilerde bay veya bayan arkadaş bulmak çok kolay. Internet elinizin altında, her an bay veya bayan arkadaşı rahatça bulabiliyorsunuz...
Ancak çok değil, şöyle 20 yıl öncesine daha internetin "i"sinin olmadığı tarihlere dönerek, teknolojiden istifade ederek "bayan arkadaş" veya "bay arkadaş" nasıl aranırdı, bunu anlatacağım sizlere...
Yanlış hatırlamıyorsam 20 yıl önce kadardı...
Her sabah olduğu gibi bir sabah transistörlü el radyomu açtım.. Daha o zamanlar özel radyoların hiçbiri yok... Sadece TRT-3 var... Ortalık sessiz ve sedasız... TRT-3'ü dinlemeye başladım... Güzel slow müzik veriyorlar...
Bir ara radyomdan ses gelmeye başladı... "Arkadaş arıyorum arkadaş"...
"Allah Allah, bu nasıl olur" dedim kendi kendime.. "N'oluyoruz ya... Radyoyu cinler mi bastı..." Biraz bekledim yine aynı ses "Arkadaş arıyorum arkadaş..."
Neyse efendim uzatmayayım, birileri birilerine şu kanal diyor, bu kanal diyor, gel diyor, git diyor... TRT-3'ü falan unutuverdim artık bu yeni frekansa takılmaya başladım...
Sohbetler oluyor, arkadaşlar aranıyor, bulunuyor, kanallar değiştiriliyor, bir muhabbet, bir muhabbet ki sormayın gitsin...
İlgi alanımız haliyle bu yeni frekansa kaydı... Araştırdım, durdum...
Meğerse çok önceleri, 3222 sayılı kanun sebebiyle Türkiye'de telsiz haberleşmesi yasakmış, hatta evlerdeki lambalı radyo alıcılarına bile karne biçiminde ruhsat veriliyormuş bir zamanlar. Daha sonra bandrol denilen pul gibi bir olay başlatmışlar...
O zamanların rahmetli Başbakanı Özal bakmış ki memleketimin insanları özgürce haberleşemiyor, "Serbest bırakın şu Halk Bandı telsizlerini "demiş, serbest bırakılmış, falan, filan...
Millette bir heves bir heves ki sormayın gitsin... Millet resmen frekansları işgal etmiş konuşma uğruna...
Neyse efendim bendeki bu frekans ve band merakı daha o zamanlar başladı... Band denilince hemen aklınıza izolebandı falan gelmesin. Halk Bandı telsizlerden bahsedeceğim sizlere...
Bir gün ben de işçıkışı telsiz satan bir mağazaya uğrayıp, eve kocaman bir paketle geldim... Hanım kendisine hediye aldığımı zannetmişti... "Aha dedim, evimizin yeni oyuncağı bu... Bununla oynayacağız artık... Bak içinde bir sürü insan var, insancıklar var, gizlenmişler. Elma dersen çıkıyorlar, armut dersen kayboluyorlar..."
Neyse cihazı çalıştırmak için gerekli hazırlıkları yaptık. Apartmanın damına çıkıp kocaman helüla bir anteni dama yerleştirdik. Başladık biz de "Arkadaş arıyorum arkadaş" demeye...
Evimize TV'den sonra yeni bir neşe kaynağı gelmişti... Bir çok dostluklar kurup yeni dostlar edindik... Zaman zaman bu dostluklar bozuldu... Kavgalar edildi, küfürler edildi...
Bu merak yüzünden kimi evlerde, huzur kalmadı... Kimi evlerde evlilikler bozuldu... Yuva yıkan erkekler mi istersin, evli bayanların erkekleri baştan çıkarma haberlerini duymak istersin, her şey vardı o minik kutunun içinde...
Sabahlara kadar o frekans senin bu kanal benim bir minik kutu karşısında oturur bulduk kendimizi...
Ha bu arada komşularla da papazlık olduk... Telsizle konuşurken komşularımızın TV'lerinin görüntülerini bozduk... Kapılarımıza kadar geldiler, kavgalar ettik...
Bu da yetmedi, komşu Dürdane teyzenin buzdolabı bozuldu. Oğlu kapıya geldi, bizden bildi... "Hani sizin şu telsiz var ya telsiz, bizim buzdolabını bozdu" diye...
Neyse efendim mahallede ne kadar elektronik cihazı bozulan varsa, kapımıza üşüştüler.. Kısacası evde bir huzur, bir huzur ki sormayın gitsin...
Bu arada uykusuz kocaman gözlerle ertesi sabah hiç uyumadan işe gitmeler başladı... İşyerinde performans düşüklükleri falan, filan...
Bir gün dedim ki; "Bu böyle olmayacak arkadaş... Bunun daha kuvvetlisi var mıdır acaba?" Ben sıkıldım tabii ki şehir içinde "arkadaş aramaya..." Acaba başka diyarlarla da görüşebilir miyiz, başka illerle, başka ülkelerle falan... Araştırdım, baktım, ettim, meğersem varmış...
O zamanlar Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğü'ne bağlı bir imtihan varmış, ona katılmak gerekmiş... Ona katılınca lisanslı radyo amatörü falan oluyormuşsun, amatörlere tahsis edilen frekans bandlarında konuşabiliyormuşsun senin gibi dünyada bu konuya merak salanlarla falan falan...
(Şu anda Frekans filmini seyredenler hatırlayacaklardır böyle bir hobinin olduğunu... )
Günlerce bu sınavlara çalıştık sanki üniversite sınavına hazırlık gibi...
Mors öğrendik dit dit de dat dat diye... Yolda ne görsek mors harfiyle okur hale gelmiştim... Bizi o halimizle görenler "Vah vah yazık çocukcağıza, kafayı yemiş" falan diyorlardı da ben aldırmıyordum tabii ki de...
Ne de olsa beynelmilel olmak vardı gündemde, milli olacaktık, frekanslarda ve bandlarda ülkemizi temsil edecektik...
Sonunda A sınıf ehliyetli kocaman bir amatör olduk...
Cihazlar aldık, antenler aldık, haa bu arada bu antenleri koymak için en önemlisi yeni bir ev aldık bir çatı katı dairesi.. Komşuların "televizyonumuza, buzdolabımıza sarkıyorsun" demelerinden kurtulmak için...
Ve sonunda, çıktık gerçek kısa dalga frekans bandlarına...
Evet yüzlerce ülkeyle ve bu ülkelerdeki benim gibi bu konuya meraklı amatör istasyonlarla konuşmaya başlamıştım artık...
Rahmetli Ürdün Kralı Hüseyin ve İspanya Kralı Carlos da kral olmalarına karşın onlar da birer lisanslı radyo amatörüymüşler... Her iki Kral ile telsizle görüştüm...
Hatta hatta rahmetli Elvis Presley'in kraliçeler kadar güzel radyo amatörü hanımı Priscilla'yla bile bir görüşmem olmuştu...
Sonra işi daha da ilerlettik, teknolojiyle birlikte uzaydaki MIR istasyonuyla digital olarak bilgisayar haberleşmesi bile yaptım... Hatta ve hatta onların gönderdikleri fotoğrafları bile aşağıdan bilgisayarlarım yardımıyla aldım...
Şimdilerde ise kurulan bir sistem sayesinde NASA'yı sürekli takip ediyoruz... Uzay laboratuvarındaki astronotlarla rahatça konuşabiliyoruz... Hatta ve hatta onların uykuya yatış saatlerinde ve uyanış saatlerinde çalan müziği bile dinliyebiliyoruz...
Efendim bu amatörlük de o kadar çok farklı konu var ki... Onları bu satırlara sığdırabilmem mümkün değil... Ancak yaşamak lazım...
Peki ya soracaksınız şimdi biliyorum... Amatör telsizcilik de nedir diye?
Amatör telsizcilik, kendi devletlerinin verdiği lisanslarla yurt içi ve yurtdışı ile geniş frekans varyasyonlarından birinden, hayal edebileceğiniz modülasyon tiplerinden herhangi birini kullanarak haberleşen ve bunu hobi olarak yapıp bundan hiçbir menfaat sağlamayan kişilere verilen addır.
Amatör telsizcilik için bir belge alınması zorunluluğu aynen sürücü belgelerinde olduğu gibi bulunmaktadır.
Bunun nedeni amatör telsiz istasyonu isletebilmek için belirli bir bilgi birikimi bulunmasının gerekliliğidir.
Amatör telsiz operatörü olmak için elektronik, istasyon işletimi, kanun ve yönetmelikler gibi çeşitli konularda bilgi birikiminin bulunması gereklidir.
Amatör telsizcinin en iyi bilmesi gereken konulardan biri de bir doğal felaket halinde yapması gerekenlerdir şüphesiz.
Bu konuda yıllarca eğitim ve seminerlere katıldım... Eğitimler ve seminerler de verdim... İlk Körfez Savaşı'nda Istanbul İli Sivil Savunma Müdürlüğü'nde, Dinar ve Adana depremlerinde, Erzincan Depremi sırasında Erzincan'da, Körfez Depremi sırasında Firuzköy Sivil Savunma Müdürlüğü'nde telsizlerimizle görev yaptık. Hem de hiçbir menfaat gözetmeksizin...
Yaklaşık 20 küsur seneyi aşkın süredir de bu hobimi sürdürmekteyim... Bir "Arkadaş arıyorum" beni bakın nerelere kadar getirdi...
Ancak şunu söyleyebilirim ki, amatör telsizcilik hobisi sadece bu kadarla bitmemektedir.
Bu da başka bir yazımın konusu olsun...
Ertan Yurderi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Selam Kocayürek.
YanıtlaSilBen Naim, Forumhaber& Haberforum'dan Roka. Yazıda sözünü ettiğiniz, "Arkadaş arıyorum, arkadaş!" döneminin ben de uzun bir süre radyodan izleyicisi olmuştum. Öyle tatlı muhabbetler olurdu ki, yattığım yerden gece yarılarına kadar onların konuşmalarını dinlerdim. Benim merakım bunun ötesine geçmedi. Arkadaşlardan edindiğim el telsizleri ile bir iki defa ben de "Arkadaş arıyorum, arkadaş!" dediğimi hatırlıyorum.
Bana o günleri hatırlattınız. Teşekkür ederim.
Amatör telsizciliğin, sivil savunma hizmetlerinde ve doğal afet durumlarında çok önemli işlevleri olduğunu da bu vesileyle o zamanlar öğrenmiştik.
Merhaba sevgili Naim, değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum...
YanıtlaSilEvet o gündür bu gündür yıllardır bu merak hiç dinmedi, bitmedi... Şimdilerde daha uzak mesafelerdeki dostlarla daha geniş kapsamlı görüşmeler yapabiliyoruz... Bu da insana büyük bir keyif veriyor, haz veriyor...
Sevgiler, selamlar... :)
Merhaba Ertan bey,
YanıtlaSilIsmim Özgür ben suan Almanyada yasiyan ve Istanbul Göztepe Cemenzarda bir ara Sizinde dediginiz Gibi Arkadas ariyorum Arkadas Brek :) le CB Telsize basladim. Telsizide Patronumdan hediye aldim oda biliyordu teknikle cok ugrastigimi ben suan 39 yasindayim ve o zaman yalan söylemiyim 14-16 yas arasindaydim. Telsiz Kodumda Ascona idi o zaman Babami Opel Asconasi vardi ondan Esinlenerek koymustum. Grubumuzda vardi tabi gurubun en kücük ve en yaramazi bendim Grubumuz Göztepe Centilmenlerdi hic unutmam, sabahlara kadar Telsizle sohbet ederdim cok kizardi banam. yaklasik bundan 3-5 sene önce gene bir CB Telsiz aldim Cobra 29 Ltd kisa bir süre kullandim ve cantada duruyor ama inaninki eski heycan hala icimde bir ara düsündüm Amatör yapim diye sonra vaz gectim ama sizin o eski yillarda yasadiginizi bende bir cocuk veya genc olarak yasadim ve cok güzel günlerdi.