Ne zaman Milet'e gidip gezinsem, Sinop'lu
Diogenes (Diyojen) misali elimde fener ile Milet harabelerinde dolaşır, "adam gibi adam"ları arar
dururum...
Beni güleç yüzüyle Thales ve ondan bir harf bile öğrenmeyi kâr sayan meraklı öğrencileri Anaksimandros ve Anaksimenes karşılar.
Onlarla birlikte sohbet ede ede gezinir dururuz binlerce yıllık tarihi kent içinde... Sohbetlerimiz hoş olur... Esprili olur... Aramızdaki binlerce yıllık uçuruma rağmen bu üç değerli filozofun anlatımları düşünce denizinde yüzmeme sebep olur, zamanın nasıl akıp gittiğini eve geriye dönüş yolunda farkına varırım ancak.
Yine böyle bir gezinti sırasında Thales'in kendisinin pratik becerikliliği ile anlattığı hikâyeye öğrencileriyle birlikte çok gülmüştük...
Bir gün göğe baka baka yürürken Thales bir çukura düşmüş. Bunu gören Trakyalı köle bir kız "Sen daha burnunun ucunu göremiyorsun, bir de kalkmış göğe bakıyorsun" diye alay etmiş... Oysaki Thales o gün yaptığı gözlemlere göre o yıl Miletos'taki zeytin ağaçlarının bol ürün vereceğini öngörmüş ve kıştan oradaki bütün zeytin preslerini kiralamış. Ürün zamanı gelince, bu presleri isteyenlere kendisi yüksek bir fiyatla kiralamış ve zengin olmuş...
O zamanlarda da filozoflar ve felsefeyle uğraşanlar tıpkı bugünküler gibi günlük yaşamda beceriksizlikleriyle ünlenmişler. Hafif hafif bu konuda alay edilirmiş onlarla. Hiç şüphe yok ki bazıları gerçekten beceriksizmiş günlük yaşamlarında. Ama kimileri, insanların çoğunun önem verdiği şeylere önem vermediği için, önem verenler tarafından beceriksiz görülürlermiş...
İşte yukarıdaki hikâyedeki gibi Thales'in yaptığı, filozofların beceriksizlikten değil, zengin olmaya önem vermedikleri için zengin olamadıklarını, istedikleri takdirde zengin olabileceklerini göstermiş olması beni ziyadesiyle memnun etti bir kez daha...
Neyse nereden nereye geleceğim sözlerimin sonunda... Yazının başlığında Thales'in bir konuda sevindiğimden bahsettim... Peki sevinmiş ama neye sevinmiş... Sıra artık ona gelsin...
Aradan geçen binlerce yıl sonra bu harabe kentte her zamanki gibi otlar bürümüş... Temizlenmesi gerekmiş... Ve temizlenmeye başlanmış...
Bu temizliği haber alan Didim Kaymakamımız Sayın Halil Avşar ve Müze Müdürümüz Baran Aydın Miletos'a gelmişler, incelemeler yapmışlar... Hatta bu temizliğe bizzat kendileri de eşlik etmişler... Miletos'u bu katkılarıyla görülebilir hale getirmek için uğraş vermişler.
Bu çalışmalara kim sevinmez? Başta Thales... Öğrencileri ... Halk ... ve Didim'li BİZ'ler...
Thales belki de önündeki çukuru otlar yüzünden göremedi ve düştü... Hatta o çukur bugünlerde basına da Aydın İl Turizm Müdürü Sayın Mehmet Umut Tuncer tarafından açıklanacak olan çukur olmasın sakın? Envanter kayıtlarında olmayan bir bölgede uzunluğu 10-15 metre uzunluğunda mağaramsı bir yer bulunmuş. Şu an içi su doluymuş. Ot temizliği sırasında bulunan bu mağaranın içindeki su temizlendikten sonra halka bilgi verilecekmiş...
Kıssadan hisse; Tarihe önem veren ve onları koruyan "adam gibi adam"lar da yetiştiriyor bu ulus... Bu tarihi bölgeye sahip çıkan tüm değerli yöneticilerin varlığı Thales gibi bizleri de sevindiriyor... Katkısı olan, emek veren herkese can-ı gönülden sevgi ve selamlar olsun bu satırlardan...
Ertan Yurderi