Herkesin kişiliği niçin farklı? Bunun
sebebini hiç düşündünüz mü? Sinir bilimciler uzun süredir her insanın niçin
farklı kişiliklere sahip olduğu sorusuna yanıt arıyormuş.
Kişilik çeşitliliğin beş temel kişilik boyutundan oluştuğu görüşünün
geçerlilik kazandığı günümüzde, beynin spesifik bölgeleri ile bu kişilik
özellikleri arasında bir bağlantı olup olmadığı araştırılıyormuş.
Kişilik yapısının yaşam boyunca değişime direnmesi, genetik yapının bu
konuda da etkili olduğu savını güçlendiriyormuş…
Yaşamı ilginç kılan şey, herkesin yaşama farklı yaklaşımıdır. Bazı
insanlar parlak ışıklardan, hızlı arabalardan hoşlanırken, bazıları bunların
yakınından dahi geçmez. Yeni bir sosyal ortama girmek için bazıları can
atarken, diğerleri bu tür ortamlardan kaçmak için elinden geleni yapar.
Bazıları emekli ikramiyesini değerlendirmek için ince hesaplar yaparken,
diğerleri parayı ellerine alır almaz sanki hiç bitmeyecekmiş gibi harcarlar.
Acaba bu çeşitliliğin nedeni ne olabilir?
Çevreci faktörlerin bu konuda önemli bir rol oynadığı biliniyor. Bazı
insan davranışları sosyal bağlamda kolayca açıklanabilir. Örneğin tehlikeli
ortamlarda yaşayan insanlar genellikle kısa vadeli planlar yapmaya eğilimlidir.
Diğer farklılıkların açıklaması bu kadar kolay açıklanamaz. Psikologlar, kişilik
özellikleri olarak bilinen sistematik farklılıklarla ilgilenirler.
Her insanın kişiliği niçin farklıdır? Doğal seçilim, bu kadar farklı
kişiliklerin oluşumuna izin vereceğine, optimal bir karakter üzerine odaklanmış
olsaydı, her şey daha kolay olmaz mıydı? Kişilik konusundaki araştırmalar
bilimsel bir temele oturtuldukça, kişiliğin altında yatan beyin yapısını daha
iyi anlamaya başlıyoruz ve böylece spesifik bir kişiliğin belirli koşullarda
yarar sağlarken, farklı koşullarda kişiye zarar verdiğine tanık oluyoruz. Bazı
kişilik tiplerinin diğerlerine oranla daha olumlu algılandığı biliniyor, ancak
son yıllarda elde edilen bilimsel bulgulara göre, “mükemmel
kişilik” diye bir şey söz konusu değil. Dünya ancak farklı
kişiliklerle bir bütün oluşturuyor.
Kişilik = Beynin termostatı
Psikologlar kişilik özelliklerini beynin içindeki termostatlar olarak
değerlendiriyor. Bu termostatların her biri bir dizi davranış ve tutumu
düzenler. Bazı davranış ve tutumların birbiriyle bağlantısı olduğu görülüyor.
Örneğin rekabeti, yüksek volumlu müziği ve seyahat etmeyi seven insanların
cinsel dürtülerinin güçlü olduğu düşünülüyor. Spesifik bir konuda fobisi olan
insanların başka konularda da endişeli olması yüksek bir olasılık ve ayrıca
depresyona yakalanma eğilimleri de fazla. Uyuşturucu kullanımına yatkın olan
insanların kumar oynamak ve genel olarak asosyal davranışlarda bulunma
olasılığının da yüksek olduğu söyleniyor. Bu tür korelasyonlardan yola
çıkıldığı zaman sınırlı miktarda termostat bulunduğu ve bunların birbirinden
bağımsız çalıştığı sonucu çıkıyor. Termostat ayarları, her bir kişilik özelliği
ölçeğinde nerede durduğunuzu belirler.
Belli başlı beş karakter özelliği
Son 20-30 yıldır kişilik farklılıkları konusunda belli başlı 5 termostat
düşüncesi yaygın. Dışadönüklük, nevrotizm, sorumluluk, açıklık ve geçimli olma
olarak belirlenen bu karakter özellikleri tüm insanların ait olduğu 5 ekseni
tanımlıyor. Psikiyatri uzmanlarının yararlandığı çeşitli testlerle ölçülen
kişilik, beş farklı dereceden oluşuyor. Sonuçta her bir eksen kesintisiz
olduğuna ve her biri diğerinden bağımsız olduğuna göre sayılmayacak kadar çok m
iktarda kişilik yapılanması ortaya çıkıyor.
Beş faktör kişilik skalasında sizin nerede yer aldığınız özel koşullarda
ortaya çıkar. Bir insanın dışadönüklük düzeyi o kişinin dış uyarılara olan
ihtiyacına ve risk alma kapasitesine bağlı olarak değişir. Dışadönüklük
skalasının zıt kutbunda bulunan içedönükler temkinli, çekingen ve ilgi
çekmekten hoşlanmayan kişilerdir. Olumsuz duyguları yoğun olan nevrotikler zor
durumda kaldıklarında mantıklı olmayan düşüncelere kapılırlar, stresle baş
etmekte güçlük çekerler. Oysa nevrotiklik düzeyi düşük olanlar sakin, rahat ve
“bana bir şey olmaz” düşüncesi ağır basan insanlardır. Sorumluluk ise amaca
yönelme ile ilgilidir. Bu özelliği gelişmiş olanlar, koşullar ne olursa olsun
plan ve ilkelerinden ödün vermezler. Öte yandan sorumluluğu düşük olanlar,
dürtüseldirler, kararları anlıktır. Geçimlilikte ise kişisel ilişkilerde ön
plana çıkar. Geçimli olan insanlar başkalarının gereksinim ve duygularına önem
verirlerken, geçimsizler başkalarının gönderdiği sinyalleri okuyamazlar.
Açıklık, farklı deneyimleri atama ve farklılıklara hoşgörü göstermektir. Açık
insanlar estetik, metaforik veya ezotorik fikirleri geliştirmeye özen gösterirken,
soyut fikirlere kapalı olanlar, bildiğinden şaşmayan, geleneksel, davranışları
tahmin edebilen o ilgi alanları dar insanlardır.
Kişilik özellikleri ile ilgili beyin
bölgeleri
Sinir bilimciler, son yıllarda bu beş temel kişilik özelliği ile
beyindeki bölgeler arasında yakın bir ilişki olduğuna inanıyor. Bu
özelliklerden her biri spesifik bir tepkinin eşiğini veya gücünü temsil eder.
Ve bunun karşılığında tepki, beyindeki spesifik bir mekanizmayı harekete
geçirir. Örnek olarak nevrotizmi ele alalım. Sinir bilimciler uzun zamandır,
tehlike karşısında beynin amigdala adı verilen bölgesinin tepki verdiğini
biliyor. Manyetik rezonans görüntüleme taramaları, stresli durumlar karşısında
yüksek düzeyde nevrotik davranışlar sergileyen kişilerin amigdalasının düşük
düzeylilerinkine göre daha yoğun faaliyet gösterdiğini ortaya koyuyor.
(Neuroscience and Biobehavioral Reviews Vol. 30, p. 511).
Dışadönüklük de nevrotizm gibi beynin özel bir bölümü ile ilişkilidir.
Orta beyinde yer alan bir takım yapılar, ödül vaadi veren uyarılara hassastır.
Şekerli yiyecekler, para, karşı cinsin fotoğrafları, uyuşturucular vb.. Bu ödül
merkezleri dopamin adı verilen nörotransmitere bağlıdır. Dışa dönüklük derecesi
ile “bromocriptine” adı verilen dopamin benzeri ilaca gösterilen fizyolojik
tepki arasındaki ilişki doğrusaldır. Dışadönük kişiler, prolaktin adı verilen
hormonu daha fazla salgılarlar. Aslında dışadönüklük bir anlamda beynin ödül
sistemi tepkilerinin dışa vurumudur (Behavioral and Brain Sciences, Vol. 22, p.
491). Henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte dışadönük tiplerde ödül ile
ilgili beyin bölgelerinin daha gelişmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Sorumluluk özelliği, uzun vadede elde edilecek bir amaç uğruna anlık
tepkileri kontrol etme yeteneği ile ilgilidir. Prefrontal korteksin (alnın
arkasındaki ön beyin bölgesi) bazı kısımları bu kişilik yapısı ile ilgilidir.
Bu kısmın hasar görmesi durumunda insanların dürtülerini denetim altına
alamadıkları uzun zamandır biliniyor. Dürtülerini denetleme sorunu yaşayan
insanların beyin taramaları, sağ prefrontal korteks bölgesinde daha az faaliyet
olduğunu gösteriyor. Başka bir çalışmada da dikkat eksikliği hiperaktivite
sorunu olan erkek çocuklarda, beynin bu bölgesinin normale göre daha küçük
olduğu keşfedilmiş (Journal of the American Academy of Child and Adolescent
Psychiatry, vol 43, p 332).
Karmaşık ilişkiler
Hangi beyin mekanizmasının geçimlilik ile ilgili olduğu henüz
bilinmemekle birlikte, aklın kuramı ile geçimlilik arasında bir korelasyon
olması kuvvetle muhtemel. Başka bir deyişle, başkalarının zihinsel durumlarını
analiz etme yeteneği ile geçimlilik arasında doğrudan bir ilişki vardır. Kaldı
ki bazı nörobiyologlar, spesifik beyin bölgeleri ile aklın kuramı arasında bir
ilişki olduğunu düşünüyor.
Açıklık özelliğinin hangi beyin bölgesi ile ilişkili olduğu konusunda da
çok az şey biliniyor. Bazı tahminlere göre bu özellik, uzak ve ilintisiz
zihinsel çağrışımlar yapma yeteneği ile ilgili olabilir. Buna karşın bununla
ilgili beyin mekanizmaları gizemini koruyor.
Şimdilik bu temel beş kişilik yapısı ile beyin bölgeleri arasındaki
ilişki deneysel çalışmalara dayanıyor. Bu konuda kesin bulgular ileri
çalışmaların sonuçlanmasıyla elde edilecek.
Kişilik özellikleri ile ilgili genler
Kuşkusuz insanların kişilik özellikleri davranışlarını belirlemeye
yetmez. Çünkü davranışlar beynimiz ile çevre arasındaki karmaşık ilişkinin bir
sonucudur. Ancak yine de insanların kişilik yapısını bilmek, o insanların
yepyeni bir ortamda nasıl tepki vereceklerine ilişkin tahminlerde bulunmamızı
kolaylaştırır. Dahası, bu özelliklerin insanın yaşamı boyunca sabit kaldığı da
biliniyor. Bu da kişilik yapısı ile genetik yapı arasında ciddi bir ilişki
olduğu anlamına geliyor. Genetik unsur, ayrıca, aynı sosyal ve kültürel
ortamları paylaşan insanların nasıl bu kadar farklı olabildiklerini de
açıklıyor.
Son birkaç yıldır sürdürülen bir araştırma, bazı genlerin kişilik
çeşitliliğini açıklayabiliyor. Bu çalışmada iki adet serotonin taşıyıcı geni
inceleniyor. Bu gen, iki nöron arasındaki açıklıktan serotonini yerinden
oynatan maddeyi kodluyor. Bu genin kısa şeklinin tek bir kopyasını taşıyan
insanların, aynı genin uzun şeklinin iki kopyasını taşıyan insanlara göre daha
nevrotik olduğu biliniyor. Bu genetik bulgular ayrıca sinir bilimcilerin
keşifleriyle de örtüşmekte. Beyin taramalarında, genin kısa formundan bir veya
daha fazla sayıda kopyaya sahip olan kişilerin amigdala faaliyetlerinin, korku
uyandıran bir yüz fotoğrafı karşısında, aynı genin iki uzun kopyasını taşıyan
insanlara göre daha yoğun olduğu izlendi.
Evrim ve farklı kişilikler
Son günlerde insanların davranışlarını şekillendiren beyin mekanizmaları
konusunda ciddi ilerlemeler kaydedilmesine karşın, evrimin insanlara niçin
farklı kişilikler verdiği sorusuna gereken önem pek verilmedi. Doğal seçilim,
çoğunlukla çeşitliliği azaltma eğilimi gösterir. Bir popülasyon içindeki tüm
genetik çeşitlilik, mutasyon ve seçilim arasındaki karşılıklı etkileşimin bir
sonucudur. Mutasyon gelişigüzel değişiklikler üzerinden, genlere daha fazla
çeşitlilik kazandırmaya devam ederken, seçilim, uyum yeteneği düşük bireyleri
öldürerek veya daha az sayıda üremelerini sağlayarak çeşitliliği azaltmaya
çalışır. Evrimin bu rekabet zemininde, farklı genlerin farklı versiyonlarına
sahip bireyler arasındaki uyum farklılığı, belirgin ve tutarlı olduğu müddetçe,
seçilim kazanmalıdır. Bu durumda niçin bu kadar çok kişilik çeşidi var sorusu
hala gizemini korumakta. Bu bilmecenin anahtarı doğal seçilimin çok güçlü
olmasında, ancak aynı zamanda çok da tutarlı olmamasında yatıyor. Bu varsayımın
kişiliğin evriminde nasıl etkili olduğu, son yıllarda vahşi hayvanların ilkel
kişilik özellikleri üzerinde yapılan araştırmalarla netlik kazandı.
Hollanda’daki Groningen Üniversitesi’nden Niels Dingemanse bu
yaklaşımın öncülerinden, Dingemanse ve ekibi büyük baştankara adı verilen küçük
kuşların araştırmacı özelliklerinin altında genetik çeşitliliğin yattığını
ortaya çıkarttılar. Bu kuşların bir kısmı kalıtsal olarak araştırmacı bir
yapıya sahip iken, bazıları daha tedbirlidir. Bilim adamları vahşi
baştankaraları doğal ortamlarında izleyerek, araştırmacı kişilik özelliğini ve
üç yıldan daha uzun süre hayatta kalma özelliklerini ölçtüler. Dişiler için
araştırmacılık özelliği ne kadar yüksekse, 1999 ve 2001 yılları arasında
hayatta kalma şansları o kadar yüksekti. Bu yıllarda yiyecek kısıtlıydı ve bu
kısıtlılık kuşların dağılıp yayılmalarına yol açan bir etmendi. Oysa yiyeceğin
bollaştığı 2000 yılında araştırmacılık becerisi düşük olan dişilerin hayatta
kalma şanslarının daha yüksek olduğu anlaşıldı. Yiyecek bol iken çok uzaklara
yayılmak, gereksiz yere tehlikeye atılmak anlamına geliyordu. Ancak erkeklerin
davranış şablonu dişilerinkinin tam tersiydi. Bu da hayatta kalma baskısının
erkeklerde farklı olduğunu gösteriyordu.
Kişilik özellikleri kişiye ne kazandırıyor,
ne götürüyor
Bu çalışma ve benzerleri şu gerçeği ortaya çıkartıyor: Bir kişilik
özelliğinin optimum düzeyi yerel ekolojinin ayrıntılarına bağlıdır. Bu
ayrıntılar uzay ve zaman bağlamında büyük değişiklik içeriyorsa, doğal seçilim
tek bir karakter tipini dayatmaz. İşte bu varsayımlar büyük baştankaraların
niçin araştırmacı veya tedbirli kişiliklere sahip olduklarını açıklıyor.
Bu bulgular insanlara da uyarlanabilir. Eğer kişilik farklılıklarımız
değişken bir dünyanın sonuçlarına bağlı olarak evrildiyse, her bir kişilik
özelliğinin bazı koşullarda yararlı bazılarında ise yararsız olduğu sonucu
çıkar. Bu görüşü araştırmak için İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi’nden Daniel
Nettle dışadönüklük dereceleri değişik 545 İngiliz
erkeğini inceledi. Yüksek düzeyde dışadönük olanların daha fazla sayıda cinsel
ilişkiye girdiği ve mesleki yaşamlarında daha başarılı oldukları görüldü. Ancak
aynı deneklerin kaza geçirme ve hastalanma riskleri de yüksekti. Ayrıca aile
yaşamları da daha dengesizdi. Bu erkeklerin boşanma eğilimi yüksek olduğu için
çocuklarıyla bir arada yaşama şansları düşüktü (Evolution and Human Behavior,
vol 26, p 363). Dışadönüklüğün tartışmasız bir avantaj olduğu düşüncesi yaygın
olmakla birlikte, bu çalışmalar aslında böyle olmadığını da ortaya koyuyor.
Dışadönük olmak bazı durumlarda avantaj sağlarken, risk alma eğilimini de
arttırıyor.
Aynı ilke geçimli olma özelliği için de geçerli. Geçimli olma özelliği
yüksek olan bireyler iyi bir sosyal çevreye ve desteğe sahiptir. Çünkü
çevrelerindeki insanların ruhsal durumlarını dikkate alırlar; arkadaşlıkları
uzun sürer. Eski dönemlerde insanlara avantaj sağlayan bu özellik, rekabetin
yüceltildiği günümüzde insanlara yarardan çok zarar veren bir nitelik haline
gelmiş durumda. Örneğin başka insanların gereksinimlerine ve taleplerine zaman
ve emek harcamak, insanların kendi çıkarlarını geri plana atmalarına,
kendilerinden çok başkalarının hayatını yaşamalarına yol açabiliyor.
Benzer şekilde günümüzde yöneticilerin ve sanatçıların dünyasında
geçimli olmak başarılı olma yolunu tıkayan bir özellik olarak
değerlendiriliyor, çünkü bu insanların kendi isteklerini her şeyin önünde
tutmaları ve kendi çıkarlarına odaklanmaları gerekiyor. O zaman geçimli olmanın
optimum düzeyi ne olmalıdır? İki uçta olmamak kaydıyla –bir uçta psikopatlar
diğer uçta bağımlı kişilik hastalığına yakalanmış olanlar- bu sorunun tek bir
doğru yanıtı yoktur. Geçimli olmanın hangi düzeyinde olursanız olun, yarar
sağladığınız oranda bedel de ödersiniz.
Aynı şekilde sorumluluk özelliği de amacınıza ulaşmanızı, planlarınızı
uygulamanızı kolaylaştırırken, diğer seçeneklere gözünüzü kapatmanıza yol
açabilir. Oysa daha esnek yapıdaki insanlar diğer seçeneklerden büyük yarar
sağlayabilir. Bu arada yüksek düzeyde açıklık, sosyal ve cinsel açıdan başarılı
olma olasılığını arttırır. Ne var ki bu avantajlar, artistik tiplerin büyük
saygı gördüğü jeopolitik ortamlarda geçerlidir. İnsanların hayatta kalmak için
mücadele verdiği koşullarda, pratik ve becerikli kişilik yapısı daha fazla prim
yapar. Hatta nevrotiklik derecesi yüksek olan insanlar da tehlikenin gerçek
olduğu durumlarda hep alarm durumunda olduklarından, rahat ve sakin insanlara
oranla tehlikeyi daha ucuz atlatabilirler.
Kişiliğinizi ne kadar iyi tanırsanız bu zarar ve yararların daha fazla
farkında olursunuz. Bu sonuç da kişiliğinizi değiştirip değiştiremeyeceğinizi
sorgulayan eski soruya yeni bir yanıt getirebilir. Bir dereceye kadar
kişiliğimizi değiştirebiliriz, ancak hemen hemen her kişilik profilinin optimum
bir çevresel koşulu olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Dolayısıyla
eğer kişiliğiniz size mutsuzluk veriyorsa, modern yaşam olarak
isimlendirdiğimiz bu karmaşık ekosistemde, niçin bulunduğunuz ortamı
değiştirmeyi denemiyorsunuz?
Kaynaklar ve alıntılar:
– New Scientist, 9 Şubat 2008
– CBT, 1092 – 22.02.2008, syf. 8-9, Reyhan
Oksay
– MR Barrick, MK Mount – Personality:
Critical Concepts in Psychology, 1998 – books.google.com
– PR Shaver, K. Brennan – Personality and
social Psychology Bulletin
– Neo Kişilik Envanteri Türkçe Uyarlaması,
Sami Gülgör, Ph. D, Koç Üniversitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)