Az önce kapı "zır zır zır" uzun uzun çaldı. Hemen koştum açtım kapıyı. Kapının önünde elinde etçi Nusret'ten alınma bir paket duran bu aşağıdaki vatandaşla burun buruna geldim.
- Buyrun kime bakmıştınız dedim haliylen.
- Ben "Bıçkın Bilo" diye söze girdi...
Almanya'dan komşuya misafirliğe gelmişmiş. Orada boksörlük yapıyormuş. Bizim Makbule'yi balkonda güneşlenirken görmüşmüş, ona fena kafayı takmışmış.. Ona talip olup "Allah'ın emriyle" istemeye gelmişmiş...
"Tanrı misafiri" deyip bir kahve içimi süreyle içeriye buyur ettik...
Koca bir endamla içeriye girdi. Gitti koltuğa çömdü. O sırada Makbule ortalarda yok... Ara ara ara, Makbule gitmiş gardrobun içine saklanmış...
- Kızım dedim bak görücü geldi. Çık bir hoşgeldin de.
Nafile. Makbule'yi değil odadan, gardroptan çıkarmak namümkün...
- İstemem de istemem... Ben evlenmem. Sizinle bir ömür boyu hayat süreceğim diye tutturdu tutturacağı kadar...
Eh ben de kızımın gönlünü kırar mıyım hiç... İçeriye geldim. "Bıçkın Bilo"ya ortada bir yanlış anlama olduğunu, ona verilecek kızımın olmadığını kibar bir dille söyledim. Hay söylemez olaydım...
Herifçioğlu boksördü ya hani... Çömdüğü yerden ne zaman havalandı ben anlayamadan, üzerime bir çullanış çullandı ki, ben avaz avaz bağırırken içerde öğlen uykusuna yatmış olan Makbule'nin ağabeyi Fırıldak ortaya çıkmaz mı?
Evin altı üstüne geldi haliylen... Kedi tüyünden ortalık toz duman. Neyse ki iyi bir karate eğitimi almış olan Fırıldak, Bıçkın Bilo'nun hakkından bir anda geliverdi... Herifçioğlunu zor attık evden...
Neyse siz siz olun... Öyle her görücüye kapıyı açmayın... Ne demiş büyüklerimiz "her kuşun" eti yenmez... Makbule'yi bu herife kaptıracak değildik yani.
Neyse etçi Nusret'ten gelen altın kaplamalı et de bizimkilere kaldı. Onlar da afiyetle onu yediler...
- Buyrun kime bakmıştınız dedim haliylen.
- Ben "Bıçkın Bilo" diye söze girdi...
Almanya'dan komşuya misafirliğe gelmişmiş. Orada boksörlük yapıyormuş. Bizim Makbule'yi balkonda güneşlenirken görmüşmüş, ona fena kafayı takmışmış.. Ona talip olup "Allah'ın emriyle" istemeye gelmişmiş...
"Tanrı misafiri" deyip bir kahve içimi süreyle içeriye buyur ettik...
Koca bir endamla içeriye girdi. Gitti koltuğa çömdü. O sırada Makbule ortalarda yok... Ara ara ara, Makbule gitmiş gardrobun içine saklanmış...
- Kızım dedim bak görücü geldi. Çık bir hoşgeldin de.
Nafile. Makbule'yi değil odadan, gardroptan çıkarmak namümkün...
- İstemem de istemem... Ben evlenmem. Sizinle bir ömür boyu hayat süreceğim diye tutturdu tutturacağı kadar...
Eh ben de kızımın gönlünü kırar mıyım hiç... İçeriye geldim. "Bıçkın Bilo"ya ortada bir yanlış anlama olduğunu, ona verilecek kızımın olmadığını kibar bir dille söyledim. Hay söylemez olaydım...
Herifçioğlu boksördü ya hani... Çömdüğü yerden ne zaman havalandı ben anlayamadan, üzerime bir çullanış çullandı ki, ben avaz avaz bağırırken içerde öğlen uykusuna yatmış olan Makbule'nin ağabeyi Fırıldak ortaya çıkmaz mı?
Evin altı üstüne geldi haliylen... Kedi tüyünden ortalık toz duman. Neyse ki iyi bir karate eğitimi almış olan Fırıldak, Bıçkın Bilo'nun hakkından bir anda geliverdi... Herifçioğlunu zor attık evden...
Neyse siz siz olun... Öyle her görücüye kapıyı açmayın... Ne demiş büyüklerimiz "her kuşun" eti yenmez... Makbule'yi bu herife kaptıracak değildik yani.
Neyse etçi Nusret'ten gelen altın kaplamalı et de bizimkilere kaldı. Onlar da afiyetle onu yediler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Nasıl yazımı beğendiniz mi? Yorum bırakarak benim gelişimime katkıda bulunabilirsiniz... Şimdiden katkınız için teşekkürler... Sevgiler ve saygılar... Ertan Yurderi (kocayurek)